Atatürk’ün, Yalan Söylenmesini Sevmemesi

Discussion in 'Mustafa Kemal ATATÜRK' started by Uygu, Sep 24, 2012.

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Yalana Tahammülü Yoktu...


    Eskişehir yoluyla Ankara’ya gittim. Mustafa Kemal ile henüz tanışmıyordum. Kendisini Ankara’da Mecliste buldum. Kapıdan içeri girilince solda ve cadde üzerindeki oda riyaset odasıydı. Mustafa Kemal pencerenin yanındaki yazıhanenin başında oturuyordu. Diğer sandalye ve koltuklarda da ziyaretçiler vardı.

    Yanına sokularak kendimi:

    -Celâl, diye takdim ettim.

    Bana hemen yanı başında bir yer gösterdi.

    Kendisi bir taraftan da genç bir mülâzımın verdiği izahatı dinliyordu.

    Mülâzım hararetli hararetli:

    -Kıtamı üçe böldüm, ben merkezden ilerledim. Fakat ne çare ki geriye ancak yalnız dönebildim, şeklinde anlatıyordu.

    Mustafa Kemal bir ara mülâzıma hitaben:

    -Kâfi, gidebilirsiniz, dedi.

    Mülâzım dışarı çıktıktan sonra bana döndü ve:

    -Sanki bir başkumandanmış gibi konuştu değil mi? dedi ve arkasından ilâve etti:

    -Söylediklerinin hepsi yalan…

    İşte Atatürk’ün bana söylediği ilk cümle bunlar olmuştu. O gün anladım ki Atatürk kendisine yalan söylenmesine asla tahammülü olmayan bir insandır. Ona yalan söylememek, bu sebeple beceremediğimiz bir işi de itiraf etmek lâzımdır. Kendisiyle karşılaştığım o ilk gün edindiğim bir tecrübe ile seneler boyunca Mustafa Kemal’in yakın itimadını bu metod sayesinde kazandım.

    Celâl BAYAR

    Hikmet Bil, “Celâl Bayar’ın Sofrasında Atatürk”, Hürriyet Gazetesi, Sene:2, No:546, 5 Kasım 1949, s.1,4
     

Share This Page