Yüzbaşı Hüseyin Celal Bey Sarıkamışta Ruslara esir düşmüş yüzlerce Osmanlı askerinden biriydi. Bolşevik İhtilalinden sonra Kızıllara karşı savaşan Beyaz İhtilalcilerin safında yer aldı. Sırasıyla İdil Kırım Dağıstan cephesinde savaştı. Mahaçkale düştüğünde yaralıydı ve kaçamazdı... 17 Nisan 1920 yılında Bolşevikler Dağıstanı işgal edip Azerbaycan sınırlarına dayandıklarında Mahaçkalede gizlenen yedi Azerbaycanlı özgürlükçü ile birlikte Sovyet cephesinin gerisinde kalmıştı. Sekiz özgürlük savaşçısı genelde mezarlıklarda saklanıyor Kazandan Necefe kadar uzun yolda dolaşan yarı çıplak Kalenderî dervişlerin getirdikleri yiyeceklerle besleniyorlardı. Bolşeviklerin eline geçmemek için biran önce Rusların etki alanındaki topraklardan çıkmaları gerekiyordu. Şehir güvensizdi. Her yerde ve her kılıkta Sovyet casuslar dolaşıyordu. Yakalanan anti-komünistler sorgulanmadan kurşuna diziliyor cesetleri bir çukura tıkılıyordu. Sekiz kader yoldaşı Yüzbaşı Hüseyin Celal Bey Muğanlı Saday Bey Zakatalalı Molla Hafız Efendi Şekili Mehdi Kulu Zülfikarov Aksulu Halil Bey Göyçaylı Sultan Bakülü Kabadayı Hidayet Lenkeranlı Nurali Bey - vakit kaybetmeden Sovyetlerin denetimindeki Dağıstan sınırını aşıp hâlâ özgürlükçülerin denetimi altındaki Azerbaycana geçmeyi planladılar. Sınırdan güvenli geçebilmek için çok eski bir geleneği uyguladılar. Bu geleneğe göre bölgenin önemli insanları (ulemadan ve soylulardan) vasiyetleri gereği dervişlere cesetlerinin kutsal topraklara Mekke Medine Kerbela Necef ve Meşhette gömülmesi için yemin ettirirlerdi. Bozulmaması için cesetler petrol yağlarıyla mumyalanır ve kervanlarla gömülecekleri topraklara yolcu edilirlerdi. Dervişler 1930lara kadar dokunulmaz varlıklardı. Zaten kimseye de zararları yoktu. 1930dan sonra toplatıldılar ve eskinin son kalıntıları olarak yok edildiler. Sekiz arkadaş alt katında kendilerinin üst kısmında ise mumyalanmış cesedin yer alacağı biçimde çift katlı sekiz tabut yapmışlar. Mahaçkale sokaklarında yatan ulema görünümlü sekiz ceset çalıp iki gün petrolde bekletip tabutlara yerleştirmişler. Ardından sekiz at arabasıyla 40 Kalenderî dervişi eşliğinde tabutla yolculuğa başlamışlar. Bir kaç Sovyet denetim mıntıkasından önemsenmeden geçtiler. Dağıstanla Azerbaycan sınırındaki Samur Nehrinden geçerken Bolşeviklerce bir gün bekletildiler. Güvenilir alanlarda tabutlardan çıkıp kendileri yürür Kızılların bulunabilecekleri yerler ve denetim mıntıkalarında tabutta yatmak zorunda kalırlardı. 29 Nisan 1920 Haçmaz (Azerbaycan) Sekiz tabut 8 mumya 8 canlı ölü ve 40 derviş Azerbaycan sınırını geçtiklerinde planlamadıkları bir olayla karşılaştılar. Sınırı geçmeden bir gün önce Azerbaycandaki Sovyet karşıtı Musavat Hükümeti düşmüş ve Bolşevikler Baküyü işgal etmişlerdi. Tabutla yolculuğa devam. Bolşeviklerden kaçış yeniden başladı. Tabuttakiler Azerbaycanda kendi bölgelerine vardıkça birer birer dağılmaya başladılar. Önce Zakatalalı Molla Hafız Efendi arkadaşlarından ayrıldı. Ardından Şekili Mehdi Kulu. 8 tabut dostu ayrılık günü onları taşıyan atı kesip tabutlardan birini yakarak eti kızartır topluca yemek yer kendilerine ait mumyaları da gömerlerdi. 10 Mayıs 1920 Şemahı (Azerbaycan) Yolcular Şemahıya vardıklarında tabut dostlarının yolu bir kez daha ayrıldı. Aksulu Halil BeyGöyçaylı Sultan ve Bakülü Kabadayı Hidayet... İkisi doğu biri batı yönünde hareket edip Bolşeviklere karşı savaşan direnişçilere katıldılar. 3 Tabutun yolculuğu ise bir kaç ay daha devam edecekti: Yüzbaşı Hüseyin Celal Bey Muğanlı Sayad Bey ve Lenkeranlı Nur Ali Bey. Muğan bozkırını dervişler üç at üç tabut ve üç mumya ile yürüyerek geçtiler. Bilesurvarı tabutta yatarak geçmek zorunda kaldılar. Cevat gazasında Sovyet-İran sınırını sıkıntı çekmeden aştılar. 23 Haziran 1920 Bilesuvar (İran Azerbaycanı) Her şey geride kaldı derken sınırdaki ilk durakta Karadağlı eşkıyalardan yerel komünistlerin Sovyet desteği ile Tebrizde devrim gerçekleştirdiklerini ve Azadistan adıyla sosyalist bir cumhuriyet kurduklarını anti-devrimcilerin takip edildiğini öğrendiler. Üç ülkede aynı düşmandan kaçmış ama vardıkları her ülkede aynı düşmanla karşılaşmışlardı. Tabutta yolculuk kadere dönüşmüştü. Bilesuvar-Meşkin yolunda mumyalar kokmaya başlamış ve ölü eti yiyen beyaz böceklerce kemirilmeye başlamıştı. Ölüleri yiyen kurtlar kimi zaman dirilere yem oluyordu. Meşkine vardıklarında tabut sayısı bire indi. Muğanlı Sayad Bey ve Lenkeranlı Nur Ali burada Yüzbaşı Hüseyinle vedalaşıp Bolşeviklere karşı silah ve destek bulmak için Şahsevenlere katıldılar. Uzun yolda çekilen açlık ve sıkıntılar dervişlerin sayını azaltmış 30lara indirmişti. 30 Haziran 1920 Erdebil (Komünistler denetimindeki İran Azerbaycanı) Yüzbaşı Hüseyin Celal Bey 30 civarında derviş bir at ve Erdebilde bir daha petrol yağıyla yıkanan cesetle şehirden ayrıldılar. Erdebil-Tebriz arası çok sıkıntılı geçti. Köy-köy kasaba-kasaba dolaştılar. Büyük yollar sıkıca denetleniyordu. Bazen geldikleri yolu geri dönmek ve tehlike geçince tekrar yürümek zorunda kalıyorlardı. Derken son at da öldü. Eti oracıkta yenildi. Dağ yollarında iki hafta daha kaybettiler. Bir keresinde tabut yere düşmüş dışarı fırlayan mumyanın kafası kopup uçurumdan aşağı yuvarlanmış.Ve oracıkta son tabutu yakıp petrol yağında simsiyah olmuş başsız mumyayı da gömmüşler. Taşlı köyüne vardıklarında tarihler Eylül sonunu gösteriyordu. Tebrizde Sosyalist yönetim düşmüş ve Kaçarlar İran Azerbaycanını denetim altına almışlardı. İranda kalmak güvenliydi ama Tebrizin doğusuna geçmek tehlikeliydi. Urmiye ile Hoy arasında Ermeniler at koşturuyor ve katliamlar yapıyorlardı. Tabut arkadaşlarının sonu: 1. Zakatalalı Molla Hafız Efendi: Haziran 1920 yılında Bolşeviklere karşı Zakatalada direnişin başına geçti. Kuşatma altına alındığı Zakatale Kalesinde 36 arkadaşıyla birlikte mermileri tükenince Ruslarca esir alındı. Tamamı kurşuna dizildi. 2. Şekili Mehti Kulu Zülfikarov : Aralık 1920 yılında başlayan Şeki direnişinin iki önemli isminden birine oldu. 1921 yılının yazında direnişe katılan 30 civarındaki Osmanlı askeri ve 100 civarında yerel direnişçiyle birlikte çatışmalarda öldürüldü. 3. Aksulu Halil Bey: Mayıs 1921 yılında Sovyetlere karşı Şemahı-Aksu hattında hâlâ direniyordu. Eylül 1922 yılında Şemahı hapishanesinde tutulan 5 direnişçiden biriydi. Bu onunla ilgili kayıtlara geçen son bilgidir. 4. Göyçaylı Sultan: Bir süre Bolşeviklere karşı direndi. 1921 yılı sonlarında Sovyet ÇEKAsı (ilk Sovyet Güvenlik Birimi) tarafında üç arkadaşıyla birlikte öldürüldü. Cesetleri bir süre gaza merkezinde yer alan meydanda sergilendi. Yandaşları bir gece cesedini çalıp bilinmeyen bir yere gömdüler. 5. Bakülü Kabadayı Hidayet : Gizli faaliyet gösterdi. Şehirde geceleri devriye gezen ÇEKA birliklerine saldırılar düzenler yakaladıklarını öldürürdü. Bir gece vakti pusuya düşürülüp baltayla parçalara ayrıldı. 6. Lenkeranlı Nurali Bey: Uzun bir süre Bolşeviklere karşı savaştı. Defalarca sınırı geçip İrana kaçtı. Silah ve destek toplayıp tekrar tekrar Bolşeviklere saldırdı. 1925 yılında Talış dağlarında çıkan bir çatışmada öldüğü sanılıyor. Zaten bir daha da hakkında haber alınamamış. 7. Muğanlı Saday Bey : (Babaannemin ağabeyi Haluk Beyin dava arkadaşı ve dostu) Yüzbaşı Hüseyinle İrana kaçtılar. Sonra göçebe Şahsevenlere katıldı. Onlardan silah ve destek edinip Sovyet sınırını geçip Muğan ve Salyanda 1930lara kadar Bolşeviklerle savaştı.1930 yılında bir çatışmada yaralandı. Tekrar İrana kaçmayı başardı ve muhtemelen aldığı yaranın iltihap kapması sonucu öldü. 8. Yüzbaşı Hüseyin Celal Bey: Dervişlerle Necefe kadar geldi. Irakın Osmanlı denetiminden çıkıp İngiliz denetimine girdiğini anlayınca tekrar İrana döndü. 1923 yılına kadar İrana bulundu. 1925 yılında Zagros dağları üzerinden Kuzey Iraka oradan da Anadoluya geçmeyi başardı. 1927 yılında doğduğu yer olan Trabzona varmıştı. Bir süre mezar bekçisi olarak çalıştı. 1953 yılında Stalinin ölümünün ertesi günü yaşamını yitirdi. Notlar: * Hikayedeki gerçek kişiler hakkındaki bilgiler 10 senelik araştırma sonunda toplandı. ** Birçok ayrıntı bütünlük bozulmasın diye göz ardı edildi. ***Yüzbaşı Hüseyinin arkadaşı ve babaannemin ağabeyi Haluk Bey 1920 yılında İrana kaçtı. Bütün servetine el konuldu yakınları sürüldü. Silah arkadaşlarının çoğu Bolşeviklerce kurşuna dizildiler. 1941 yılında Sovyetler İranı işgal edince Türkiyeye geçti. Hakkında bir daha bilgi alınamadı. Yüzbaşı Hüseyinle İranda bir kaç kez görüştüğü söylentileri bulunuyor. Kendisiyle ilgili iki defa bir şahinle babaanneme bilgi ulaştırmış. Gittikten bir süre sonra babaannem ağlamaktan gözlerini kaybetti ve 60 yıl karanlıkta yaşadı. Hep ağladı... Öldüğü gün yağmur yağdı ve sonraki 7 gün boyunca hiç dinmedi... 83 yaşında yaşamını yitirdi. NADİR MARMARA