Umutsuzlar Parkı IX Artık ne uyanmak için bu sabahlar Ne de bekliyoruz, beklemek için değil Üstelik ne de bir karanlıkta anlatıyoruz bu düşünceyi Ne açıp da ağzımızı tek kelime Yok, hayır, kaskatı durmuşuz sadece Durmuşuz; ölümü, acıyı, daha neleri durdurmak için Evet bir de cins tuzaklar kurmuşuz gözlerimize Tuzaklar ve sanırım herkesin işi bizi anlamak Biz ki dört kişiyiz evde; ben, çocuklar ve karım Artık adını sürdüremiyoruz gizli kalmanın İçkiler içiyoruz, en çok da kötü içkiler - Hıh sığınmak! Bilmem ki ne demeli, böylesi içinden geliyor insanın Belki de alışıyoruz, soylu bir düşüncedir alışmak Diyoruz, belki de En önce İsa almıştır kendi söylevlerine Sonra da biz; ya durmak, ya da bir zincirle oynamak bütün gün Ya da pek olağan şey, katılmak bir döğüşe Korkmak, o kadar korkmak ki sonuca varmak için Sinmek, kalakalmak dört duvar arası bir yerde Bakınca duvarlara - üstelik böyle de bakmak kendimize Biz ki dört kişiyiz evde; ben, çocuklar ve karım Artık tadını sürdüremiyoruz gizli kalmanın. Karımı soruyordunuz, her zamanki gibi çok geveze Bir gün onu yaşarken görmüştüm - görmüştünüz Çiçek mi koparıyordu ne, elini tutmuştum tutmuştunuz Yani ben ne yaptıysam, o sizin de yaptığınızdı biraz Ben ki ne yapmıyordum, o sizin de yapmadığınızdı. Karımı sormuştunuz, nedense ölmüştür karım Sizinle yemeğe gitmek gibi kolay ölmüştür işte O kadar kolay ölmüştür ki, belki de anlatırım Ne süs, ne çiçek, ne de bir şölen Üstelik ne de bir şey eksiltti gülümsemesinden Konuşup duruyordu gene akşamlara dek Kumarsa kumar, içkiyse içki Yani bir kedi gelirdi arada bir Bir köpek siyaha koşardı ellerinden Bense o günlerde bir kürk tacirinin evinde Tırnakları kirli bir oğlanla Bir gemici durmadan bir sıkıntıyı anlatır Şişeleri devirir elinin tersiyle. Karımı sormuştunuz, nedense ölmüştür karım Sizinle yemeğe gitmek gibi kolay ölmüştür işte O kadar kolay ölmüştür ki, elbette anlatırım Bana gelince, günlerce kendimi yokladım ben Elimi kanattım, yüzümü kestim, kafamı vurdum bir yerlere Uyudum uyudum uyudum öylesine Ve şaşırdım böylece yemek saatlerini Ve sabahlara karşı yattım, aklıma çocukluğum geldi Sevdim ki sevdim o her zaman sevmediğim şeyleri Koynuma bir bıçak yerleştirdim, düşmeyecek gibi eğilirken Geceleri kapkalın adamlarla döğüştüm Birinde yaralandım üç dikiş vurdular göğsüme Bir gün de peşi sıra gittim bir adamın Siyah elbiseli, siyah şapkalı, eldivenli Adamsa ummadığım şey, bir bankaya girdi İstediğim kirli işlere karışmaktı, olmadı. Bir gün de bir lokantaya girdim, yanımda biri vardı İğrendim, ama susmayı seçtim sadece Böyleyken garsonun biri elini kesti Çıkardı mendilini, bir düğüm attı üstüne Masaya geldi derken usulcacık masaya Geldi: ne içersiniz? sahi biz ne içer mişiz? Şarap mı, konyak mı ve ne dermişiz viskiye Çıkalım dedim o yanımdaki kız gibi herife Başını salladı, kim olsa böyle yapardı, çıktık Karanlık, uzakta surlar ve kadınlar geliyordu üstümüze Bense şaşırmış gibi çıkalım diyordum durmadan Adamsa bakıyordu, şaşırmış bakıyordu kendimize Hep böyle diyordum işte, çıkalım çıkalım çıkalım Çıkalım diyordum, çıkalım diyorduk, hadi çıkalım Nereye, ama nereye? Belki de biliyoruz, doğrusu bilmiyorum, biliyor musunuz? Ben askerdim, yağmur mu yağıyordu, bir yere geldim Üçüncü sınıf bir otele indim, tırnaklarım kirliydi biraz Bir o kadar da kirliydi ayaklarım Burnum mu kanadıydı ne; ispirto, pamuk, sırtüstü yatmak Yattım öğleye kadar, otelci karısını dövdü aşağıda Üç çocuğu vardı otelcinin, bir horozun başındaydılar Sabahsa bir karışık şeydi, sanırım peynirler, salamlar kesiyordu Adamlar En ayıp yerlerini tıraş ediyordu biri Alıştım gitti Sonra yıkandım, tıraş oldum ben de, görmeliydiniz Sonra da bir bara gittim - nee! Bara mı gittiniz? Doğrusu müzelere gidecektim, biriyle buluşacaktım - sonra da Tam üç yıl oluyor özlediğim bir kadınla... Öldüyse, hayır ölmemiştir, nereden çıkardınız? Neyse ben bara gittim, çıkarken anladım gittiğimi Başım da ağrıyordu, üstelik alnımın üstünde koca bir yara Ya duvara çarptımdı, diyorum, ya da kestimdi bir bardakla Ya da kim bilir, bana sorarsanız tanrısal bir şey Elbette, kim ne der, inanmışım ben Bir keder, bir susuş ve bütün bunların yüze vurmuşluğuna Otele döndüm sonra, oteller gidiyordu biraz Girmeler çıkmalar, uzanıp yatmalar büyüyordu odalarda Otelci duruyordu, karısı duruyordu, çocuklar durmuştular Birden aklıma geldi, dilimi çıkarttım onlara Dilimi çıkardım; sipsivri, kıpkızıl, ucunu oynatarak Onlar ki biraz şaşkın, acıyorlar gibi biraz da Sonra pek tuhaf oldu, ne yapsam, yalıyor gibi yaptım elimi Öyle ya, elimi kestimdi ben - ne yani, deli değilim ya! Yukarı çıktım, bilseniz çığlıklar içindeydi odam Yataklar bir şeyleri kaydırıyordu soluk soluğa Bardaklar büyümüş - o gün bugündür anlatamam büyümeyi Çoraplar, gömlekler, kravatlar taşıyordu sokağa Bir kedi esniyordu - ben gördüm - üstünde şehirlerin Bir böcek - yetişir be - dünyayı yokluyordu bacaklarıyla Yığılmış kalmışım öyle, sonradan anlattılar İyi ki anlattılar, otelci karısını dövdü gene aşağıda Biliriz, üç çocuğu vardı işte otelcinin Ama bilmiyoruz, biz neydik ve ne olmağa. Kalktım bir bara gittim - nee! bara mı gittiniz? Doğrusu müzeleri gezecektim; biriyle buluşacaktım - sonra da Tam üç yıl oluyor özlediğim bir kadınla Kadın mı dediniz, dedim ya, ne olacak? Hiiç! Alışmak, sadece alışmak. Ben o kadınla yattım mı, kör olayım bilmiyorum İnanın yattımsa Ama bilmiyorum. Edip Cansever