1939 Bin dokuz yüz otuz dokuz: Karanlıkların içinde Ölülerle yaşıyoruz. Puslu havayı sever kurt; Kaplamakta gökyüzünü Kurşundan ağır bir bulut. Her şey uyuduğu zaman Kıracak zincirlerini Gecede uyanık duran ADAMLAR Sönmüş saçlarında son damla ışık, Bir düş'ün içinde gibi her akşam -Ve yüzleri duman kadar dağınık- Geçer bu sokaktan binlerce adam. Umut gözlerinde ölü bir bakış, Çığlık bir bükülüş dudaklarında; Bulamadıkları nedir ki, yaz kış Dolaşırlar şehrin sokaklarında? Sanki yalvaran bir duadır onlar, Belki tanrılara açık vesvese, Bir nehir. Bu nehir her akşam akar Derinden ruhları çağıran sese. AĞIT..... Bir sevdiğim güzel vardı, bu evrenden vazgeçti; Sevdiğini yitirenin hali nice olur belli. Fidan boylum, güvercin bakışlım, şimdi n'etmeli? Sevip koklamadım, doyamadım; benden vazgeçti. Benim varımdı o, benim tadım, benim ereğim; Direğimdi, kırıldı da çöktüm, bir oldum yerle. Çığrış canım, kuşlarla, böceklerle, bitkilerle; Gel sevdiğim, gel güzelim, gel gülüm, gel direğim! Rüzgarlar üşüttü onu, kuzeyden esen yeller, Boz bulutlar öyle benzini soldurdu, dert değil. Bir sanırım, bu sümbül o sümbüldür! elbet değil. Nazlı çiçeklerle bile açmaz onu bu iller. Bu gamlı güz akşamı, yola düşmüş hali midir? Edalı boyuna göz mü değdi, dil mi uzandı, Ya ala gözlü görke yüzünü kimler kıskandı, Üzerine eğildiği sular vebalı mıdır? Garip kişi! gez git gayrı bu dağları dul, mahzun. Bu dağların güzeliydi o, güzellerin hası. Elbet garib olur garip kişinin yavuklusu; Büker de boyuncağzını kor gider melul mahzun... ATLIKARINCA Ne çektik böyle gülünceye dek Eh, şeniz işte hep bu düğünde! Karım şen bir deliler evinde, Yirmisindeki hemşirem Van'da, Babam tenha tezgahının üstünde, Ben bir hayal atının sırtında Ve anam mahzun... ölünceye dek. AYAKLAR Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden, ayakları dışarda örtüden. Ölmüş herkes gibi ölen insan, Yalnız ayaklar kalmış yaşayan. Ardından ölüme düşen başın İki kardeş bakakalmış şaşkın. Der ki, bu ayakları görenler, Başım değilmiş düşünen meğer. Ayaklarım, az gide uz gide, Ayaklarım, ümitler peşinde! Yolcu ölmüş; işte ayaklar hür! Yolcu ölmüş; ayaklar düşünür... AYIŞIĞI Yüzün beyaz, abajur yeşil, gece mor; Esrimiş kalbim, şarkısını söylüyor. Her yanın avuçlarıma dökülüyor Çeşmeden akan suyun berraklığında. Dolaşan bir dudak mı var saçlarını? Ay tırmanıyor zeytin ağaçlarını. Sürü bulutlar gece yamaçlarını Otlayıp yayılıyor gök kırlığında. Üzerinden örtüyü mü çekti bir el? Gece ayaklarından akıp giden sel; Seyrine doyulmuyor ruhunun, güzel Bu manzara gibi, bu ayışığında... AYNALAR... Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda; Kaybolan gençliğimi aradığım aynalarda Ölüler dolaşıyor böğürlerinde elleri, Aynı şeyi arayan akraba hayalleri. Yalnız bir taze kadın yaşlılığı arıyor; Yaşlılığım, yaşlılığım! Diye yalvarıyor. Sırları dökülüyor baktığı aynaların; Söndürüp yürüyor bir bir aynaları kadın. AYRILIŞ Gün batıyor, gün batıyor, Veda etsem hepinize. Ufuk kanlı bir denize Dönüyor, sizi bıraksam. Gün batıyor, gün batıyor, Evimi, eşyamı, paramı Nem varsa yaksam ve bir an Kaybetsem kara bir duman Arkasında hafızamı, BAHAR ŞARKISI... Titrek bir damladır aksi sevincin Yüzünün sararmış yapraklarında Ne zaman kederden taşarsa için Şarkılar taşırsın dudaklarında. İşlerken hülyama sesten örgüler Bir çini vazodan dökülen güller Gibi hülyada fecirler güler Buruşmuş bir çiçek parmaklarında. Gözlerin kararan yollarda üzgün, Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün; Süzülüp akasya dallarından gün Erir damla damla ayaklarında. Sesin perde perde genişledikçe Solan gözlerinden yağarken gece Sürür eteğini silik ve ince Bir gölge bahçenin uzaklarında. Sen böyle kederden taştığın akşam Derim dudağında şarkı ben olsam Gözlerinde damla, içinde gam Eriyen renk olsam yanaklarında BALAD... Yağmurlar dindiği zaman Geleceksin Ki karanlık ölümdür. Işığım söndüğü zaman Güleceksin Ki karanlık ölümdür. Karanlığımda dişlerin Parıldar ki Yine görüneceksin Kuraklığımda düşlerin Işıldar ki Yine arınacaksın. Bekliyeceğim elbette Gelişini Yaşamak başka nedir; İsterse ta kıyamete İlle seni Ki bu aşk başka nedir. Bütün ömrümüz onunla Böyle geçti; Toprakla gök arası, Varla yok arası öyle; Derken uçtu. Dranas yalvarası: Tanrım merhamet et kula. BEN BİR YILDIZIM Ben bir yıldızım yıldızlar ortasında, Sağa bakarım, sola bakarım, eyvah, Yapayalnızım yıldızlar ortasında. Bir bitmez düzelikte akşamla sabah. Alabildiğine bana vermişler, “al! ” Dayanılmaz boşluğuyla bu evreni “Bu gerçek, bunu al! Bu düş, bunu da al! ” Ne ki varsa, bana yazılmış nedeni. Mutluyum, bu güzel, bu tek yıldızlıkta; Milyonlarca sunu, adak sana, tanrım! Ama kalbim çatlayacak yalnızlıkta, Hiç olmazsa bir ayna ver bana, tanrım! BİR SOKAK Dün gece lambaların kör ışığı içinde -Herkes ömründe bir kez olsun o yoldan geçer___ Bir sokağa düştüm ki her köşede bir gölge, Her pencerede bir baş, her kapıda bir fener. Onların iki yana dizili yüzlerinde Kalmamış gibiydi bir damla ışıktan eser Ve körler gibi, sanki elleriyle derinde Yitmiş hayallerini arıyorlardı yer yer. Balkonundan sarkarak biri: 'Yavrum, diyordu Hatırlamaz olmuşsun artık eski karını; Göğsümde geçirdiğin sevda akşamlarını.' Biri memelerini gösterip gülüyordu: 'Pencereme bakmadan geçme öyle, güzelim! Ben Leyla'dan sevdalı, Zeliha'dan güzelim.. BÜYÜK OLSUN Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun Deniz gibi, gökyüzü gibi herşey ve mahzun. Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce Aşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece. Denizler yolculuğa çağırır durur da beni Gitmem düşünerek geri döneceğim günü. Ben büyük rüzgarları severim büyük olsun Aşkım da, özlemim de hepsi, herşey ve mahzun. İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı, Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı. DARAĞACI Ve günlerden bir gün, bir sabah erken Kuşluk vaktinde, bülbüller öterken Kentin meydanında bir darağacı. Sallanıyor boşlukta bir yabancı. Geçiyor sabahın yolu alnından Ve yalın ayakları bir gecede... (Yeni yollarını mı düşünmede Bu ayaklar? .. son durağına kadar Ne uysal yürümüştür bu ayaklar!) Esintili alanda üç beş adam; Uykusuz yüzleri donuk birer cam, Bakadurmuşlar öyle... ve garibi, Hepsi ayrı ayrı asılmış gibi. Ben de aralarında üç beş adam; Uzatsam elimi, alnını tutsam, “Uyan, kardeşim! Desem, bu uykudan”, Yüzünü kapardı hemen, korkudan. Çekilirken gece batıya doğru, Konmuş da bir çatıya karga ruhu Söylenip duruyordu: “Gün doğmada Ben miyim bu? ben mi, bu baş bu eller, Bu ayaklar? .. ya hani nerde yollar? ” (Anlamamış ne olup bittiğini Zavallı karga; atın yittiğini. Sadece bir göğe, bir yere bakıp Ölüyü ölüye çekiştirir hep.) “Niye geldin bu çıkmaza, be ayak? Var mı beni boşlayıp, burda barınmak? Ben insanoğlunun aynası mıyım? Şu garip yolcunun aynısı mıyım? Benzeten kim bana bu dağarcığı* Orda sadece bir darağacı Ve onda rüzgarla sallanan bir dal! .. Yalnız, beni düşünür gibi bir hal! ” Bir yağmur gölcüğü yerde akşamdan, İçinde titrek bir yansı idamdan... Bu biçim üzre bitecekken gece, Dağılacakken artık seyirci de, Birden, kargalarla doldu gök yüzü. Tüm asılmışların ruhlar sürüsü Tamusal bir koroyla, dişi erkek, Alçalarak, yükselerek, dönerek, İlenirlerdi bağrışa çağrışa Hem asılana, hem asan nebbaşa: “İşte Ölen, ama işte Öldüren, İşte Bulan, ama işte Bulduran, Filozof ve kurtarıcı, hem yalvaç, Hem doğrucu bir ruh ve de yalancı Ve siyasacı ve hakcı ve hırsız Ve can çalan ve övüngen ve arsız...” Gün doğmak üzre, eşya kabarıyor, Yeryüzünün çatısı ağarıyor; Acı bir gün! Karga ağlanır durur, Adam darağacında sallanır durur.. ESENLİK SİZE O gün bu gün size özendim Her yerde, hava, toprak, deniz Bir serüvendi, gökteyseniz Çıktım, yok, yerdeyseniz indim İlkin, size içkiyi tattırdım Ömür boyunca sarhoşsunuz Ne açsınız artık ne susuz Sizsiz ben de susuz kalırdım Size geceyi de öğrettim Onda düşlerle çoğaldınız Yaşantıda yorgun ve yalnız Değilsiniz; sizi ürettim Biterdi belki bir uykuyla Her şey ve tadından ötürü Gördünüz ki bundan ileri Bir şey var çağıran tutkuyla Çağırdım, çağırdım, çağırdım Bir böcek gibi titreyerek Koştunuz tükeninceye dek Ha bir adım, daha bir adım Sizi ölümle perçinledim Bana... ve sımsıkı ve sıcak Üşürdünüz ah, çırılçıplak Ölüm döşeğinde; önledim Size yani günahı sundum Öptünüz ve güzelleştiniz Çirkindiniz ilkin, tek ve pis Irmak oldunuz, sizde yundum Şimdi olay, hep ya hiç gibi Vardan ve yoktan özge bir şey Sevgiden de öte bir düzey Olmak ya da olmamak belki