Kitaplardan Alıntı Cümleler ..

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda SeaBoy` tarafından 21 Ağu 2011 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    ''Şimdi kendinize şunları sormanızı istiyorum:
    İnsan gerçeği ne diye söylemeli? Bizi böyle yapmaya zorlayan ne? İçtenliği niçin bir erdem olarak görmemiz gerekiyor? Başkalarının hayatı mı yaşamak istediğimiz? Hayatımız tekrarlar karmaşası mı? Hepimizin balık olduğunu öne süren bir deliyle karşılaşsanız, onunla tartışır mısınız ona yüzgeçleriniz olmadığını göstermek için önünde soyunur musunuz? Sizi hayalleriniz mi yönetiyor yoksa gördükleriniz mi? Sizin gücünüz ‘var olmanın dayanılmaz hafifliğine’ kapılıp gidiyor mu? Yoksa beyniniz altında ezilmekte mi bedeniniz? Hangisi daha olumlu? Ağırlık mı, hafiflik mi?

    Siz kimsiniz? ''

    Milan Kundera | Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
     
  2. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bütün suç savaş yıllarında yediğimiz kara ekmeğin. Bizi iyi beslemediler. Sonra da yağlı yemek verdiler. Beynim yağ bağlamış olacak. Büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmasına izin vermiyor. Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İnsana benzetirsek acımaktan korkuyoruz. İşin içine bir kere acıma girerse, ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz. ''


    Oğuz Atay / Tutunamayanlar
     
  3. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. zaten beni, daha kimler anlamadı.''

    ''Hep kötü olaylar, can sıkıcı yaşantılar tekrarlanıyordu; güzellikler, bir kere görünüp kayboluyordu.''


    Oğuz Atay / Korkuyu Beklerken
     
  4. zipper

    zipper quae nocent docent

    "Herkes ne diyecek?..
    Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki?..
    Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?"

    Sabahattin Ali / İçimizdeki Şeytan
     
  5. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    ”Ne makine şu insan be , içine ekmek , şarap , balık , turp koyuyorsun…
    iç çekmeleri, gülüşler ve düşler çıkıyor.”

    Nikos Kazancakis |
    Zorba
     
  6. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Büyükler sayılara bayılırlar. Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim: onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar. “Sesi nasıl?” demezler örneğin, ya da “Hangi oyunları sever? kelebek koleksiyonu var mı?” diye sormazlar. Onun yerine “Kaç yaşında?” derler. “Kaç kardeşi var? kaç kilo? babası kaç para kazanıyor?” ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı.


    Antonie De Saint-Exupery | Küçük Prens
     
  7. zipper

    zipper quae nocent docent

    "İnsanlar, hele şu son zamanlarda bir özgürlük teranesi tutturdular; neymiş bu peşinde koştukları özgürlük?
    Yalnızca esirlik ve kendine kıymadan ibaret! çünkü insanlar, "ihtiyaçlarını tatmin etmeye bak, sen de en yüksek, en zengin kişilerle aynı haklara sahipsin" inancına saplandılar. "İhtiyaçların giderilmesi konusunda hiç çekinme hatta isteklerini alabildiğine artır!"
    Bugün herkesin dilinde bu var, özgürlük böyle anlaşılıyor.İhtiyaçları alabildiğine genişletmek hakkı neler doğurur?
    Zenginleri yalnızlığa ve manevi çöküntüye, yoksulları kıskançlığa, suç işlemeye götürür."

    Dostoyevski / Karamazov Kardeşler
     
  8. zipper

    zipper quae nocent docent

    Neyini seviyordum? O gece bir kere daha anladım: sensiz yaşayamayacağım ve bütün bulutlar dağıldı. Alev gibi gelişen, büyüyen bir aşk bu. Seni, sen olduğun için seviyorum, acı çektiğin için seviyorum, hor görüldüğün için seviyorum, büyük olduğun için seviyorum, küçük olduğun için seviyorum, yalnızlığın için seviyorum.

    Sana yetmemekten korkuyorum, sana çok gelmekten korkuyorum. Seni tanımadıkları için insanlardan iğreniyorum, seni tanımadıkları için takdis ediyorum onları.

    Oyuncaklar almak istiyorum sana, oynamanı, koşmanı, gülmeni istiyorum. Yaşamadığın bütün yılları beraber yaşamak istiyorum. Önce baban olmak istiyorum, beşiğine ümitle eğilmek ve dudaklarının bir tomurcuk gibi açılışını seyretmek… Kucağıma almak istiyorum seni, sonra ilk sözlerini ruhuma sindirmek istiyorum, sonra kelimeleri öğretmek, okumayı öğretmek, kafanı ışıkla, kalbini sevgiyle doldurmak. Her akşam yorganını ellerimle örtmek, saçlarını okşamak.

    Sen, yıldızlarla dosttun, kumsalda böceklerin vardı. Însanlar birer yabancıydı senin için, benim için düşman. Ikimiz de gurbetteydik. Karşılaşsak tanıyamazdık birbirimizi, bana gülümsemezdin, ben çekinirdim yanına yaklaşmaya, hisarım, gururdu. Çocuk olmadım hayatımda, ihtiyar doğdum, onun için oyun arkadaşlığı edemezdim sana, ama, hikâyeler anlatırdım, ekmeğimi bölüşürdüm. Kumsalda oynayan çocuk, benim çocuğum, kumsalda oynayan çocuk. Başını dizlerime daya, saatlerce saçını okşamak istiyorum. Çektiğin bütün acılardan kendimi sorumlu tutuyorum, Tanrı gibi ve Tanrı adına utanıyorum. Sevgili yavrum, seni bütün sevmeyenler için de seveceğim, annen olacağım, sahici annen, kardeşin olacağım. Ağlıyor musun canım benim, o göz yaşlarının hepsi benim. Uzat yanaklarını…

    Cemil Meriç ( Lâmia Hanım'a Mektuplar) / Jurnal 2
     
  9. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bu ülkenin dününe ait ne varsa bir an için unutsak...
    Bize ait ne varsa, bu toprağa ait ne varsa unutsak.

    Yüzümüze benzeyen, çayımızı demleyen, ekinlerimizi büyüten ne varsa unutsak, ninnilerimizde söylediğimiz, masallarımızı başlatan, halayımızı sürükleyen ne varsa unutsak mesela.
    Unutuversek düğün nasıl yapılır, ölülerimiz nasıl gömülür, nasıl doğar çocuklar, unutuversek.

    Nasıl aşık olunur unutsak, nasıl kavga edilir unutsak, nasıl ağlanır unutsak, unutsak tarhana çorbasının tadını, sevgiliyle hangi sokaklarda dolaştığımızı, hangi şiire vurulduğumuzu...

    Her şeyi ama her şeyi unutsak.

    Bu tarihin ve coğrafyanın ürettiği her bir kelimeyi, duyguyu, olayı, anıyı, hayali,umudu, isyanı unutsak.

    Sonra bir Neşet Ertaş türküsü dinlesek...Yalnızca bir tane Neşet Ertaş türküsü dinlesek.

    Unuttuğumuz her şeyi yeniden hatırlayabiliriz.
    Hatırlayabiliriz, evet...''

    Tarık Tufan / Bir Adam Girdi Şehre Koşarak


    [ame=http://www.youtube.com/watch?v=2DLHRhMgH3o]niye çattın kaşlarını - Neşet ertaş seçmeleri - YouTube[/ame]
     
  10. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''İnsaf et Anna!

    Gidelim buradan.

    Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.

    Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.

    Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.

    Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların…

    Tamam sustum.

    Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. Şiir kalsın istersen, sadece otursak. Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut. Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. Yüzüme bak ama Anna, yüzüme bak. Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.

    Gözlerim biraz karanlık. İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, Turgutlar, Edipler, Sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.

    Gözlerim biraz yorgun. İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…''


    Tarık Tufan / Bir Adam Girdi Şehre Koşarak
     
  11. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Sen güzelliğinin her şeyi fethettiği zamanlardasın,
    Ve ben hangi yanıma değsen o yandan ağrıyorum.
    Güzellikten doğan aşka yaslanarak her şeyi unutmak,
    senden gayrını geride bırakmak isterdim.
    Fakat ne mümkün!
    Ne zaman unutur gibi olsam olmuyor.
    Unutmak istediğim şeyin tam ortasındayım.
    ''

    Nazan Bekiroğlu/ Nar Ağacı
     
  12. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Ah, bütün yaptıkların, bütün konuştukların beni ne kadar üzerse üzsün, gene de bunlarda nasıl hayrıma bir taraf, hayrıma bir öz aradığımı bir bilsen!..''

    Franz Kafka / Şato
     
  13. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bir gün Urfa'da bir adam gördüm. Kırbaçlandığı halde çıkmıyordu sesi. Kırbaçlandıkça susuyordu. Peşine takıldım ve niçin kırbaçlandığını sordum. Bir kadın aşık olduğundan bu hale düştüğünü söyledi. "Bu kadar acı çektiğin halde neden ses çıkarmadın?", diye sordum.

    "Sevgilim bana bakıyordu", dedi.

    Bunun üzerine kendisine: 'Ya yüce ALLAH'ın seni hep gördüğünü bilseydin!' dediğimde haykırarak yere düştü.''


    Sinan Yağmur / Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems
     
  14. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Gurbet tuhaf bir kelimedir, söyler söylemez ağızda kekremsi bir tat bırakır.Dil üstünde bir katre kaya tuzu, kolay kolay erimeyen...
    Bir saklı burukluk, kendini hemen ele vermeyen. "Tarif Et" deseler, edemezsin.
    Bir şey hep yarım kalır, bir noktada hep eksik. Kabataslak anlatır ama tam karşılığını bulamazsın. Bir kez telaffuz eder, bir an duraklarsın.
    Öyle kelimeler vardır ki, istesen bile hafife alamazsın.''

    Elif Şafak / Şemspare
     
  15. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Elini göğsünün üzerine koydu.

    Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik atıyor.
    Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor.
    Ne yapsam eksilmiyor ne yapsam dolmuyor.''

    Nazan Bekiroğlu / La-Sonsuzluk Hecesi
     
  16. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Şimdiden bir hatırasın
    Açmışsa bir sardunya saksıda
    Bütün (aşklar) paranteze alınsın
    Bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın
    mektuplar postaya takılırsa.
    Ey aşk sen,
    Artık bazı şarkılar kadar yaralısın....''

    Didem Madak / Grapon Kağıtları
     
  17. zipper

    zipper quae nocent docent

    " Arkadaş! Yumuşaklıkla düşmanın derisini bile yüzebilirsin.
    Sert muamele ise dostu dahi düşman eder.
    Örs gibi katı yüzlülük eden herkes , kafasına muhakkak çekiç yer."


    Şeyh Sa’dî Şîrazî / Bostan ve Gülistan
     
  18. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    “Sevgili kızım, biriciğim;

    Uzun bir süredir sana mektup yazamadım. Nedenleri vardı. Aramızdaki kopukluk duygusal değil, bir iletişim kopukluğuydu.Senin için canımı bile verebileceğimden kuşkun olmasın. Özlemin taş gibi göğsümde duruyor. Düşlerime giriyorsun. Sokakta bir kız çocuğunun “baba” diye bağırması yüreğimi kanatıyor. Kaç zamandır bana 'baba' demene hasretim. Bu yazı seninle birlikte geçirmeyi ne kadar isterdim bilemezsin. Ama olmadı, olamadı.”

    ''Zeynep babanı hep böyle güleç hatırla..''


    Metin Altıok'tan Zeynep'e Mektuplar
     
  19. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Fakat unutma; yollar sadece gitmek için değil,
    gelmek için de var... ''

    Oğuz Bal / Çerçi
     
  20. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Canım, seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir.
    Sen anlamazsın tabii...anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı. "

    ...

    ''Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur sana çay pişirmek gibi...Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca..tahtalar gıcırdar..
    Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini.Sonra ne yaparım?
    Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım.Artık ne olacaksa olsun istiyorum!''



    "Herkes tarih okuyor albayım; bugüne değer veren kalmadı.
    Bugün, zaten yaşanıyor; asıl, geçmişte ne olmuş bakalım? Sararmış vesaikin kararmış fotokopilerinin kirlenmiş baskıları, bugünü daha iyi anlamak içinmiş aslında.
    Ne olacak anlayacaksın da? Daha mı iyi yaşayacaksın? Öyle deme, öğren öğren..."

    ...

    "Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?"

    "Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti."

    "Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum."


    Oğuz Atay / Tehlikeli Oyunlar
     

Bu Sayfayı Paylaş