11. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları

'Türkçe-Edebiyat' forumunda SeaBoy` tarafından 12 Nis 2010 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    11. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları

    Tanzimat Edebiyatı)

    Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri

    Tanzimat Edebiyatı, bir kültür ve siyasi hareketin sonucu olarak ortaya çıkmış bir edebi akımdır. 3 Kasım 1839′da Reşit Paşa tarafından ilan edilen ve Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak,gerek siyasi alanda gerek edebi ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Edebiyat Tarihçilerimizde 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir.

    19. yy. Osmanlı İmparatorluğu’nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketleri ile Avrupa’nın teknik ve kültürel üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu’nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.


    Okullarda öğretimin Türkçe‘ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebi yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere,uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Tanzimat dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.

    1860ta tercüman-ı ahval gazetesinin yayımlanmasıyla başlar, 1896′ya kadar sürer. Sarsıntılar geçiren Osmanlı İmparatorluğu durumunu kurtarmak için, ordudan başlayarak ıslahat ve devrim hareketlerine girişiyordu . 3. Selim , 2. Mahmut , Abdülmecit dönemleri böyle geçmiştir.

    Bu ortamda Batıcı ve yenilikçi olan şair ve yazarlar, sanatlarını toplum için kullandılar. Fransız kültürüyle yetişmiş ,romantik ve ülkücüydüler. Divan şiirini yıkmaya çalıştılar. Çok yönlüydüler: şair,romancı,tiyatro yazarı…vb. Sanattan çok,fikir ve ülkü peşindedirler; zulme,haksızlığa karşı savaş açarlar. Vatan ,millet,hürriyet,adalet,meşrut iyet kavramlarını heyecanla savunurlar. Daha geniş kitlelere seslenebilmek için ,dilde sa****k yanlısıdırlar. Hemen hepsi politikacı ve mücadele adamıdırlar. Tanzimat ikinci döneminde realizimin etkisi görülür. Şiirde konu birliğini sağladılar. Aruzla yazdılar. Düzyazı dilini şiire uyguladılar. Roman,hikaye, makale gibi türler,edebiyatımıza bu dönemde girdi. İlk Tanzimatçılar ,Divan şiirinin nazım biçimlerini kullandılar.

    Genel özellikler:

    a. Bu dönem sanatçıları, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat türleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yenileştirmişlerdir.



    b. Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu (Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız devrimci yazarlarının etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler; vatan, millet, hürriyet, hak, adalet, kanun, meşrutiyet gibi kavramları yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.



    c. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit, Sami Paşa-zâde Sezai) toplum işlerine daha az karışmışlar, “sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir.



    Klasisizm, bir akım olarak bizim edebiyatımızı etkilememiştir. Kimilerinin etki saydığı, Ahmet Vefik Paşa’nın Molieré’den çevirileri ve uyarlamalarıdır. Çeviri yapmak, o akımdan etkilenmek değildir. Şinasi ise Romantizme (Coşumculuğa) kapılmadığı için Klasisizmin etkisinde gibi düşünülürse de bu yaklaşımlar doğru değildir. Özetle: Klasisizm, bir akım olarak bizim edebiyatımızı etkilememmiştir.



    d. Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı Ahmet Vefik Paşa, Realizm (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşa*zâde Sezai Nabi-zâde Nâzmi.) akımının etkisi altında eserler vermişlerdir.



    e. Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı’nın tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ali Bey özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman türlerinde eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, başta olmak üzere bazı edebiyatçılar ise bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler.



    f. Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur. Tanzimat edebiyatının başlıca sanatçıları dil konusunda bu düşünceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da öz Türkçe yazmış değildir. Türkçe, daha çok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı geleneklerini sürdürmüşlerdir.



    Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı

    1860-1876 yillari arasında Tanzimat edebiyatinin birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa’dir.



    Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir. Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamıştır. Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir. Fransız edebiyatı örnek alınarak romantizmden etkilenilmiştir.



    Roman, tiyatro, makale gibi batıdan alınan türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır. Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir. Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır. Yer yer olayların akişi kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir.



    Edebiyatçılar edebiyatın yanında devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.

    Dönemin Edebiyatçıları


    Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı. İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.



    Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)



    Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.



    Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş, Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam ettirmektedir.

    Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar), Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.

    Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir.

    Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul’a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.

    Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih

    Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.

    En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih… Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.

    Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler…
    Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
    Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

    Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır. Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
    Sefiller: Hugo’dan çeviri.
    Robenson Cruose: çeviri roman

    Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir. Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.

    Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir.
    Lehçe-i Osmanî: sözlük
    Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
    Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.


    İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı

    1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım’dır. İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır.



    Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri daha ağırdır. Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır.

    Dönemin Edebiyatçıları


    Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir. Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir. **ümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur. Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur.



    Eserleri

    Nağme-i Seher: Şiir
    Yadigâr-ı Şebab: Şiir
    Pejmürde: Şiir
    Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşılık vermiştir.)

    Muhsin Bey: Hikâye
    Şemsa: Hikâye
    Araba Sevdasi: Roman. Realizmin etkisiyle yazilmiştir ve bati hayranligi yolunda düşülen garip durumları eleştirir.
    Çok Bilen Çok Yanılır: Komedi
    Afife Anjelik: Tiyatro
    Vuslat: Tiyatro
    Atala: Tiyatro
    Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir.

    Samipaşazade Sezai (1860-1936):Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir. Sergüzeşt adli romani realizme dogru atilmiş bir adimdir. Küçük Şeyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayişlarina uygundur. Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir. Romantik özellikler taşiyan şiirler de yazmiştir. Şiir isimli bir de piyesi vardir. “İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır.



    Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir. Şair-i Azam olarak bilinir. Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur. Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir. Sanatında romantik etkiler vardır. Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir. Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir. Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır.



    Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, **ü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam…



    Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur. İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir.



    Nabizade Nazım (1862-1893): Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir. Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır. Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar.

    Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa



    Muallim Naci (1850-1893): Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır. Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır.

    Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle
    Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye
    Sözlüğü: Lûgat-ı Naci


    Ara Nesil (1880-1896)



    Tanzimat edebiyatının ikinci kısmı ile Servet-i Fünun arasında kalan dönem. Bu nesil Servet-i Fünun’un hazırlayıcısıdır. En çok Recaizade Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde eski-yeni tartışmaları yaşandı (Ekrem-Naci). Natüralizm bu dönemde edebiyatımıza girdi ve tartışıldı (Natüralizmi Beşir Fuat savundu). Serbest müstezat ve sone kullanıldı. Cümlelerin bir tek dizede bitmesi anlayışı terk edildi. Yeni terkipler ve kelimeler bulundu. Kafiyesiz şiirler de yazıldı. Kulak için kafiye denendi.



    Dönemin sanatçıları:


    Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, An****b Mehmet Faik Esad, Beşir Fuad, Fatma Aliye, Fazlı Necib, İsmail Safa, İsmet Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazım.


    Bu dönemde elliye yakın çıkan mecmuadan birkaçı:


    Bahçe, Şark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âşâr-ı Edebiye, Mecmua-i Ebuzziya, Hafta, Âfak, Güneş, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta, Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanış adıyla), Mekteb, Hazine-i Fünun Malûmat, Resimli Gazete…


    Tanzimat Edebiyatında Edebi Gelişmeler

    Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatım kuruluşunda görülür. Bu akımda söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlandığından, “seci” ler atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır.

    İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak üzere bu akımın öncülüğünü yapan edebiyatçılar Divan Edebiyatı nazım biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler içinde söylenmiş olsalar da sonraları eski biçimler tamamen bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır. Recai-zâde Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit in eserlerinde bu açıkça görülmektedir. Türk Edebiyatı’na yeni giren yazı türleri önceleri Fransızca’dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde çok sonra kullanılmıştır. Beyitlerin başlı başına birer bütün olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiiri’ndeki “parça güzelliği” anlayışı yerine şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine; yani konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verilmiştir.



    Şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü olay, duygu ve düşünce şiirlerde yer almıştır. Genel olarak aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk‘lerin öz vezninin hece vezni olduğu kabul edilmiş, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa başta olmak üzere bu vezinle yazmaya özen gösterilmiş fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış, girişilen birkaç şiir denemesi ile yetinilmiştir.


    Şiir

    Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin konusunu ve anlatımını değiştirdiler.Namık Kemal Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” isimli eserinde uzun makalesinde şiirin,fikrin gelişmesine ve halkın eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder.Divan edebiyatının gerçekle ilgisizliğine,yapmacıklığına,b oşluğuna şiddetle hücum eden Namık Kemal,edebiyatın yeniden düzenlenmesini ister.Bunun içinde her şeyden önce yeni bir anlatım yolu,yeni bir dil bulunmasını gerekli görür.Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur.Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.



    Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır.Bu dönemde hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür.Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır.



    Şiirin konusu değişmiş,aşk,hasret,ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış,eşitlik,özgürlük,ad alet,hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmişitir.Ancak bu daha çok I.Tanzimatçılar denen Şinasi,Ziya Paşa,Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür.II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem,Abdulhak Hamit,Sezai’de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır.

    Tiyatro

    Tanzimat dönemine gelinceye kadar edebiyatımızda Batılı anlamda sahne tiyatrosu görülmez.Ancak halk arasında Karagöz ile Hacivat,ortaoyunu,meddah gibi seyirlik oyunlar vardır.



    * Karagöz bir kukla oyunudur.Değişik söz oyunlarıyla yanlış anlaşılan sözlerle güldürü unsuru sağlanır.Eğlendirme amacı taşır.Karagöz adlı cahil biriyle Hacivat adlı bilgili geçinen biri arasındaki atışmalarla sürer gider.



    * Ortaoyunu ise şehir meydanlarında ya da kendileri için hazırlanan yerlerde Pişekar,Kavuklu,Zenne gibi sabit tiplerle oynanan güldürü amaçlı seyirlik oyundur.



    * Meddah tek kişilik bir oyundur.Yüksekçe bir yere çıkan meddah,değişik şivelerle konuşarak anlattığı bir olayla güldürü oluşturur.



    Bu oyunlar belli bir metne dayanmayan,oyuncuların oyun esnasında konuşmalarıyla oluşan oyunlardır.Eğitici bir amaç taşımaz.Tanzimat tiyatrosu ile bir okul sayılmış,halkın eğitilmesinde bir araç sayılmıştır.Bunlarda sosyal eğitim önplandadır.Toplumda görülen aksaklıklara doğrudan doğruya dokunmak veya tarihin ibret verici olaylarını ele alıp onlardan ahlaki sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır.Tanzimat tiyatrosundadil ve üslup konuşma diline ve üslubuna çok yaklaşmıştır.Fakat ikinci dönem Tanzimatçılarda bilhassa Hamit’in eserlerinde doğallığını gittikçe kaybetmiş,süslü,yapmacıklı bir hale gelmiştir.



    Tanzimat döneminin yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı tek per****k komedisidir.Tiyatro alanında eğitici eserler ise Namık Kemal tarafından verilmiştir.



    Roman ve Hikaye

    Tanzimat dönemi öncesi Türk Edebiyatı’nda hikaye ve roman türleri yoktu.Nesir alanında daha çok tarih,siyasetname gibi türler verilmiş,olay kaynaklı tür mesneviler kullanılmıştır. Tanzimat nesir alanında bir çığır açmış,onu şiirden daha etkili bir hale getirmiştir.Süsten,özentiden uzak,halkın okuması,bilgilenmesi amacıyla eserler ortaya koyulmuştur. Türk Edebiyatı’nda roman çevirilerle başlamıştır.Bu alanda ilk eser Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon adlı Fransız yazardan çevirdiği Telemak adlı romandır.Bir çok teknik kusurlarla dolu olan bu eserin kahramanlarının yabancı olmasına rağmen büyük ilgi gördü.Konusuyla,kahramanlarıyl a ilk Türk romanı ise Şemseddin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı bir aşk romanıdır.Bu da bir çok kusurlarla dolu basit bir romanndır.Edebi sayılabilecek ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı romanıdır.



    Hikaye alanında ise yine ilk eserler Tanzimat döneminde verilmiştir.Özellikle Ahmet Mithat halk hikayeleri ile batı tekniğini birleştirdi.Letaf-i Rivayat adlı hikaye serisi ile halk hikayelerini modernleştirmeye çalıştı ve ve bu alandaki ilk batılı eserlerdendir.Ancak modern anlamda ilk hikayecilik Sami paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseriyle başlar.
     
  2. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    EDEBİYAT SOSYAL SİYASİ HAYAT İLİŞKİLERİ

    Edebiyatin sosyal ve siyasi hayatla iliskilerini anlamak icin söyle birkac örnek de verebiliriz.
    Örnegin Nazim Hikmet kendi ideolojisi ve dönemin siyasi görüsleri nedeniyle hatirladigim kadariyla belli bir müddet hapishanede kalmistir.
    Mehmet Akif Ersoydan Istiklal marsini yazmasi istenmistir ve sosyal hayatimiza Istiklal marsi girmistir. Yahya Kemal Beyatli hitabeti kuvvetli oldugundan ve yazilarinda cok güzel bir sekilde dönemin siyasi ve sosyal hayatini yansittigindan dolayi tek partiden cok partili sisteme gecildigi bir dönemde milletvekilligi yapmistir. Zaten kitaplarinda da o döneme dair bircok bilgiyi anlayabiliyoruz.
    Bunun haricinde mesela Mehmet Akif Ersoya Misir`a gittigi esnada Diyanet Isleri Bakanligindan Elmalili Hamdi Yazarla Kuran tercümesi görevi veriliyor.O bunun cok agir oldugunu söyleyip kabul etmek istemiyor.Ama daha sonra Elmalili nin yumusatmasiyla kabul ediyor. Fakat daha sonra o dönemde Mehmet Akif namaz dualarinin Türkce yapilacagini duyuyor bunun üzerine meallerini vermek istemiyor. Bir arkadasina emanet edip O na "dönersem alirim", "dönmezsem yak" diyor.Tercüme umdugundan daha güzel oldugundan ve dualar namazda Türkce okunacak eger böyle olursa Allah in ve Rasulu nun karsisina nasil cikarim diyor. Bu sadece o dönemin sosyal ve siyasi hayatinda yapilmaya calisilan yeni islerle alakali olarak verilmis bir örnekti.
    Bunlara baktigimiz zaman her dönemin sairlerinin de yazarlarinin da ve onlarin kaleme aldiklari yazilarin da siirlerinde bulunduklari sosyal ve siyasi hayatla bir alakalari olmustur.

     
  3. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINI HAZIR*LAYAN KOŞULLAR

    Servet-i Fünun edebiyatı, "Servet-İ Fünun" adlı derginin etrafında toplanan yazarların oluş*turduğu bir edebiyattır. Tanzimat'tan beri sürege*len "eski-yeni" tartışmaları son aşamaya Servet-i Fünun'la kavuşur ve edebiyatımız tamamen Batı'ya yönelir. Bu açıdan, Servet-i Fünun edebiyatı bir başlangıçtır ve "Edebiyat-ı Cedide (Yeni Ede*biyat)" olarak da adlandırılmıştır.

    Servet-i Fünun edebiyatı, Padişah II. Abdülhamit'in iktidar olduğu yıllarda ürünler vermiştir. Bu edebiyat, büyük oranda döneminin siyasal -toplumsal koşullarından etkilenmiştir.

    Padişah II. Abdülhamit. 1876'da tahta çık*mış, Osmanlı Impartorluğu'nun çok zor yıllarında görev üstlenmiştir. İmparatorluk siyasal - sosyal bir çalkantının içindedir, imparatorluğu yıkmak için dışta çok yönlü politikalar üretilmektedir. II. Abdülhamit, iktidardan uzaklaştırılmasına kadar (1909) Osmanlı imparatorluğu'nun yıkılmaması için önlemler alır. Bu arada İktidarına yöneltilen eleştirileri yasaklar, basın - yayın dünyasına san*sür uygular. Bu yıllar, Tanzimat edebiyatının ikinci dönemiyle çakışmaktadır. Recaizade Ekrem, Samipaşazade Sezai, Abdülhak Hamit Tarhan, Nabızade Nazım... bu koşullarda yazmaktadırlar. İle*ride Servet-i Fünun topluluğu oluşturacak sanat*çılar, daha çocuk denecek yaştadırlar ve yöneti*me karşı her türlü eleştirinin yasaklandığı, top*lumsal sorunların söz konusu edilmediği bir orta*mın havasını teneffüs etmektedirler.

    1896'ya gelindiğinde Tanzimat'ın birinci ve ikinci dönem sanatçılarının bir kısmı ölmüş, bir kısmı da edebiyat yaşamını tamamlamış; bu yüz*den edebiyat dünyasında bir boşluk doğmuştur.

    Recaizade Ekrem, edebiyat dünyasındaki boşluğun farkındadır. Bu arada "Malumat" dergi*sinde Hasan Asaf adlı genç bir şairin bir şiiri çı*kar. Bu şiirde geçen "abes-muktebes" sözcükle*rinin kafiye oluşturup oluşturmayacağı tartışmala*ra yol açar. Recaizade Ekrem "kulak için", eski edebiyat yanlısı Muallim Naci "göz için" kafiye görüşünü savunur. Edebiyatçılar iki gruba ayrılır*lar. Tartışmadan Recaizade Ekrem galip çıkar; daha çok taraftar bulur. 1891'den beri Recaizade Ekrem'in bir öğrencisi tarafından çıkarılan ve po-

    püler bir bilim dergisi olan Servet-i Fünun dergisi*nin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret getirilir (1896). Birçok genç sanatçı Tevfik Fikret'in çevre*sinde toplanır; Servet-i Fünun tam bir edebiyat -sanat dergisine dönüştürülür. Böylece Batı kültü*rü etkisindeki Türk edebiyatının ikinci toplu hare*keti 1896'da başlamış olur.

    Servet-i Fünun Edebiyatı 1901'e kadar türlü eserler verir. 1901'de, Hüseyin Cahit Yalçın, Fransızcadan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" ma*kalesini Servet-i Fünun dergisinde yayımlar. Bu*nun üzerine dergi kapatılır; topluluk dağılır. Top*luluğun dağılmasıyla edebiyat dünyasında yeni*den bir boşluk doğacaktır.
     

Bu Sayfayı Paylaş