Söze nereden başlanır böyle bizlerde toplum olarak derin bir yara bırakan olayda bilemiyorum. Hiç de bilemeyeceğim ama sanırım, emin olabileceğim bir şey varsa da Şehitlerimizi unutmamaktır ömrümüz boyunca. Hem üzüntüyü hem gururu temsil eden bu günde, yine milyonlarcayız bir ağızdan bir yanık türküyle. Herbiri, arkalarında bıraktıklarını, bir daha göremeyeceklerini bile bile, dönmeyi bir an bile düşünmeden; anasının sevgisini, babasının alınterini, yastığının kokusunu arkasında bırakıp, dönmemecesine gittikleri, yalnız ve korkusuzca ve bir o kadar cesurca savaştıkları bu uğurlu yolda, bir kere bile dönmeyi düşünmediler. Bizler onları nasıl unutmayı düşünmedikse...
18 Mart Çanakkale Zaferi Tarihteki ve Ulusal Yaşantımızdaki Yeri 3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır. Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır. Türk Ulusu; İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış; 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, "bu benim kahraman komutanımdı" diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır. Türk Ulusu ve dünya O'nu böylece tanırken, O da Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in, kan deryası can pazarında ulusunun ve Türk askerinin asıl cevherini yakından tanıyarak daha sonra girişeceği Bağımsızlık Savaşını kesin zaferle sonuçlandıracağı kanaatini daha o zamandan edinmiştir. 18 Mart zaferi kazanılmasaydı, düşman donanması, daha 1915'in Mart ayında İstanbul'a girerek Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertebilecekti. Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya'nın yenilgisi hızlanacak ve 1. Dünya Savaşı belki de 1915'te sona erecekti. Çanakkale Zaferi; harbin 4 yıl sürmesine, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu Yarımadası'nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb. Mustafa Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır. ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi - Tepeden yol bularak geçmek için Marmaraya - Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde - gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı" Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi! Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer! Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk; Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela.. Hani tauna da züldür bu rezil istila. Ah, o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle sefil. Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına, Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına. Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz.. Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz! Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor amakı, Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin, Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer.. Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler. Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından, Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram? Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam. Sarılır indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-u beşer; Bu göğüslerse Hüdanin ebedi serhaddi "O benim sun'-u bediim onu çiğnetme!" dedi. Asımın nesli.. diyordum ya.. nesilmiş gerçek, İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmiyecek! Şüheda göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.. O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar. Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor; * Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i.. Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab.. Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu taşındır" diyerek Kabe' yi diksem başına, Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına. Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.. Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili Sultanı Salahaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran.. Sen ki, İslamı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki asara gömülsen, taşacaksın.. Heyhat! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat.. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber... Mehmet Akif Ersoy (1873 - 1936 ) Safahat 6. kitap ( Asım ) sahife:425, 22.baskı
Birlik ve beraberliğimizin önemini hatırlatan bu günde vatan sevgisini kendi canından kutsal gören şehitlerimizi hayır ve minnetle yad ediyorum.
Orada can veren, vatanını canından ve sevdiklerinden üstün tutup,dönmeyeceğini bile bile savaşa giden,orada kahramanca çarpışıp şehit olan tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.Kendilerini minnet ve duayla anıyorum. ......... Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. ......... Abideleri her gezişimde; oralara bakıp bir zamanlar orada olan savaşı gözümde canlandırmaya çalışırım ve gözlerim dolar,tüylerim diken diken olur.Şehitlerimiz ve o savaşın gazileri bir yandan yokluk ve yoksullukla bir yandan da düşmanla kahramanca çarpışlar. İmkanı olanların hayatlarında bir kez de olsa gidip görmelerini isterim oraları...
Vatan uğruna savaşmış yiğitlerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum .Mekanları cennet olsun inş.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİ MİNNETLE VE SAYGIYLA ANIYORUM ''Çanakkale Savaşlarında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında dövüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaiyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık: - Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler
Aslında bir sürü şey yazacaktım.. Defalarca yazıp sildim, vazgeçtim sonra… Neyse… Tek bir şey; Esas olanın , hakedene, hakkını, hakkıyla teslim etmeyi bilmek olduğu öğretilmiştir bana.Size de öyledir muhakkak.. Bu sebepledir ki; yüreğinde samimiyetle vatan sevgisi taşıyan hiçkimsenin böyle bir günü, aptalca politakaları uğruna, kendi çıkarlarına göre manipüle etmeye çalışacağına inanmayı reddediyorum… Çanakkale Zaferinin 100. Yılı vesilesiyle, bir kez daha; başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm silah arkadaşları şehit ve gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum.
Bazı kavramların kutsallığı her şeyin üstündedir ve vatan bu kutsalların başında gelir.Bu inançla,tüm yoksunluk ve zor şartlara rağmen bu toprakları 'vatan' yapmak uğruna bedel ödeyen tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle sevgiyle ve duayla anıyorum. Mekanları cennet olsun...
bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır. büyük zaferin 100. yıldönümü kutlu, bize hayatta tutan tarih sahnesine adımızı yazdıran önce vatan deyip canlarını feda eden tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Ölmeye gittiler ...Ölümsüz oldular... Gerisi lafügüzaf. Zira ne tarih ne de gercek degisir. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarıni ve sehitlerimizi sükran ve minnetle aniyorum. . Gelibolu seferindeki olaylar | Anzak zaman tüneli | Gelibolu ve Anzaklar https://m.youtube.com/watch?v=TDSw3zSFf5g ]
Ne Çanakkale biter bu topraklarda ne Çanakkale'yi geçilmez kılan kahramanlar... Vatan için can verenlere rahmet olsun, nefesimiz oldukça şükran ve minnetle anacağız onurlu mücadelelerini..