Bilim insanları Taş Devri döneminde yaşamış genç bir kadına ait fosilden elde ettikleri neredeyse eksiksiz genetik bilgi sayesinde antik Sibiryalılar olarak bilinen Denisovan insanı, Neandertaller ve insanların evrimi hakkında yeni bilgilere ulaştı. Denisovan Mağarası Almanyanın Leipzig kentindeki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsünden Matthias Meyer ve Svante Pääbo tarafından başı çekilen araştırmada, Denisovanların küçük bir populasyondan geldiği ve Asya boyunca hızla yayıldıkları öne sürüldü. Denivosanlar, genlerini Papua Yeni Gineye taşıdı ancak bu genler Asyalılar, Avrupalılara ve Güney Amerikalılara geçmedi. Science dergisinde yayımlanan araştırmada, Denisovanların Avustralyada yaşayan aborjinler ve Melanezya halkının genine katkıda bulunduğu bir kez daha doğrulandı. Araştırmada ayrıca, Asyalı ve Güney Amerikalıların, Avrupalılara kıyasla daha fazla Neandertal genine sahip olduğu anlaşıldı. Neandertaller, Avrupa ve Asyanın batısında yaşamış olmasına rağmen, Asyanın doğusunda yaşamış olan ilk modern insanlarla karışmış olabilecekleri, ancak Taş Devri insanlarının Asyaya daha fazla gelmesiyle geride bıraktıkları genlerin giderek azalmış olabileceği ifade edildi. Pääbo, Bu aşamadan sonra nesilleri tükenmiş antik akrabalarımızdan ayrıldıktan sonra geçirdiğimiz önemli genetik evrimleri tespit edebiliriz dedi. Modern insan ile Taş Devrinde yaşamış olan Denisovan kadınının DNAsı üzerinde yapılan ilk karşılaştırmalar, beyin fonksiyonlarında yer alan insan özgü sekiz genin tanımlanmasını sağladı. Bu genlerden bir tanesinin dil, diğerinin ise konuşmanın gelişmesiyle bağlantılı olduğu belirtildi. Antik DNAların analiz edilmesi için kullanılan yöntemler günümüzde çok gelişmiş olsa da, bilim insanları Denisovan insanıyla modern insanın atalarının etkileşimi hakkında çok fazla bilgiye sahip değil. En az 44 bin yıllık olan Denisovan fosilleri, Sibiryadaki aynı adı taşıyan mağarada bulunmuş olan bir parmak kemiği ve iki dişten oluşuyor. Parmak üzerinde geçmişte yapılan analizler, Denisovan ile Neandertaller arasında bağlantı olduğunu ortaya koymuştu. Neandertal kafatası. MODERN İNSANLA NE ZAMAN TANIŞTILAR? DNA, geride kalan binlerce yıl boyunca fazlasıyla bozuluyor. Ancak kromozomlar üzerinde bulunabilen kalıntılar, binlerce yılın alıp götürdüğü genetik bilgilerin anlaşılmasını sağlayabiliyor. Pääbonun ekibi, DNAnın saklandığı ve yeni nesillere aktarıldığı kromozom çiftlerini ayırmayı sağlayacak bir yöntem geliştirdi. Yapılan analizde, DNAnın bozulmayan kısımları tespit edilebildi ve DNA zincirindeki harf dizilimleri tespit edilebildi. Bozulmamış DNA kalıntıları üzerinde 30 analiz gerçekleştiren bilim insanları, bir Denisovan insanının neredeyse eksiksiz genetik bilgisini oluşturmayı başardı. ABDnin California Üniversitesinde genetik mühendisi olan Rasmus Nielsen, Binlerce yıllık bir fosilden yüksek kalitede bir genom oluşturabilmemiz, DNA analizlerinde sadece birkaç yıl içinde ne kadar büyük atılım gerçekleştirdiğimizi gösteriyor ifadesini kullandı. Nielsen, Denisovan DNAsını büyük miktarda modern insan DNA^sıyla karşılaştırırsak, iki ırkın ilk ne zaman bir araya geldiğini anlayabiliriz dedi. Meyer ve Pääbonun başını çektiği araştırma ekibi, Denivosan fosillerinden elde edilen ve geliştirilen DNA materyalini hayatta olan 11 insanın DNAsıyla karşılaştırdı. Modern DNAların beşi Afrikadaki farklı kabile ve etnik gruplardan; ikisi Fransa ve Sardinya adasından olmak üzere Avrupadan; ikisi Çinden, biri kuzeydeki ve biri de güneydeki etnik bir gruptan; biri Papua Yeni Gineden ve biri de Brezilyanın Amazon ormanlarındaki çiftçiden alındı. Denisovan'ın atası olduğu düşünülen Homo heidelbergensis. Geçmişte şempanze DNAsında görüldüğü gibi, Denisovan DNAsı, modern insanın gen yapısına kıyasla daha az değişime uğradığını ortaya koydu. Bu sonuç, antik Sibiryalıların Taş Devrinde öldüklerini ve modern inanlara ve şempanzeler gibi evrim geçirecek yeterli zaman bulamadıklarını gösterdi. Bilim insanları, buradan yola çıkarak, DNA alınan Denisovan parmağının 74-82 bin yıllık olduğuna karar verdi. Böylece, Denisovan fosillerinin sanıldığından on binlerce yıl daha eski olduğu anlaşıldı. GENLERİNİ PAPUALILARA AKTARDILAR Bilim insanlarının kromozomları ayırmakta kullandıkları yöntem, onlara Denisovan insanlarının anne ve babalarından aldıkları genler arasında farklılıkları da tespit etmelerine imkan verdi. Sonuçlar, antik Sibiryalıların son derece düşük bir genetik çeşitliliğe sahip olduğuna işaret ederken, küçük bir Denisovan populasyonunun yeni bölgelerde modern insanlar etkileşime girdiği ancak genlerini yayacak kadar hayatta kalamadıkları anlaşıldı. Öte yandan, Denisovanların taşıdığı aynı gen değişkenlerinin bugün kara tenli, kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü insanlarda ortak olarak bulunduğu ifade edildi. Araştırma ekibi Papua Yeni Ginelilerin sahip olduğu genlerin yüzde 6sının Denisovanlardan geldiğine inanıyor. Ayrıca cinsellikle bağlantılı X v Y kromozomları dışında Denisovanlarla en çok geni Papu Yeni Gineliler paylaşıyor. Denisovan insanına ait parmak kemiği fosili. Bu bulgular, Denisovan erkeklerinin ilk olarak Papualı kadınlarla ilişkiye girdiğini, böylece X kromozomu üzerinde günümüze uzanan küçük bir genetik iz bıraktıklarını öne sürüyor. Bir diğer görüş, modern insanlarla birleşmeyi başaramayan Denisovanların, başta X kromozomu olmak üzere Papualı genlerini de daha sonra kaybettikleri yönünde. Araştırma kapsamına DNAları analiz edilen Çinlilerin, Denisovanlardan değil, Neandertallerden gen aldıkları anlaşıldı. Pääbo buna rağmen Çinlilerin ataları arasındaki çok küçük bir kesimin antik Sibiryadan gelmiş olabileceğine inanıyor. BULGULAR İSTATİSTİKSEL OLARAK YETERLİ DEĞİL Elde edilen en son bulgular, genetik mühedisleri arasındaki tartışmaları da güçlendirdi. İsveçin Uppsala Üniversitesinden genetik mühendisler Pontus Skoglund ve Mattias Jakobsson, kısa bir süre önce yaptıkları araştırmada Çinlilerin sadece yüzde 1nin Denisova geni taşıdığını savundu. İki bilim insanı araştırmalarında, dünya genelindeki 1.500 insanın DNAsını Neandertal ve Denisovan DNAsı ile karşılaştırdı. Ancak araştırmalarında kullandıkları Denisovan DNAsı Leipzigde yapılan analizlere kıyasla daha eksikti. Ancak, Meyer and Pääbonun ekibi de sadece iki Çinli üzerinde DNA karşılaştırması yaptı. Jakobsson, istatistiksel olarak bu kadar az örneğin Neandertal ve Denisovan arasındaki genetik etkileşimi ortaya koymaya yetmeyeceğini savundu. İsveçli bilim insanı, Asyanın doğusundan nüfus verileri ve yüksek kalitede Neandertal geni elimizde olmadığı sürece, bence kesin bir yargıya varmak mümkün değil dedi. Denisovan mağarasında bulunan diş. ntv