Assal Gölü

'Coğrafya' forumunda Pl1 tarafından 3 Kas 2012 tarihinde açılan konu

  1. Pl1

    Pl1 Mary Poppins Site Yetkilisi

    [​IMG]

    Dünyanın en tuzlu su kütlesi; belki de Afrika'yı ikiye ayırmak üzere çatlamakta olan topraklar üzerinde yer alır. Eski Romalıların, Afrika'nın doğa harikalarının sunduğu bolluktan öyle doygun hale geldiği bir dönem oldu ki, en son gezginlerin öykülerini kibarca, 'Afrika'nın dışında her zaman yeni bir şeyler vardır' diyerek karşılıyorlardı. Oysa gerçek şuydu ki onlar tüm kıtanın vaat ettiğinden yalnızca birkaç çekingen yudumdan fazlasını alamamıştı.


    Bugün bile, en tecrübeli yaşlı Afrikalılar, Afrika'nın sürprizlerinin sona erdiğini söylemekte ihtiyatlı davranır.

    Assal Gölü, bu meseleyi çok iyi özetlemektedir. 1920'lere dek Batılarca ziyaret edilmemesine, ya da hakkıyla keşfedilmemiş ve yıllarca anlaşılmamış olmasına karşın, dünya bilincimize yeni parametreler eklemiştir. Örneğin; Assai Gölü, yaz aylarında 57 dereceye varan sıcaklığı ile kıtanın en sıcak noktalarından biri haline gelirken, aynı zamanda da Afrika kıtasının yüzeyindeki en alçak noktadır. (deniz seviyesinin 155 metre altında)
    Bu iki etkenin katkısıyla göl, okyanusların sularından 10 kat daha, hatta Olu deniz'den bile tuzlu olduğu için, dünyanın en tuzlu yeri seçilmiştir. İstatistikler bir yana Assai Gölü, gezegenin en az konuksever noktalarından biridir. Siyah, cüruf haline gelmiş lav tepeleriyle çevrili, güneşte kavrulmuş bölgede, bir tutam dikenli bitki güç bela yetişir. Kuş ötmez, kıyıda bir kertenkeleye bile rastlanmaz. Burası ölümün toprağıdır.

    RENK PALETİ
    Assai Gölü her şeye karşın, doğaüstü bir güzelliğe de sahiptir. Çevrede ilk göze çarpan duru, sığ ve gölgede türkuaza çalan yanardöner mavi sular ve parıldayan beyaz renkli tuz parçacıklarıdır. Tuzun narin ve sivri kısımları, solgun yeşilden mora ve toprak rengine bürünmüş değişik renklerdeki minerallerle kaplı yüzeyi çatlatır. Kıyı şeridi, gölün kendiliğinden oluşturduğu yontmalar ve birikmiş tuzdan oluşmuş tuhaf lahana benzeri biçimlerle doludur. Assal Gölü, sahip olduğu özellikleri konumuna borçludur. Djibouti'de konumlanan Assai Gölü, Aden Körfezi'ne ve Kızıl Deniz'in ağzına bakar ve Afar Üçgeni'nin köşesinde, jeolojik olarak dünyada depreme en fazla maruz kalan ufak bir bölgedir. Dünyanın oluşumunda meydana gelmiş üç büyük çatlak -Doğu Afrika Çatlağı, Kızıl Deniz ve Aden Körfezi- burada buluşur. Depremler bu bölge için sıradan olaylardır. Afar Üçgeni'ndeki volkanik patlamalar da sıradan olaylardır. Erimiş kayalar, milyonlarca yıldır, yer kabuğunun birbirinden ayrı parçalarını tamamlayan eksik halkalar olarak, yüzeye fışkırıyor. Bu tipienomenler genellikle, Atlantik gibi zemini sürekli yenilenen deniz yataklarında gerçekleşir. Aslında, eğer Danakil Dağlan'nın oluşturduğu bariyer Kızıl Deniz'e girişi engellemeseydi, Afar Üçgeni de dalgalar altında kalmış olacaktı. Bölge, normalde okyanus diplerinde rastlanan bir yerkabuğu çatlağının, kara üzerinde oluştuğu az görülür bir manzara sunar. Yine de dağ engeline karşın, Assai Gölü'nün içindeki suyun çoğu denizden gelir. Su kayalardan süzülerek gölün derin çanağına dolar ve kısa süreli kış yağmurlarıyla dağlardan gelen suyla beslenir. Deniz suyu ile gelen tuz ve tepelerden toplanan mineraller, çağlar boyunca birikmiş olanlara eklenir. Fakat bölge her zaman, bugünkü kadar inanılmaz ölçüde kurak değildi. 10,000 yıl kadar önce, iklim bugüne oranla daha nemliydi ve gölün yüzeyi, tepelerin etrafındaki tatlı su istiridyelerinin med-cezirde bıraktığı izlerden görünene bileceği üzere bugünkü seviyesinden 80 metre daha yukarıdaydı. Ama bir zamanlar göl yatağının büyük bölümünü oluşturan alan şimdi göz kamaştırıcı beyazlıkta bir düzlüktür; tek hayat belirtisi beklide büyük dedeleri gibi Etipyoda satacağı tuzu çıkarmak için devesiyle birlikte gelmiş bir Afar yerlisi olabilecek bir düzlüktür.


    [​IMG]


    Eğer bir takoz, bir kalasın üst kenarına baskı yapacak biçimde yerleştirilirse, gerilme ve baskı, farklı yerlerde çatlaklar açılmasına yol açarak, ilk temas noktasının çok daha uzağında ve kalasın tümü üzerinde etkili olur. Bu basit anlatım, Afar Üçgeni'ndeki jeolojik oluşumların, Doğu Afrika üzerindeki etkisini tarif edebilir. Orada meydana gelenler, yer kabuğu ya da litosferin, erimiş atmosfer üzerinde yüzmekte olan ve birbirinden ayrı, yarım düzine katmandan oluştuğunu varsayan, gezegenin en dramatik en kolay gözlemlenebilen teorisinin teyididir. Katmanlar, okyanusların sürekli yeniledikleri bazalt zeminlerle çevrilmiş granit kıta temellerini taşır. Yerkürenin belirli noktalarında, bu katmanlar birbirlerinin altına doğru kayarken, diğerlerini başka tarafa çeker. Bu son durum, yaklaşık 20 milyon yıl önce uzaklaşmaya başlayan Afrika ve Arap tabakalarının birleştiği yerde, Kızıl Deniz ve Aden Körfezi'ni meydana getirerek gerçekleşmişti. Bu oluşumun sağlamasını yapmak için haritaya bakmak yeterlidir. Harita iki tabakanın yeniden bir araya gelmesi durumunda, karşıt kıyıların ne denli mükemmel bir biçimde birbirini tamamlayacağını gösterir. Yalnızca bir noktada uyuşmazlar; o yer de Djibouti ve Afar Üçgeni'dir. Tabakaları birbirinden uzaklaştıran kuvvete, mantodan fışkıran eriyik kayaların, yukarı ve dışarı doğru itilmesi ve ortadaki boşluğu doldurmasıyla yeni bir okyanus zemini oluşturması neden olur. Bir zamanlar Kızıl Deniz'in bir parçası olan Üçgen, kıyıdaki Danakil sıradağlarının yükselmesiyle koparak yavaşça kurumuştu. Yine de, deniz yatağına biçim veren kuvvetlere halen bağlıdır. Çatlaklar ve volkan konilerden amansız bir biçimde fışkırmayı sürdüren ve milyonlarca yıl boyunca yayılan lavlar, Afar Üçgeni'nin eteklerini giderek birbirinden uzaklaştırmıştır. Doğu Afrika ve Arabistan'ın Büyük Yarık Vadisi sistemini de benzer bir süreç meydana getirmişti. Ölü deniz’den Mozambik'e uzanan 6400 km uzunluğundaki çukur, yeryüzü çevresinin yedide biri sayılır. Volkan ve depremler alanı olan çukur, Kızıl Deniz'in kapanması ile Sodom ve Gomora kentlerinin yok edilmesi gibi halk belleğine kazılan öykülere bile katkıda bulunmuş olabilir. Etiyopya ve Kenya'nın her ikisinde de erimiş kayalar yükselmiş ve dağlık platolar meydana getirerek yerkabuğunu inceltmiştir. Büyük Çatlak’ın (Creat Rift) en dramatik biçimini aldığı yer de orasıdır. Esnemeye dayanamayan yeryüzü, zayıf çatlakları boyunca yarılmış, toprağı aşağı düşürerek, 40 ile 56 km genişliğindeki boşluklara ayırmıştır. Çöküntünün derinliği her zaman belli olamaz, çünkü birçok durumda boşluk lavla dolmuştur. Ancak buna rağmen, çatlak vadinin her iki tarafında yer alan dik kayalıkların yüksekliği nefes kesicidir. Halen anlaşılamayan nedenlerden dolayı, Afrika'daki Büyük Yarık sistemi iki farklı süreçten geçmiştir. Eski nehir düzeninin bozulmasına bağlı olarak çatlağın, Uganda, Tanzanya ve Zambiya eğrisi içinde yer alan batı kolu, Albert, Tanganyika ve Malavi gibi büyük göllerle dolmuştur. Çatlağın doğu kolunda ise, Etiyopya, Kenya ve Tanzanya'nın doğusuna doğru, Natron Gölü gibi sığ ve alkali hatlar ile Kenya, Kilimanjaro gibi yüksek volkanlar yer alır. Büyük bir vahşi yaşam rezervine sahip Ngrongoro Krateri de oradadır ve Olduvai gibi vadilerde, insanın belki de 2,5 milyon yıl önceki bilinen en eski atalarına ait kalıntılar içeren volkanik tortular bulunmuştur. Ama yine de Büyük Çatlak'ın en merak edilen yanı, geçmişi değil geleceğidir. Eğer Çatlak Vadi, ileride bir katman sınırına dönüşürse, Afrika'nın Boynuzu ortadan kaybolup Hint Okyanusu'na doğru yola çıkacak. Fakat bazı jeologlar, bunun gerçekleşmeyeceğine, Atlantik Okyanusu genişledikçe, Afrika'nın Arabistan'ın üzerine yükleneceğine ve Kızıl Deniz'in tekrar kapanabileceğine inanıyor. Tatlı su istiridyelerinin med-cezirde bıraktığı izlerden gözlemlenebileceği üzere, bugünkü seviyesinden 80 metre daha yukarıdaydı. Ama bir zamanlar göl yatağının büyük bölümünü oluşturan alan, şimdi göz kamaştırıcı beyazlıkta bir düzlüktür; tek hayat belirtisi belki de, büyük dedeleri gibi, Etiyopya'da satacağı tuzu çıkarmak için devesiyle birlikte gelmiş bir Afar yerlisi olabilecek bir düzlüktür.



    ERKEKLİK SİMGESİ Afar kabilesinden bir erkeğin en değerli mülkü, ergenlik çağında kendisine sunuları ve erkeklikle özdeş olan eğri bir hançerdir. Hançer, tuz toplayıcılarının da eşyaları arasındadır. Assai Gölü'nden elde edilen tuz, palmiye yaprağı şeritleriyle bağlanmış torbalar içinde muhafaza edilir.

    [​IMG]


    GÖL KIYISINDA KUYUMCULUK Assai Gölü sularının pek çoğu, Kızıl Deniz'den gelir. Güneş, gölün tüm nemini kurutarak ardında hoş desenli tuz yığınları bırakır.

    [​IMG]
     

Bu Sayfayı Paylaş