Barok

'Güzel Sanatlar' forumunda Uygu tarafından 28 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member



    XVII. yy. başlarında katolik ülke*lerde, mimarlık, heykelcilik, resim ve süsleme sanatları alanlarında, Rönesans dönemi klasisizmine bir tepki olarak ortaya çıkan üslup. Barok doğrultuda yapıt veren ilk sanatçılar, Papalık tarafından ve Karşı-Reform'un yarattığı sanat akımı tarafından yüreklendirildiler.

    Cizvitlerîn öncülüğünü yaptığı. bu yeni sanat akımı değişik dönemlerde Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde ve Latin Amerika'da bütün XVII.-XVIII. yy'lar boyunca, çeşitli ölçü*lerde ilgi uyandırdı.XIX. yy'ın sonuna kadar eleştiriye uğrayan ve beğenisizlikle suçlanan barok üslup, apansızın beklenmedik bir değer kazandı; öyle ki eleştir*menler XVII.-XVIII. yy'lardaki bü*tün sanat etkinliklerini barok sanat çerçevesi içine almaya yöneldiler (oysa XVII. yy. uzun süre, yalnızca klasisizm çağı sayılmıştı).

    Genel olarak İtalya'da barok sana*tın ortaya çıkış tarihi, Maderno'nun kesik alınlık kullandığı tarihe denk düşer.


    BAROK ÜSLUBUN YARATICILARI
    Barok üslubun gerçek yaratıcıları Papalık kurumunun siparişleriyle desteklediği Borromini, Pietro da Cortona, Maderno, özellikle de Bernini gibi büyük mimarlardır. Kısa sürede doruk noktasına ulaştırılan bu sanat, İtalya'nın her yanına yayılmış, yarım yüzyıllık süre içinde (1620-1675) söz konusu bu sanatçı*lar, Roma'yı görkemli anıtlarla süsle*mişlerdir. Anıtların fanteziye kaçan yapılan ve akıldışı süslemeleri, klasizmin ağırbaşlılık ve kuruluğuna karşı,düşgücünün şiddetli bir tepkisi sayılabilir. Germen barokunun kay*nağı olarak kabul edilen Borromini' nin yapıtları, en abartmalı olan ör*neklerdir:

    Bazı girintileri ve çıkın*tıları olan dalgalı yüzeylerin, eğri çizgilerin, iç yüksekliğe denk düş*meyen düzenlerin üst üste kullanıl*ması (Carlino kilisesi bunun en ku*sursuz örneğidir). Roma'da, Grassi tarafından Domenichino'nun plan*larına dayanılarak yapılan S. İgnazio kilisesi, Santa Maria in Pace, San Carlo al Corso, S..Vincenze ve S. Anastasio kiliselerinin Martino Longhi tarafından yapılan cepheleri, Venedik'teki Santa Maria della Salute (Longhena'm yapıtı) kilisesi ya da Torino'daki Carignano sarayı,yüzyıl sonra Orta Avrupa'da da yapılmaya başlanan bu garip ve karmaşık planlı yapıların ilk örnek*leridir.

    Mimarlık alanında temel kurallara bağlı kalan Bernini'yse yapıtlarında çarpıcı bir etki uyan*dırmaya çalışmış, San Pietro bazi*likasını tamamlayarak bu alandaki bütün yeteneğini ortaya koymuştur. Bernini'nin iç düzenlemede çokrenklilik ve gösteriş öğelerini işin içine katması, baldaken bölümünün tiyat*roya özgü bir nitelik taşıması, renkli mermerden yapılmış mozaikler, gör*kemli bir biçimde düzenlenmiş alan*daki sıra sıra sütunlar ve büyük boyutlu heykeller, bütün bunları gerçekleştirmiş olan sanatçının sah*neleme yeteneğini ve barok anlayı*şın, dinsel töreni dindışı bir gösteri olarak benimseme eğilimini yansıtır.

    Süsleme heykelciliği, mimarlık ya*pıtlarına eklenmiş abartmalı bezek*lerden oluşur ve öğeleri arasındaki şaşırtıcı dengesizlikle, çarpıcı bir görünüş sunar. Bu tür yapılarda, sözgelimi heykel yerleştirüebilmesi için alınlık yerine kırık alınlık kul*lanılmaya başlanmış, yapıların cephelerine dalgalı bir görünüm veril*miş, ayrıca hiçbir şey taşımayan ayaklar ya da sütunlarla daha da belirginleştirilmişlerdir; öte yan*dan, ateş çanakları, tırabzanlar, yaprak ya da çiçekten oluşan bezek kuşakları, hareket halinde gerçek*leştirilmiş portreler, kalkanların temeline ya da çatıların tepesine ağır ve hantal bir görünüm kazan*dırmıştır.


    Süsleme resimleri alanında, barok üslupta yapıt vermiş ilk sanatçı Pietro da Cortona'dır. Resimlerinde gözaldatımlanna, ışık oyunlarına, vb. yer vermiş, resimlerin uzamını kornişlerdeki yalancı mermerler ve çoğunlukla yaldızlı olan mimari yapı kopyalarıyla doldurmuştur. Yapıt*larında eğik çizgilerden oluşan gö*rüntülere raslamak alışılmış bir ol*gudur. Işık, gökyüzü ve hareket ha*lindeki bulutlara da önemli görevler yüklenmiştir. Bütün bunlar kolay yok olmayacak bir modanın belirgin özellikleridir.

    Heykel sanatı Bernini'nin doğrul*tusunda, ince bir beğeni anlayışını hiçe sayarak, aşırı ölçüde anlatım*cılığa (dışavurumculuk) yönelmiştir. Biçimler, hareket ve tumturaklı bir anlatım içinde apansızın belirginle*şirler. Bu yeni heykelcilik anlayı*şında sanatçılar, işlenmesi olanak*sız olan konuları araştırmışlardır.

    Barok sanat "hareketin estetiği" diye tanımlandığında, özellikle Ber*nini'nin örnek konuları işlediği heykel sanatı akla gelir: Daphne'nin başkalaşımı; Azize Teresa'nın vec*di. İkinci derece sanatlardaysa, daha çok süsleme aşırılığına, yalan-cı'parlaklığa, içi oyulup dışı yontu*larak işlenmiş, dengeden yoksun ve bakışımsız biçimlere yer verilmiştir. Barok üsluptan doğan rokay ve rokoko üslupları, XVIII. yy'da barokun yerini almıştır.


     
  2. Uygu

    Uygu New Member



    Barok Heykel Sanatı

    Heykel, Barok devrin en yaygın sanat dalıdır. Avrupa'da geniş ölçüde benimsenen ve kendine özgü estetik üslûba sahip heykeller, hem bir mimarî yapımn son görüntüsünü tamamlamak için, hem de kendi başlarına bir eser olarak yapılmışlardır

    • Dönemin sanat anlayışına uygun olarak, figürler hareketli ve coşkundur. Elbise kıvrımları, jest ve ifadelerde aşırılık görülür.

    • Malzeme olarak çoğunlukla mermer, tunç, ahşap kullanılmıştır. Boyalı mermer (yalancı mermer) kullanıldığı gibi, ahşaplarda da göz alıcı renkler*den yararlanılmıştır.

    • Kullanılan teknik yönüyle kusursuz olan Barok heykellerdeki ayrıntılar tamamen aslına uygun olarak ve zarif bir biçimde yontulmuştur.Barok heykelinin en büyük temsilcisi Lorenzo Bernini’dir. Bu akımın Fransa'daki temsilcisi ise Pierre Puget ol*muştur.


     
  3. Uygu

    Uygu New Member



    Barok Mimarisi

    Avrupa, XVI.yy.'in başlarından XVII. yy.'in ilk yarısına kadar geçen süre içerisinde pek çok siyasî, politik ve dinî çalkantılar içinde ol*muştur. Diğer taraftan Rönesans, Reform ve Karşı Reform hareketlerinin yaşandığı kıtada, XVII. yy.'da geniş çapta imar faaliyetlerine ihtiyaç duyulmuştur. Belli bir güce sahip Kilise'nin teşvik ve destek verdiği Barok sanat anlayışı, bu yeni dönem imar faaliyetlerine damgasını vurmuştur.

    Barok mimarîsi yalnızca dinî yapılarla sınırlı kalmamış; hareketli, gösterişli ve şatafatlılığı nedeniyle Reform yanlısı monarşik ülkelerde bile tutulmuştur. Bu sebeple, kilise ve manastır gibi dinî yapıların yanı sıra, saraylar, bahçeler, çeşmeler ve evler inşa edilmiştir. Örneğin, Reform ülkelerinden olan Fransa'da Versaillas (Versay) Sarayı bile büyük ölçüde Barok üslûba uygun yapılmıştır. Başta İtalya olmak üzere, pek çok Avrupa şehrinin bu günkü genel görünüşü Barok devrinde şekillenmiştir.Bu üslûp 1720-1830'lar arasında İstanbul'da yapılan bazı mimarî yapı ve bezemelerinde de uygulanmıştır.

    Genel Özellikleri: Rönesans mimarîsine egemen olan düz çizgilerin dışına çıkılmış, yerine eğri çizgiler getirilmiştir. Yine, Rönesans mi*marîsinde yaygın olarak kullanılan haç (+) yerine; elips, oval ya da daha karışık geometrik plânlar uygulanmıştır.Karmaşık plânların bir so*nucu, ortaya çıkan kavisli duvar*lar da Barok mimarîsinin bir baş*ka yanını ortaya koymuştur. Bu anlayışa uygun olarak, iç mekân*larda ve cephelerde dalgalı kavis*ler yapılmıştırDevrin kilise tavanlarıçoğunlukla tonozla örtülmüştür.

    Tonoz ve onu meydana getiren kemerlerin basınç yaptıkları duvarla olan organik bağı;
    kıvrımlarla süslenmiş, payan*dalarla sağlanmıştır. Yani, darolan kubbe ile ondan dahageniş alt bölümarasındaki bağ,şekil ve süslerle bezenmiş to*marların katkısıyla gerçekleş*tirilmiştir.Barok mimarînin bir özelliği de, Avrupa'nın hemen her yerinde ve Lâtin Ame*rika'da örnekleri olmasına rağmen, bu örnekler arasında farklılıklar göze çarpmasıdır.Başlıcalanna kısaca değindiğimiz Ba*rok mimarîsinin daha başka özellikleri de bulunmaktadır. Ancak, detaya girmeden kısaca denilebilir ki:

    Barok mimarî, çapraşık, süslemeli, anıtsal, hareketli ve karmaşık yapılardır. Konu içinde verilen resimler incelendiğinde, bu daha iyi anla*şılabilecektir.

    Mimarlar: XVII. ve XVIII. yy.'larda, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinde, Lâtin Amerika'da pek çok Barok mimar yetişmiştir. Baldassare Longhena ve Fischer von Erlach bunlar arasındadır.

    Borromini (1599-1667):XVII. yy Barok mimarîsinin en büyük temsilcisi Francesco Borromini San Pietro'da, önce Maderno'nun daha sonra Bernini'nin yanında çalıştı. Düşünce ve ka*rakterleri farklı olan iki sanatçımn birliktelikleri fazla sürmez.Sanatçı sürekli arayışlar içinde olmuş, mimarîde yeni şekil ve etkiler ge*liştirmeye çalışmıştır. Rönesans mimarî*sinde egemen olan düz çizgileri bırakıp, yerine eğri çizgiler getirmiştir. Binaların cephelerinde kavisler, girinti ve çıkıntılar oluşturarak yumuşak görüntüler elde et*miştir. Böylece, parçalanan geniş yüzey*ler dekoratif bir nitelik kazanmıştır.


    Barokta, mimarîde kavislerle binalarda yansıtılan canlılık, Borromini'nin oval plân kullanmasıyla da sağlanmıştır.Sanatçı Roma'daki Saint İvo Kilisesi’ni yıldız biçimli bir plânda yapmış, buna uygun düşen dilimli bir kubbe ortaya koymuştur.Söz konusu yapıda klâsik üslûptan tamamen uzaklaşılmıştır.Propaganda Fide Sarayı, Aziz Filip Neri Kilisesi sanatçının diğer eserleri ara*sındadır.


     
  4. Uygu

    Uygu New Member



    Barok Resim Sanatı

    Barok sanatın amacına yönelik olarak; mimarî yapı ve heykellerde olduğu gibi, resimde de bir dizi nitelikler ve uygu*lamalar ön plânda olmuştur.

    • Konular, dinî coşku ve heyecamn sağlanmasına uygunolarak Hristiyanlığın doğuşu ve gelişimi sırasında meydana gelen olayları (din uğrunda savaş ve ölme, çarmıha gerilme, göğe yükselme vs.) ve dinî-mitolojik hikâyeleri kapsar.

    • Rönesans'ın denge ve uyum konusunda eriştiği ölçüden çok Maniyerizm'de beliren abartı ve hareketlilik hâkimdir. Çapraz (diyagonal) kompo*zisyonlar, tasvirlerde derinlik, renklerde çeşitlilik dikkati çeker.

    • Işık-gölge oyunlarına dayanarak; heykel, resim ve mimarînin kaynaştırıldığı "tüm sanat" (art total) anlayışı getirilmiştir. Kubbelere ve kubbelere yakın duvarlara yapılan resimlerle, seyirciye sonsuza yükselen figürler izle*nimi vermeye çalışılmıştır.

    • Çiçek, meyve gibi nesnelerin belli bir düzende ele alındığı ölü tabiat (Natürmort) türü bu dönemde ortaya çıkmıştır.Yukarıdaki genel özelliklerin dışında, bu sanatın görüldüğü ülkelerde de*ğişik uygulama ve biçimler ortaya çıktığı gibi, her sanatçımn kendine özgü taraflarının olduğu unutulmamalıdır

    Bu akımın sanatçları Pier Paul Rubens ve Rembrant’tır.


    Alıntı


     

Bu Sayfayı Paylaş