Selçuklu Devletinin Kuruluşu: Selçuk Bey: Selçuklu Devletine adını vermiş olan Selçuk Bey, Oğuzların Üçoklar koluna mensup olan Kınık Boyundan Dukak adlı nüfuzlu bir boy beyi ve kumandanın oğludur. Cesareti ve devlet işlerindeki mahareti ile tanınmış olan Dukak, Oğuz Devletindan Subaşı idi. Dukakın ölümü üzerine, babasının bütün özelliklerini kendisinde toplayan ve üstün vasıflarıyla Yabgunun dikkatini çeken Selçuk, 1718 yaşlarında olmasına rağmen Oğuz Devleti Subaşılığına tayin edildi. Bu görevde gösterdiği üstün başarılardan sonra Selçuk, hem halkın hem de hükümdarın tasvibini kazandı. Genç, dinamik ve atılgan olan Selçuk, zayıf bir hükümdar olan Yabgunun yerine, devletin başına geçmek istiyordu. Bu amaçla otoritesini sağlamlaştırarak orduyu disiplin altına aldı. Sarayda Yabgunun yanıbaşına oturduğu için Hatun ve onun başarılarını kıskananlar, harekete geçerek Sclçuku oruıdan kaldırma çareleri aramaya başladılar. Hayatını tehlikede gören Selçuk Bey memleketi terk etmeye karar verdi. Emrindeki memurları, halkı ve sürüleriyle birlikte Yenikentten kaçıp Cent şehrine geldi. Yabgunun kendisini orada da rahat bırakmayacağını anlayan Selçuk Bey, Müslüman oldu. Oğuz Yabgusu ile ilgisini keserek onun vergi memurlarını kovdu. Müslümanların, Müslüman olmayan bir devlete vergi vermeyeceğini söyledi. Buradaki Oğuz Devletinin hakimiyetine son verdi. Yabgu, Cente bir ordu göndererek Selçuk Beyi cezalandırmak istedi. Fakat kesin bir sonuç alamadı. Bu olaylar Selçuk Beyin şöhretinin her tarafa yayılmasını sağladı. Oğuz kitleleri ona katıldı. Samanoğullanna başvurarak kendisine, halkına ve sürülerine bir yurt talebinde bulundu. Kendisine Buhara yalanında bulunan Nur kasabası yurtluk olarak verildi. Kendisi de Samanoğullanna yardım etti. Samanoğullan Devletinin yıkılarak topraklarının Karahanlılar ve Gazneliler arasında paylaşılması Oğuzların durumunu güçleştirdi. Henüz kurulu bir devlet nizamına sahip olmayan, fakat bunu gerçekleştirmek isteyen Selçukluları, bir taraftan Karahanlılar, diğer taraftan Oğuz Devletine bağlı olan Oğuz boylan sıkıştırmaya başladı. Gazneliler de Horasanı aldı. Bu sırada ihtiyarladığı için idareyi oğlu Arslan Yabguya bırakmış olan Selçuk Bey 107 yaşında öldü. Arslan Bey (Yabgu): Selçuk Beyin ölümü üzerine Arslan Bey bütün Selçuklu ailesinin şefi oldu. Ama Oğuzlar tam bir birlik içinde olmadıklan için, bir kısmı Yabgu unvanını kullanan Arslan Beyin; bir kısmı da, Müslüman olmayan Oğuzlann üzerine yapılan savaşta şehit düşen Selçuk Beyin büyük oğlu Mikailin çocuklan olan Çağrı ve Tuğrul beylerin etrafında toplandılar. Ancak, Maveraünnehirde büyük bir güç sahibi olan Arslan Yabgu, kızını Karahanh prenslerinden Ali Tekine vererek anlaştı. Bu ittifakla, Karahanlılar ve Gazneliler tehlikesini önlemeye çalıştı (1012). Selçuklu Türklerinin kendisi için gittikçe büyüyen bir tehlike haline geldiğini gören Gazneli Sultan Mahmut da Karahanh Yusuf Kadir Han ile anlaştı (1025). Arkasından Hint seferlerini bahane ederek Arslan Yabguyu yanına davet etti. Arslan Yabgu gerekli tedbirleri almadan yanına gidince Sultan Mahmut onu tutuklattı. Hindistandaki Kalencer Kalesine hapsetti (1025). Yedi yıllık bir esaretten sonra Arslan Yabgu 1032′de öldü.Bu olaydan sonra (1025) asıl Selçuklu Devletinin kurucuları olan Tuğrul ve Çağn beyler başa geçerek Selçuklu Türklerini yönetmeye başladılar. Tuğrul ve Çağrı Beyler Kendime bir saray yapıp da yanında bir cami inşa etmezsem Allahtan utanınm. Tuğrul Bey Selçuk Beyin ölümünden sonra, Cent, Maveraünnehir ve Buhara civarına inen Selçuklular ile birlikte olan Tuğrul ve Çağn beyler, amcalan Arslanın şefliğini kabul ettiler. Ama Maveraünnehirde kendilerine bağlı kuvvetler edindiler ve kısa zamanda önemli bir güce sahip oldular. Amcalan Arslan Yabgunun tutuklanmasına kadar, Maveraünnehir hükümdan İlik Nasr, Karahanh hUkümdan Buğra Han ile yer ve yurt edinme konusunda karşı karşıya geldiler. Bütün mücadelelerden galip çıkarak kuvvet ve servetlerini önemli derecede artırdılar. Bu ara Çağrı Bey, Rum gazasına çıktı Vaspurakan Ermenilerini yendi. Gürcü Kralının gözü korktuğu için Çağn Beyle savaşa yanaşmadı. Dandanakan Savaşının Türk Tarihi'ndeki Önemi Dandanakan Savaşı, Türk Tarihi'nin Malazgirt Zaferi ve istanbulun Fethinden sonra en önemli olayıdır. Çünkü bin yıl önce kapalı kıtalarda dolaşan Türkler, Dandanakanla açık denizlere inme imkanını bulmuşlardır. Türk tarihi için bir dönüm noktası olan Dandanakan Savaşının sonuçları şöyle sıralanabilir: 1-Selçukluların bundan sonra kurdukları devletin en önemli unsurlardan biri olan üzerinde yaşayacakları bir vatanları olmuştu. Bu vatanın adı Horasan, başkenti ise Nişaburdur. 2-Halk, Gaznelilerin yönetiminden çok daha iyi bir yönetim için uğraşan yeni Selçuklu hanedanının hakimiyetini kolaylıkla tanımıştı. 3-Savaşın kazanılmasından sonra, devletin tanzimi kararlaştırılmış; devletin temsil yetkisi Tuğrul Beye verilmiştir. Ancak üçlü liderlik sistemi devam etmiştir. 4-Selçuklular, savaşın kazanılmasında rol oynayan Türk kölemenlere (gulamlara) iltifat etmiş ve onları devlet yönetiminde önemli görevlere getirilmişlerdir. 5-Selçukluların bu savaştan sonra bütün halk tabakaları nezdindeki nüfuz ve prestiji çok yükselmiştir. 6-Selçuklular Bağdat Abbasi halifesi Kam biEmirullaha mektup yazarak yazılı diplomasi yoluyla Gaznelilerle savaşmalarının sebeplerini ve kendi haklılıklarını ortaya koydular. Bu mektupta Gazneli Sultan Mahmutun Selçukluların reisi Arslan Yabguyu sebepsiz yere esir etmesi ve ölümüne sebep olması; yerine geçen oğlu Sultan Mesutun halkı iyi yönetmediği ve halkın kendilerinden yardım ve himaye istediği; bu sebeplerin Selçuklulara gaza ve cihadı terk ettirerek, gözlerini İrana çevirmelerine ve devlet kurmalarına sebep olduğu anlatılıyordu. 7-Selçukluların kurduğu devlet, Abbasi halifesincede kabul görmüştür. 8-Selçuklularda Türk cihan hakimiyeti ülküsü gelişmeye başlamıştır. Selçuklu Devletinin Büyümesi ve Gelişmesi Tuğrul Bey toplanan kurultayda söylediği nutukta, devletin, ailenin müşterek sorumluluğu altında bulunduğunu ve aile birliğini korumanın ilk plandaki iş olduğunu belirtti. Kurultayda alınan bir kararla, Abbasi halifesi Kam biEmirullaha bir mektup yazıldı. Bu mektupta Selçukluların gaza ve cihad yolundaki çalışmaları, halifeye bağlılıkları, Gaznelilerin kendilerine yaptıkları haksızlıklar, Arslan Yabgunun haksız yere hapsedilmesi dile getirildi. Devlet kurmalarının haklı gerekçesi anlatıldı ve halife tarafından tanınmak isteğinde bulunuldu. Bundan sonra ülkenin idaresi düzene konuldu. Çağrı Bey, Mcrv merkez olmak üzere Horasanın bir kısmını aldı. Musa Yabgu, Bust, Herat ve Sistan yöresine tayin edildi.Çağrı Beyin büyük oğlu Kavurt, Tabas vilayeti ile Kırman yöresine gitmiş ve ilk bağlı devlet olan Kirman Selçuklu Devlctini kurmuştur.Halifeye gönderilen mektubun cevabı bir süre sonra gelmişti. Halife, yazdığı mektupta onu ve kurduğu devleti tanıyor; kendisine baskı yapan Büveyhoğullarından (Şiiler) kurtarmasını rica ediyordu. O ara girişilen fetihlerde Tuğrul Bey; Tabaristan, Gürcan, Kazvin, İsfahan bölgelerini alıp Bizanslıların elindeki Anadoluya yürüdü. Muradiye ve Erciş alındı. Tuğrul ve Çağrı beyler ayrıca Harzemdcki Gürgençi kuşatarak, eski düşmanları Şah Mcliki yendiler. Çağrı Bey, Belh şehrini ve bütün Horasanı ele geçirdi. Daha sonra Alparslan, Süleyman, Yakuti, Kavurt, Hasan, İbrahim Ymal ve Kutalmış gibi gözde Selçuklu prensleri başarılı seferler düzenlediler. Kuzeyde Gürcan ve Harzem bölgelerini sınırlarının içine alarak fetih hareketlerini hızlandırdılar. Arslan Yabgunun oğlu Kutalmış ve İbrahim Yınal beylerin yönetiminde bir ordu Bizans, Gürcü ve Ermeni kuvvetleriyle Pasinler Ovasında karşılaştı. Bizans, Gürcü ve Ermeni ordusunun komutanı General Liparit olup, General Kalakalan ile General Araon yardımcılarıydı. Pasin Ovasında geçtiği için Pasinler Savaşı diye adlandırılan bu önemli savaşta Selçuklu ordusu Bizans hakimiyetindeki Gürcü ve Ermenileri bozguna uğratarak bol miktarda ganimet ve esir aldı (1049). Pasinler Savaşı, Anadolunun Türkler tarafından fethinin öncüsü ve müjdesidir. Bu savaşta Bizans ordusunun başkomutanı Liparit, 100 000 esir ve 15 000 araba dolusu büyük ganimet, Yınal Bey tarafından Reye Sultan Tuğrul Beye götürüldü. Bizans İmparatoru, Tuğrul Beye fidye ve elçiler göndererek General Liparitin serbest bırakılması isteğinde bulundu. Tuğrul Bey fidyeyi almadan General Lipariti serbest bıraktı. Ancak, imparatordan İstanbuldaki caminin onarımını ve hutbe okunmasını istedi. Bu isteği yerine getirildi. Bu zaferden sonra Bizans İmparatoru Doğu Anadoludaki savunmaya çok önem verdi ve buralara büyük kuvvetler yığdı.Şii Büveyhoğullarının huzursuzluk çıkarmaları ve Abbasi halifesini rahatsız etmeleri üzerine halife, Tuğrul Beyi Bağdata davet etti. Tuğrul Bey, halifenin davetini kabul ederek Bağdata gitti (1055). Büyük bir törenle karşılandı. Halife onu yanıbaşına oturtarak iki kılıç kuşandırdı. Devletin direği (Rüknüddevle) sanını verdi. Tuğrul Bey in korkusundan Basra taraflarına çekilen Büveyhoğullan, onun Bağdattan ayrıldığını öğrenince tekrar halifeyi sıkıştırmaya başladılar. Tuğrul Bey tekrar Bağdata dönerek (1057) BüveyhoğuUannı tamamen ortadan kaldırdı. Halife kendisine ilk verdiği sanlara ek olarak dinin direği (Rükneddin) sanını ekledi. Abbasilerin Selçuklu himayesine girmesiyle, bütün islam dünyası Selçukluların koruyuculuğu altına girmiş oluyordu. Ancak, Tuğrul Bey, halifeye yardım ve iyilik yapmanın yanında halifelerin yalnız dini görevlerle ilgilenmeleri kanaatinde olduğundan, onlann siyasi egemenliklerine son verdi. Abbasi halifesini himaye ederek Türklslam dünyasının savunmasını üzerine aldı.Tuğrul Bey, halifenin kızı ile evlendikten kısa bir süre sonra, 70 yaşında iken güneş çarpmasından öldü (1063).
Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Melikşahı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır.'' Sultan Alparslanın vasiyetinden Türklerin Anadoluda ilerledikleri dönemde, Bizansın başındaki İmparatoriçe Eudokya (Eudaxia), imparatorluğun başında askerlikten iyi anlıyan cesur bir kumandanın bulunması gerektiğini anladı. Bu sebeple Romen Diyojen ile evlendi. İmparator olan Romen Diyojen, Türkleri Anadoludan atmak için Rum, Rus, Gürcü, Frank, Ermeni, Uz ve Peçeneklerden oluşan 200 000 kişilik bir orduyla Türklere karşı harekete geçti ve Malazgirte geldi. Bizans ordusunun Malazgirte girdiğini öğrenen Alparslan, Suriyeden Doğu Anadoluya geldi. Sultan Alparslanın ordusu; sonradan katılanlarla birlikte 50 000 kişilik bir orduydu. Türk ordusunun miktarı çok az olmakla birlikte, çeşitli savaşlarda tecrübe kazanmış kumandan ve askerlerden meydana gelmişti.Alparslan, savaşa başlamadan önce Bizans İmparatoruna elçiler göndererek, kan dökülmemesi ve sulh yapılması için teklifte bulundu. Fakat Romen Diyojen Alparslanın korktuğunu sanarak gönderdiği elçiye (SavTekin), sulh görüşmelerine Reyde başlayabileceğini bildirdi. Görüşmeler sırasında Türk elçilerine, askerlerini İsfahanda, atlarım da Hemedanda kışlatmak istediğini söyleyince; Sultanın cesareti ve hazır cevaplığı ile namlı elçisi SavTekin: Atlarınızın Hemedanda kışlayacağı doğru; ama sizin nerde kışlayacağınızı bilemem. demişti.Alparslan, imparatorun sulha yanaşmadığını anlayınca, savaşa başlamadan önce, ordusundaki yaşlı askerleri geri gönderdi. Cuma namazından sonra askerlerine hitap etti. Alparslan giydiği beyaz elbisesiyle şehit olursa düştüğü yere gömülmesini, kendisindensonra oğlu Melikşahı tahta oturtmalarını söyledi. Türklerde bir gelenek ve uğur alameti olan atının kuyruğunu kendi eliyle bağladı. Oku ve yayını bırakıp savaş aleti olarak yakın vuruşma silahlan olan kılıç ve gürzünü kuşandı. Öğleden sonra iki ordu vuruşabilecek mesafeye kadar yakınlaşmca, Bizans ordusunda ücretli olarak bulunan gayrimüslim Türklerden Peçenek ve Uzlar, Bizans ordusundan ayrıldılar. Bunların Türk saflarına katılması Bizans ordusunda moral bozukluğuna sebep oldu. Alparslanın çizdiği harp stratejisine uygun olarak savaş, Türk atlılarının ok taarruzu ile başladı. Bizans ordusunun safları bozulmayınca Türk ordusu savaş ede ede geri çekilmeye başladı. Türklerin taarruz gücünü yitirdiğini sanan Romen Diyojen, onları pervasızca takip etti. Ağırlıklarından uzaklaşınca, Bizans kuvvetleri gizlice pusuya yerleştirilmiş Türk birlikleri tarafından imha edilmeye başlandı. İmparator geri çekilme emri verince, prens ve komutanlanndan bir kısmı ordunun bozulduğunu sanarak muharebe alanını terk etmeye başladı. Durumu çok iyi izleyen Sultan Alparslan bütün kuvvetleriyle saldınya geçti. Çember içine düşen Bizans ordusu imha edildi. Türklerin bozkır taktiği, Alparslanın dahi harp stratejisi, kahramanlığına rağmen bir şey yapamayan Romen Diyojenin maiyetiyle birlikte esir edilmesine yetti (26 Ağustos 1071). 1-Bizans ve Türk ordusunun savaş öncesi düzeni. 2-Sultan Alparslanın merkezdeki öncü kuvvetlerinin taarruzu. 3-Merkezdeki öncü kuvvetlerin savaş ede ede geri çekilme taktiği ve Bizans ordusunun karşı taarruzu. 4-Sağ ve sol cenahtaki kuvvetlerin harekete geçişi ve düşmanın yanm ay içine alınarak mağlup edilmesi. Alparslan, Bizans İmparatorunu bir misafir gibi karşılayarak Türk devlet adamlarına has bir vakar ve yakınlık gösterdi. Birkaç defa elçi göndermesine rağmen sulh teklifinin geri çevrildiğini hatırlatıp, Ben esir olsaydım, sen bana ne yapardın? diye sordu. Diyojen: Düşmana yapılması gerekeni yapardım. dedi. Diyojen, öldürülmeyi ve zincire vurularak şehir şehir teşhir edilmeyi beklerken Alparslan, büyüklük göstererek imparatoru bağışladı ve onunla antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Diyojen, Bizanstaki bütün Müslüman esirleri serbest bırakacak; Urfa ve Antakyayı Türklere verecek; ağır bir savaş tazminatı ve Selçuklu Devletine her yıl vergi ödeyecekti. İmparator kendisine gösterilen bu büyüklük ve insanlık örneği karşısında ağladı. şahın ölümü değildi. Öteden beri, Selçuklu ailesindeki hanedan mensuplarının tahla geçme isteklerinden kaynaklanan taht mücadeleleri, Atabeylıkler Melikşahın eşi Terken Hatunun siyasi ihtirasları, Batınilerin ülkede çıkardıkları karışıklıklar, Hristiyan Avrupanın harekete geçerek Haçlı Seferleri düzenlemesi ve Abbasi halifelerinin eski siyasi güçlerine kavuşma istekleri, dağılmayı hızlandıran diğer sebeplerdi. Melikşahın ölümüyle Selçuklu Devletinin iç durumu karıştı. Taht kavgaları başladı. Büyük Sultana bağlı olan Suriye, Kirman ve Anadolu Selçukluları merkezden ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.Merkezde bulunan Irakİran ve Horasanda Melikşahın oğullan arasında taht kavgaları başladı. Önce Melikşahın Karahanh prensesi olan karısı Terken Hatun harekete geçerek, 5 yaşındaki oğlu Mahmutu sultan ilan etti. Fakat Berkyaruk onu tanımayarak tahta oturdu. Bir taraftan amcası Tutuş, diğer taraftan Batınilcrle uğraştı. Halife aracılığıyla kardeşleri Mehmet Tapar ve Sencer ile anlaştı.Kardeşlerin en küçüğü Mahmut, çiçek hastalığına yakalanarak öldü. Bir süre sonra, hayatı güçlükler içinde geçen ve görünüşte Büyük Sultan olarak tanınan Berkyaruk da genç yaşta öldü (1104). Yerine Mehmet Tapar sultan oldu ve İsfahanda tahtına oturdu (1105-1118). Mehmet Tapar, Batıniler ve Haçlılarla uğraşarak ülkede düzeni sağlamaya çalıştı. Onun ölümünden sonra Sultan Sencer, Selçuklu Devletinin tahtına oturdu. Sultan Sencer (1118-1157) Sencer, Selçuklu Devletinin son büyük hükümdarıdır. Fetret Devrinin (kardeşler arasındaki taht kavgası) sonrasında tahta geçen Sencer, Horasan Mclikliği sırasında Berkyarukun tarafını tutmuş; devletin otoritesinin sağlanması için harekete geçerek Karahanlıları kendine bağlamış ve Harzemi yönetimi altına almıştı.Sencer, 1118′de Horasanda, sultanlığını ilan etti. Karahanlılar, Gaznclilcr ve Gurlulara hakimiyetini kabul ettirdi. Harzemşah Atsız, Sencerc üç defa karşı geldi. Fakat sonunda yenildi. Karahıtaylara karşı, Karahanlılara yardım için doğuya ilerleyen Sencer, Scmerkant yakanında yapılan Katvan Savaşında yenildi (1141). Katvan yenilgisi Selçuklu tarihinin bir dönüm noktası oldu. AfganGurlular bu durumdan faydalanarak bağımsızlıklarını ilan edip Horasana saldırdılar. Fakat Sultan Sencer onları yendi ve hükümdarlarını zincire vurdurdu (1152). Sonra onu bağışladı. Selçuklu Devletinin kurulmasında büyük rolleri olan Oğuzlar: bu devletin yıkımına da sebep oldular. Selçuklu memurlarının kendilerine iyi davranmamaları üzerine ayaklanan Oğuzlar, üzerlerine yürüyen Scncerin ordusunu yenerek onu esir aldılar. Görünüşte Sultan Sencere çok iyi davranan ve saygı gösteren Oğuzlar: geceleri onu demir kafese koyarak canından bezdirdiler ve tahammül edilmez bir esaret hayatı yaşattılar. Oğuzların elinde üç yıllık bir esaret hayatı geçirdikten sonra, zamanında Oğuzlarla savaşıp esir düşmesine sebep olan Müeyyed AyAba harekete geçerek bir sürek avı esnasında sultanı kurtarıp esaret hayatına son verdi. Sultan Sencer, esaretten kurtulduktan sonra pek uzun yaşamadı ve 1157 yılında öldü. Sultan Sencerin ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti parçalandı. İsmen büyük sultanlığa bağlı olan Selçuklu devletleri, bu tarihten itibaren bağımsız birer devlet haline geldiler. Bunların isimlerini ve kuruldukları yerleri şöylece sıralayabiliriz: 1-Anadolu Selçukluları: Anadoluda kuruldu. Başkentleri önce İznikti. Sonra Konya oldu. 2-Kirman Selçukluları: İranın güneyinde Kirman, Mckran yöresinde kuruldu. 3-Suriye Selçukluları: Suriyede kuruldu. Bir ara Güneydoğu Anadolu bölgesinde Meyyafarikine (Silvan) kadar uzandı. Başkentleri Şam idi. Sonraları Şam ve Halep Selçukluları olmak üzere ikiye ayrıldılar. 4-Irak Selçukluları: Azerbeycan, Acem Irakı (İsfahanHcmcdan) arası, yani Fars bölgesinde kuruldu. Başkentleri Hemcdan idi. 5-Horasan Selçukluları: Harzem, Horasan, Maveraünnehir ve Afganistan yöresinde kuruldu. Başkentleri Merv idi.; Bu devletlerin dışında çeşitli bölgelerde bulunan nüfuzlu aileler ve atabeyler, bazı küçük devletler kurmuşlardır ki; Salgurlular (tran/Şiraz), Zengiler (Musul /Halep/ Suriye), Börüoğulları (Şam), BeğTeginoğulları (Harran/Urfa/Hakkari/F.rbin, İldenizoğulları Atabeylikleri (Azerbeycan/Tebriz) ile Diyarbakır ve Mardin çevresinde Artukoğulları Beyliği, Harzem bölgesinde de Harzemşahlar Devleti bunlardandır. Alıntı