SEN YOKKEN Sen yokken gittim Korkularımın üstüne Hiç ardıma bakmadım Gümüş şiirler yazdım sen yokken Çok yangın çıktı yüreğimde Küllerini bile savurmadım Irak denizlerin fırtınasıydım Uzak iklimlerin sert rüzgarları Kulaçlarken denizinde gurbeti Kanlı savaşlarım, Belalı sevdalarım olmadı hiç Ama hep sustum, Hep ağladım, hep yandım sen yokken. Bekliyorum dönüşünü yeniden, Bir gelsen, Hayatın önünden alsan beni Bir gelsen, Sellerin önünden alsan beni Bir gelsen, Ölümlü düşlerimden alsan beni. Çok durdum güneşe karşı bir başıma Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin Sen yokken, Az dolaşmadım gönlümün kuytularında Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında Zifirlerinde sadece ben üşürdüm. Hiç aldırmadım esen rüzgara Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya Yinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından Ama bütün yangınlar beni yaktı önce Hep ortasında kaldım vurgunların Vurgun nedir ki? deme Bir babanın serzenişi nasılsa öyle Bayrakları indirilmiş, Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken Hep sustum, Hep yandım, hep ağladım sen yokken. Bir gelsen, Yangınlardan alsan beni, Bir gelsen, Dünyalarımdan alsan beni, Bir gelsen, Şafaksız gecelerden alsan beni, Ama ne zaman gelsen, Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni.
SABRET Sen petekte bir gömeç bal gibisin! Renksin yazdan kıştan, tazeliksin bahardan. Yapraklarda dolaşan serin bir rüzgarsın ki Her gün eser durursun hafızamdan. Ellerin var beyaz güller gibi küçücük, Mutlak kalbin tomurcuklardan pembe! Sanki yeşil yaylalardır gözlerin Alnımda ter ve kuvvetsin işimde. Ben kanadı kırık bir kuş değilim Döner birgün gurbet ellerde kalan Sabret neşem, sabret şarkım, sabret sevdiğim, Sabret kalbi tomurcuklardan pembe olan.
MEHMET ALİ Mehmet Ali' yi anası İşe giderken doğurdu Savaş bitiminden üç ay önce. Az süt emdi Mehmet Ali, Az ışık gördü, Az ısındı, Duydu anasının yorgunluğunu, Bol bol uyudu Mehmet Ali Çocukların bedava uykusunu. Zeytinyağı ve ekmek kadar Kıttı özgürlük memlekette. Büyüdüğü zaman akranları Mehmet Ali' nin Her şey bol olur elbette.
MASALDAKİ YALNIZLIK Ben yalnızlığı Gökte uçar gördüm. Ben yalnızlığı Garip naçar gördüm. Ben yalnızlığı Gelir geçer gördüm.
KAYIP SEVDA Bir yandan türkü söyler Bir yandan yürür ağlıyarak, Sevdası rüzgâr gibi iter Dere boyunca yalnayak. Nilüferler gibi solgun Ophelia! Yanaklarına yapışır saçları. Açılır etekleri suyun yüzünde, Seyrederdi söğüt ağaçları. İnsan kalbi o zamanlar da vardı Daha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden Kopardılar kalbini Ophelia'nın Nilüferler gibi sarardı. Şimdi de kızlar sokaklarda, Minnacık eller, ayaklar, saçlar. Ama nerde onlar, nerde Ophelia Nerde evvel zaman içindeki aşklar. Sevdamız kayboldu zamanlarda. Dişi ceylânla erkek ceylân Ayrı yönlere koşar gider. Bir sevişmek kaldı romanlarda
HASRET.... Şimdi tarlalarda güneş vardır. Karlar donmuştur otların uçlarında.. Artık akşamları dinlenemem Başım avuçlarında. İçi korku dolu kış gecesi Hiç yatağın yok mu sıcak Dağları dolduran kır çiçeği Hangi rüzgarlar seni koklayacak! Saçlarımı kesip rüzgara ataçağım! Ta ki haber götürsün bir gün sana! İçimde bir şeytan var, diyor ki Aklına ne gelirse yapsana. Ben bu şiiri yazdım atlı talimde Bulunduğum sehir İstanbul'du Ağır ağır kar yağıyordu Atımın yelesi bulut renginde.
GÜZ YORUMU Hava bugün de bulutlu Rüzgâr daha serin esecek. Bütün insanlar umutlu, Şairler mahzun gezecek. Yağmur yağacak ince, Muşambalı kızlar görülecek. Ağaçlara, çocuklara gelince Bir karış büyüyecek. Şairlerin ateşi, âşıkların Belki bin dereceye yükselecek. Cahil kızlar, küçük kediler, Çocuklar üşüyecek. Bu şiiri yazan, caddelerde Seninle başbaşa yürüyecek. Gelip geçenler, yağmur altında Bu adam tek başına ne geziyor, diyecek. Yapraklar yollara dökülecek.
GÜNLER BANA BİR HİKAYE ANLATTI Geçen gün bir kadın gördüm, Kucağında bir çocuk vardı. Yüzü kehribar rengindeydi. Ne oldu sana bebek dedim Noldu da böyle zayıfladın? Çocuk yüzüme bakıp güldü. Geçen gün bir çocuk gördüm Yüzü kehribar rengindeydi. Geçen gün bir gelin gördüm Gelinin yüzü gül rengindeydi. Kocasının koluna asılarak gider. Ne oldu gelin sana dedim, Noldu da böyle güzelleştin? Gelin yüzüme bakıp güldü. Gözleri zeytin rengindeydi. Çok güvenme haline gelin dedim Bir gün gelir sen de anlarsın. Dünya dediğin şeker şerbet İçi başka dışı başkadır. Bir gün şu kadına dönersin, Dönersin de sonra ağlarsın. Çok güvenme haline gelin dedim. Geçen gün bir adam gördüm Bir şeyden korkar gibiydi. Kim korkuttu adam seni dedim Herif yüzüme bakıp güldü, Geçen gün bir adam gördüm. Dayanamıyorum onların haline Yüreğime oklar saplanıyor. İstiyorum ki kadınlar her zaman Vefalı, iyi, sıcak, Erkekler sağlam yapılı, çalışkan, Çocuklar tosun gibi, İstiyorum ki pırıl pırıl olsun Dünyamızın günleri. Ne çare evdeki hesap Çarşıdakine uymuyor İnsanlar bol bol laf ediyor ya Yine de işlerine Akıl fikir ermiyor. Bizim bir dünyamız var ki İstesek güzel olur, Denize gisek balık gibi Yumuşar kemiklerimiz, Güneşin altında otursak Isınır dinleniriz. Bizimdir rüzgarı, ağacı, meyvesi Bizimdir dostluğu, kardeşliği, sevdası. Ama biz insanoğulları Babadan mirasa konmuşuz Her gün bir taşını söker atarız Hele bir işimize elversin Tozu dumana katarız. Ama biz insanoğulları Babadan mirasa konmuşuz.
GEL SENİNLE RESİM YAPALIM Gel seninle resim yapalım Bir yüz çizelim ince, Küçük nezleli bir burun Ve gözler zeytin iriliğinde. Sonra bir gelincik, ince bir boyun, Soyulmuş bademden daha ak bir ten, Öyle bir yüz ki seher vakti Mutluluk estirsin güneş doğarken Ve saçları çizelim, bulutlar, Türküler, masallar gibi, Hepsinin üztüne sonra Kocaman bir insan yüreği. Öyle bir yürek ki sevgiyle Arkadaşlıkla, mutlulukla dolsun, İsterse ondan sonra Bütün şairler ölsün.
EVVEL ZAMAN Asardın okulu her sabah Sen de aşıktın bir zamanlar, Geceleri sokak sokak gezerdin Ellerin ceplerinde, yıldızları sayarak. İnsanın sevdası on beşinde Horoz şekerlerine güneşlere benzer, Gülerdi tramvaylarda küçük bir kız Bekareti beyaz dişlerinde. İçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin, Allık pudra, frenk altını küpeler, O tarihte dükkanların önünde Dalıp giderdin.
DOSTLARA TÜRKÜ Dostlar bilin ki burda Bir fakir Cahit Külebi Garaja çekilmiş hurda Paslanmış kamyonlar gibi Bekler durur Ankarada. Ne kadın, ne aşk, ne kumar Ne çalışmak, akşamadek; Yüz vermez oldu sokaklar Bir bardak su, biraz ekmek, Yaşa yaşadığın kadar! Gel be dünyalık hevesim Sokul bir parça yanıma! Toplasalar çıkmaz sesim Bütün kızları başıma, Gelmez elimi süresim. Hasreti yeşerten, ufak Ufak esen mavi rüzgâr Nerde rüyalı ve uzak Bıldır gezdığım tarlalar! Dul bir kadın kadar sıcak!
ÇÜRÜYEN OTLAR I Bilinmez hangi şehirde Yaşarsın aşktan habersiz, Küçük çakıl taşım, nasıl bulayım! Kaybolmuşsun bir kocaman nehirde. Bu kimin çocuğu, der, seni görenler. Benim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan. Bunca kötülüğü bağışlatır bakışın Yanakların kızarır ağlamaktan. Bir gün sokakta rastlasam, ellerini Alsam avuçlarıma okşasam. Sıcaklığını tanır da mısralarımdan Kız kardeşimsin sanırlar belki. Son orada, ben burada Birbirimizden habersiz Ayrı yaylalarda yeşeren otlar gibi Bekleye bekleye çürüyeceğiz. II Senin oturduğun şehirde Gökyüzü mavidir benimkinden, Çiçekler daha taze Kuşlar bile güzeldir birbirinden. Şarkılar daha neşeli, daha mahzun Akşamlar daha garipsi, Umut alabildiğine geniş, Umutsuzluksa denizler gibi; Trenler bile daha sevinçli Daha kederli gelir gider. Gençler bütün haşarı Yaşlılar büsbütün kederlidirler. Kadınların sütü daha gür, daha ak Çocukların iştahı, yerinde, Gemiciler bile daha sarhoştur Doğup büyüdüğün şehirde. Garibim! Nazlım! Öksüzüm Hayal rüzgarlarıyla emzir beni de Uzak ya, kokunu duyuyorum Gül gibi açıldığın şehirde.
ÇİÇEKLE KONUŞMA Artık ne pencerem var seni koyacak Ne masam Sevgilim de yok bu şehirde Çiçek seni alıp ne yapsam
CEBECİ KÖPRÜSÜ Cebeci köprüsünün üstü Karınca yuvasına benziyor. Hamallar, körler, topallar Oturmuş nasibini bekliyor. Cebeci köprüsü yüksek, Altından tren geçiyor. Ya benim aklımdan geçenler? Kimse bilmiyor. Şu dünya güzelim dünya Tıkır tıkır işliyor, İnsanlar insanlar insanlar Neden böyle çekişir durur? Aklım ermiyor. Cebeci köprüsünün korkulukları Kara boyalı. Daha böyle köprülerden geçersin çok Cahit Külebi!
ALACAKARANLIKTA Akşam karanlıklarla sarmaş dolaş Sen de sarılmışsın yalnızlığına, Taksiler kurşun gibi gelir geçer Troleybüsler salına salına. Tek tük kadınlar aydınlatır caddeyi. Genç kızlar beyaz neonlar gibi. Ortancalar gül rengi ışık saçar, On beşine varmamışlar masmavi. Sen de yalnızlık saçarsın. İçmeye korkarsın, efkâr basar. Ağlayamazsın elâlem var. Şapkanı bile çıkaramazsın Saçlarını uçurur rüzgâr... Gittim deniz kıyısına oturdum. Akşam karanlıklarda sarmaş dolaş, Ben de denize akıyordum Irmaklar gibi yavaş, yavaş...
UYUSUN DA BÜYÜSÜN Tüketme nefesini maviş kızım Bildiğin Türkçe kıt gelir masallarıma Sözden sazdan anlamazsın Kuştan yapraktan haberin yok Biz yaşlılar neler de bilmeyiz Hele sen belle dilimizi Biliriz de güzel laf etmesini Çekiniriz konuşmaktan Yazmasını bilir yazamayız Üzme beni yum gözlerini Uyutacak ninnilerim yok Türküler mi istersin benden Yanık memleket türküleri Ne arasın bende o ses Islıkla söyleni marşlar mı istersin Bunlar size gelmez Uykusunu kaçırır çocukların Sana hazır ninniler söylesem Bahçeye kurdum desem salıncak İnanır mısın Ne bahçe var ne beşik Bir arabacık da istemezdi şu asfalt Yorganın yatağın iğreti Doğdun doğalı ne oyun gördün Ne oyuncak Uyu benim maviş kızım Dem geçecek devran geçecek Keloğlan muradına erecek Sökülecek hasbahçenin çitleri Ağlayan nar gülecek. Bir arabacık da istemezdi şu asfalt Yorganın yatağın iğreti Doğdun doğalı ne oyun gördün Ne oyuncak Uyu benim maviş kızım Dem geçecek devran geçecek Keloğlan muradına erecek Sökülecek hasbahçenin çitleri Ağlayan nar gülecek.
SEVDA BAHÇESİ Bir gül mahzun durur bahçede Yaprakları yorgun. Sen pembe güllerin en pembesi! Hasta solgun. Bir gül taze durur bahçede Yaprakları diri. Sen beyaz güllerin en beyazı Sabahlar kadar iri. Bir gül baygın durur bahçede Yaprakları serin. Sen sarı güllerin en sarısı Yağmur gibisin. Pembe gül hülyandır açılmış, Beyaz gül yanakların, Sarı gül dağınık saçlarındır, Ve mahzun kalbim ateş gibi Yanan dudaklarındır.
BİR HALİN VAR ÖZLÜYORUM Bir halin var seviyorum Küçük ellerinden daha çok Bir halin var özlüyorum Sıcak dudaklarında yok Yıldızlı gözlerinde ayrı ufuk Bir halin var düşünüyorum Bir halin var gülüyorum Arsız burnunda çocuk Bir halin var özlüyorum