Çalış çalış nereye kadar ?

'Kuflu Geyik' forumunda bermer tarafından 27 Kas 2012 tarihinde açılan konu

  1. bermer

    bermer Well-Known Member

    Umutsuz İş Kadını

    Çalış çalış nereye kadar?

    Günümüzün uyuşturucusu : İş hayatı.

    Herkes deliler gibi çalışıyor.

    Gün ışımadan sıcacık yataklardan kalkarak düşülen yollar...

    Bilgisayar başında açma/poğaça/simit ile edilen kahvaltılar...

    Yan masadakine duyurmadan yapılması asla mümkün olmayan, hiçbir özelliği kalmayan sözde “özel” konuşmalar...

    Şeffaflık adına cam ofislerde çalışıyor, akvaryumdaki balıklara benziyoruz.

    Hamile kaldığımızı önce kocamız, sonra amirimizle paylaşıyoruz.

    Kime sorsan o toplantı senin bu toplantı benim koşturuyor. Herkes çok meşgul.

    Az uyku, yoğun mesai saatleri bile yeterli değil işleri bitirebilmek için.

    Tatillerde bile kulaklardan telefon, ellerden klavye düşmüyor...

    Kimi patronundan dem vuruyor, kimi yapılan performans değerlendirmesinde hakkının nasıl “yenildiğinden”.

    Sabah-akşam sıkış tepiş otobüslerde, ilerlemeyen trafikte boşa geçirilen sinir bozucu, bir o kadar da kayıp zamanlar...

    Ayaküstü sigara molalarında, tuvaletlerde yapılan çekiştirmeler, çemkirmeler...
    Nefret ettiklerimizin yüzüne gülümsemeler...

    Okunmamış, cevaplanmayı bekleyen onlarca e-posta... Hazırlanması gereken sunum, aranması gereken insanlar...

    Birbirinin aynı günler...

    Duvardaki saate takılı gözler...

    Buluşmak için zaman ayır(a)madığımız arkadaşlar...

    Gelmesi istenmeyen pazartesiler, dört gözle beklenen cumalar...

    Öğlene/akşama ama mutlaka gün sonuna kadar yetiştirilmesi gereken raporlar...

    ...
    Peki farkında mısınız bilerek ya da bilmeyerek kendimizi tüm bu koşturmacayla uyuşturduğumuzun...

    Kimi boş olduğu için işten eve dönmek istemiyor, kimi dolu olduğu için.

    Kimi en yakınını toprağa gömmüş oluyor, kimi en sevdiğini kalbine.

    Kimi çocuğun okul taksidini ödeyebilmek adına deli gibi çalışıyor, kimi ev taksidi için.

    Kimine sorsan gözü yüksek mevkide, kimine sorsan parada...

    Tüm bunlar bir kenara, belki en çok da kendi iç sesimizi duymamak için bunca yüklenmişizdir işe. Durup bir saniye bile soluklanmamak, kendimizi sorgulamamak hatta tabiri yerindeyse kendimizi unutmak içindir bunca koşturma; kim bilir...

    Ve biliyor musunuz ki günümüzde çiftler, artık en çok tatilde boşanmaya karar veriyormuş.

    Başbaşa kaldıkları, başlarını kuma (işe) gömüp birbirlerini görmezden gelemeyecekleri zaman.

    Haydi kaldırın kafanızı işten güçten!

    Çünkü geçen her gün, ömürden...

    Ve biz, havuz/bahçe manzaralı birkaç metrekare daha büyük bir evde sevdiklerimizle oturabilmek için işyerinde, birkaç metrekarelik duvar manzaralı masalarımızda sevmediklerimizle dirsek çürütüyoruz.


    Milliyetten alıntıdır.

    Bermer'in Notu: Hayatımın 12 senesi böyle geçti, bir gün cep telefonumun hafızasında özel arkadaş olarak düşündüğüm kişilerin ve aile bireylerimin telefon numaraları yerine, tanımadığım ya da iş dışında görüşmediğim 600 numara olduğunu fark ettim, iş telefonum bu diye kendimi avuttum...

    İkinci telefonumun hafızasına baktığımda sadece 4 numara kayıtlı gördüm ev, eş, anne, iş yerinden dostum diyebildiğim bir arkadaşımın ev telefonu... Kendi kendime, ölecek olsam beni mezara taşıyacak bir arkadaşım yok diye düşündüğümü hatırlıyorum...

    Hamile kalıp iş stresinden bebeğimi düşürdüğümde amirimin (ki kadın olduğu ve de o bebek için 5 sene çaba harcadığımı bildiği halde...), "iyi oldu, çok dert etme, yoğun çalışmaya başlayacaktık, bebekle olmazdı" demesi kendince teselli cümlesi idi. Benimde kafamdaki fişin çekildiği andı...

    Bir süre sonra neden çalışıyorum'u sorgulayıp borç/kredi kartı/bağımlılaştıran harcamaları hayatımızdan çıkarma kararı aldık eşimle, yaşam stilimiz tamamen değişti, dışarda yenen yemekler, gece gezmeleri, sırf hava alalım diye gidilip indirim olmuş denilen bilumum gereksiz harcamalar hepsi bitti... Bir nevi özgürleştirme hareketiydi yaptığımız...

    Sonra toplu taşımayı fark edip semt pazarlarının ucuzluğunu, liste ile yapılan alışverişin parayı elinde tutmanın yolu olduğunu keşfettik... Derken zamanın fark etmeden aktığını biriktirmenin tek yolunun şehri arkamızda bırakmak olduğunu gördük... İstanbul'dan memlekete taşındık... Neden memleket sorusuna çocukluğa özlem diyebilirim...

    Şimdi, sakin bir hayat yaşıyoruz, azla yaşamayı öğrendik, para kazanıyoruz ama kölesi olmuyoruz, eve varış süresi ortalama 20 dk, kredi kartı kullanmıyor, takside bile girmiyoruz, paramız varsa alıyor yoksa bakarız deyip birikimle almak için zamana yayıyoruz, güne artık huzurla başlayıp en değerli hazinemiz olan iki çocukla insanca yaşıyoruz...

    Ve bunların hiç biri bir günde olmadı, zorlu bir yolculuktu.. Karar vermek en kolayı, uygulamaya geçebilmek en zoruydu...
     
  2. Pl1

    Pl1 Mary Poppins Site Yetkilisi

    iş hayatında bayan amirimde oldu erkek amirimde her ikiside iş konusu olduğunda aynı umarsamazlığı gösterdiler. ama kendilerine geldiğinde herşey mübahtı... ben amir olduğumda böyle olmayacağım dedim ve elemanlarıma tam tersini davrandım ama onlarda kıymet bilmedi demek kötü olmak gerekiyormuş dedim çünkü her halükarda yaranamıyorsun bunu anladım. iyi amirde kötü amirde sonuç olarak amir olduğundan sevilmiyor:Lv:
     
  3. ela86

    ela86 Well-Known Member

    bermer senin notun daha anlamlıydı :)
     
  4. Emma

    Emma New Member

    Bermer'in notu kısmını çok sevdim.
    Bu yıl tayinciyiz ve yine orta halli kentleri yazdık
    eşimi arayan arkadaşı neden demiş, duyunca. Ben Ankara'lıyım ama yaşamak istediğim yer orası değil,
    küçük yerlerde çocuk yetiştirmek daham kolay, yeri geliyor okula götürüp gözüm arkada kalmadan öğretmenler odasına otur beni bekle diyebiliyorum. Çarşıda gezerken öğrencilerimle ve arkadaşlarımla selamlaşmak çok güzel bir duygu, Ankara'da inanmazsınız kız kardeşimi yolda gördüm ve tanımadım bir gün, nsıl bir kafa doluluğu düşünün artık, bu kız da kim, çok havalı, neden bana gülüyor, bende birşey mi var dedim içimden. sonra naber filan dedi, hala bende tık yok, abla iyi misin deyince aaa benim kız kardeşim dedim.
    Aslında diğer uygulamalarınız da çok güzel ama ne varki insanın önce o olgunluğa gelmesi gerekiyor, evin diğer yarısı henüz o aşamaya gelemedi, kısmet diyorum. Zamanla o da olur...
     
  5. gülüm

    gülüm Member

    bermer konuyu açalı çok olmuş...hem de ne konu :)
    notuna gelince; fazla yorum almaması tuhaf değil mi? sanırım büyük bir yara bu hepimizde...evet hepimiz akvaryumda balıklar gibiyiz, suyun derinliğinden başımızı çıkarmamız mümkün değil gibi....bermer çok takdir ettim sizi, eşin ve iki çocukla radikal bir karar almışsınız... hele de insan anne oldu mu daha iyi anlıyor masa başında boşa geçirilen vakitlerin kıymetini.
    etkin ve verimli çalışma 45-50 saat masa başında oturmakla olmuyor ki aslında... keşke iş verenler anlasa, ama hepimiz aynı akvaryumdayız, dışardan bakmak maharet ister..
    benim içimdeki yara da şu:"yaptığım her fazla mesai, çocuklarımın geleceklerini hazırlamak için bugünlerinden çaldığım anlar..."
    ilerde kuzucuklarım beni anlayacak mı dersiniz?
     
  6. nur tanesi

    nur tanesi New Member

    Biz çalışan bir annenin çocukları olarak büyüdük.
    Annem önceleri bizim ihtiyaçlarımız için çalışıyordu.
    sonra beyaz eşya ve mobilyalar için, en son ev alabilmek için.

    Eksikler hiç bitmiyordu anlayacağınız. Hiç bir zaman bizim okul toplantılarımıza
    Katılamadı. Törenlerde heyecanla okuduğumuz şiirleri dinleyemedi.
    Hasta olduğumuzda yanımazda olup, birşeyler ye yavrum, ıhlamur iç diyemedi.
    Hayatı o kadar yorucuy duki geceleri çamaşır yıkadı, yemek yaptı. Uykusuz
    Sabalayıp tekrar işe Giderdi.

    Çocuklar oynarken yere düşerler ve anneleri koşup evlatlarına sarılır ya,
    Benim annem bana sarılamadı, teselli edemedi geçecek yavrum diye.
    Benim annem bize annelik yapamazken başka çocuklara annelik yaptı.
    Bizim yerimize onlara baktı. Ben ağlarken beni komşu anneler teselli etti.
    Annemse başkalarının çocuklarını. Ama eminim onlarda kendi annelerinin
    Yanında olmasını istemiştir.

    Annem çalışmazken hiçbir şeyimiz yoktu belki ama annem vardı.
    Her şeyimiz olduğundaysa annem yoktu.
    Şimdi anneme bazen kızıyorum onun sebeplerini bilmeme rağmen.
    onuda üzüyor ağlatıyorum, bende. şu anda da ağlayarak yazıyorum.
    Bu benim içimde bir yaradır, kanayan. Ve sanırım hiç iyileşmeyecek.
     
  7. nur tanesi

    nur tanesi New Member

    . Herkesin omzunda kendine göre
    Ağırlıklar yüklü.

    Sizin üzülmenizi istememiştim.
    Bunun için beni affedin olurmu?.
     

Bu Sayfayı Paylaş