Can Yücel ve Evlilik Hakkında

'Yazılar, Denemeler.' forumunda Curly tarafından 25 Ara 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. Curly

    Curly New Member

    Evlilik , inanmadığım halde içerisinde 17seneyi bitirdiğim bir kurum benim
    için.. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni
    zamanda da...
    Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan
    geçiyor.
    Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan...
    Nedir bu dayatmalar?
    Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması , eğitim seviyesinin erkeğin
    lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi...
    Olmaz, yürümez diyor toplum...
    Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına 'höt' dediğinde oturmalı kadın...
    Ya da yumuşatıyorlar;
    Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum felan) küçük olmalıymış
    yaşı...
    Eğitimde de böyle..
    Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı ...
    EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne 'höt' dememe gerek kaldı 17 senede,
    ne de
    benden önce çöktü...
    Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti,
    -'Ooo Can bey kapmışsınız çıtırı 'esprilerine muhatap dahi
    oldum.
    EŞiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
    Ne o bana bilmişlik tasladı , ne ben ona ezik baktım...

    Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der
    Halil Cibran...

    Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sene. O
    öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklısın bitanem...'dedik, Öfke bitip fırtına durulduğunda
    'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken.
    Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan
    neferlerdik bu hayatta...
    Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği
    kadar aldık..
    Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı
    cins diye sorgulamadık da ama...
    Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış
    bir 'saygı' vardı daima...
    Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...
    Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman
    yaşayacaktık...
    Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın
    dışında yattım bi gece, misafir odasında...

    Gece yarısı kapı açıldı eşim;
    -Ne yapıyorsun burda?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum'
    dedim buz
    gibi
    bi sesle...
    Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana'
    dedi
    daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?'dediğimde 'benim yerim senin
    yanın, sen
    gelmezsen ben gelirim' dedi...
    Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...
    Ve bence doğrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her
    yerinde
    kavga ettik, yatak odamız hariç..
    Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık
    birbirimize...
    Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci
    çift olacaktık o listede...
    Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Ne de olsa bizim
    oyunumuzdu, oynanan...
    Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bi oyun bence...
    Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de
    bizim sözlerimizle...
    Sadece gönlünüzden geçtiğince ...Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun
    ;

    '...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mi büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün
    Evrene karışırcasına.Çünkü ömür dediğimiz şey,
    hayata sunulmuş bir armağandır.Ve hayat, sunulmuş bir armağandır
    insana...

    CAN DÜNDAR
     

Bu Sayfayı Paylaş