Cebeci İstasyonu Ve Sen

Discussion in 'Şiirler ve Güzel Sözler' started by zipper, May 4, 2013.

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
    İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    Sıcak bir kara sevda
    Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
    Acımsı, buruk.
    Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
    Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
    Bir saçak altında kararsız, yorgun
    Saatlerce duruyorduk
    Kimse görmüyordu bizi

    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
    Bir başka türlüydü bu insanlar
    Sen bir başka türlüydün
    Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
    Gözlerin gözlerimde erimekteydi
    Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
    Beni bırakma diyordun

    Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
    Bir yalnızlık duyuyorduk
    Ağlıyordun, ağlıyordun...

    Cebeci İstasyonunda bir tren
    Nefes nefese soluyordu
    Gerilmiş bir keman teli gibiydik

    Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
    Bilmem kaça vuruyordu
    Bir yağmur yağıyor inceden ince
    İçimizdeki binbir düşünce
    Harmanlar misali savruluyordu
    Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
    Tiril tiril titriyordun
    Gitsek gitsek diyordun.

    Yüreğimin atışından deli gönlümce
    Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
    Türküler söylüyordum
    Ağlıyordun, ağlıyordun...

    Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
    Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
    Paramparça düşmüş gönül ufkuma
    İki yıldız gibi gözlerin
    Gel Ey ciğerime saplanan hançer
    Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
    Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
    Gel artık
    Ne olursun...

    Yavuz Bülent Bakiler
     

Share This Page