Artık Sokağa Çıkabilirsin Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini çocukluğuna Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu o karanlık ışık... Yükün yok artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni... Kalbinde herşey eşitlendi Haz ve sıkıntı Boşluk ve güven Hasret ve ölüm Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun... Kalbine çağırdın herkesi Kendini bile Artık sokağa çıkabilirsin Ömründen düştün kendini
Aşktan Nefes Alamadığım O Yerde Çocukluğumun bahçesiydin sen bütün bilinen mutluluklardan uzakta, o sarışın akşam üstlerinde, ıstırabın eşiğinde... Nefesim sıkıştığında seni sevmekten ömrünü okurdum o acı neşede, boşalırdı ağzımdan o kanlı nefes sonra çok özlendiği için acımasızca talan edilen her baharda dönerdim oraya... O sarışın akşam üstleri hiç gitmediğim uzaklardan döndüğüm yer olurdu... Bilinen bütün mutluluklardan uzakta kalırdım orada, kalırdım çocukluğumun bahçesinde, aşktan nefes alamadığım o yerde...
Ayna aynaya bakma sakın ve saçlarına dokunma. Rüzgara sesin Geceye kokun düşmesin. Sen bu bahar bir başka düşe gir daha sığ ırmakların olsun ve açık mavi denizin beni unuttuğun anılarına sar ki başka sızılara bulanayım.
Zehirli Çiçek Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman yüreğimdeki zehirli çiçeği usulca bıraktım dünyanın dışına... Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman son kez ayaklanır düşevlerimde bastırılmış yangınlarım mahcup ve sinsi bir konuk gibi yaşlandığım düşevlerim... Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman cesedim sahile vurur insanların kıskanarak topladığı cesedim... Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman kelimelerin hatırasını sokaklara fırlatırım...
Yüzünü Aradın Sen Hep Yüzünü aradın sen hep en çok sevmek isterken bile... Bir bulsan yüzünü bir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini İstediğin gibi sevecektin Oysa utandın, utandın kendin oldukça en çok severken bile Sevdiğinin kişiliğine girdin bu yüzden Ne söylesen hep eksik kaldı Shaipsiz utancın gibi eksik kaldı Delice sevmeyi istedin aslında sen hep ama ne zaman böyle sevsen deli sevgini senden çaldılar Ne zaman söylesen sevgini, seni seninle böyle yüzünü araken bıraktılar... kıstın ateşini, küçülttün kanatlarını çekildin en arka odana Gölgelerini bıraktın pencerelere Ah bu hayattan sana kalan sadece deli sevgini özlemekti... Sana kalan, bu hayatta kendini delice özlemekti...
YÜZÜN.. Benim kaderim bu, öylece karşına oturup seyrediyorum yüzünden geçen zamanları... Küçük bir çocuk olan yüzün annesinin kalbinin kapılarında kalmış... Kırgın düşlerinde sakladığın... İlk gençlik oluyor sonra yüzün öyle eksik, öyle yarım kalmış büyümelerden durgun... Sevdayla ışıyan, çaresiz aşkların şiirlerinde mısra mısra yaşlanan yüzün... Benim kaderim bu öylece karşına oturup seyrediyorum zamanın içinden geçen yüzlerini... Bana sevdalı bir yüzün vardı eskiden o şimdi yalnız içimde saklı... CEZMİ ERSÖZ
SESİNE DÖNDÜN HEP Çocukluk bahçendi sesin senin, alevlerle mesut, çiçekli aynandı. Sızlattığında karşılıksız düşler bileklerini, nefesini kanattığında veda sözleri, yorulduğunda ayrılıklardan, artık hep böyle olacak, dediğinde sesine döndün hep. Orada binlerce sevdalı göz seni görsün diye sesinin çocukluk bahçesine... CEZMİ ERSÖZ
KALP AĞRISI İşte yine başbaşayız içimin acısı yine birlikteyiz ver elini sus ve ne olur incitme beni Ey kalbimin ağrisi ver elini çıkalım seninle soluksuz kalmadan sessizce bu karanlık ve uğultulu ormandan İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni CEZMİ ERSÖZ
GEL... Biliyorum, konuşacak birşeyimiz yok Ama yine de gözlerini al gel Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini Beni biri severse inanmam Seni biri severse utanırsın Bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel Biliyorum konuşucak bir şeyimiz yok Ama ızdırabım sende, mutlaka al da gel... CEZMİ ERSÖZ
BU KADAR SEVMEDİM Kİ Dönemem terk ettiğim hiç bir yere Dolaşıp duruyorum sokaklarda Dilimde o son duam Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki Sonsuzluk gibi çıkıyordu Bu söz içimden Umutsuz bir yakarış gibi Hiç bitmeyecek bir hasret gibi Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki CEZMİ ERSÖZ
ACIYLA ERİR YÜZÜNE AŞIK ÇOCUK Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek,bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi geçip giden yüzlerine bakar kalırım Ömrün kısalığı çarpar camlara ateş hızla yayılır içerilere Akşam olur,evler dolar boşalır acıyla erir,yüzüne aşık çocuk Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal CEZMİ ERSÖZ
Boşluğunu Soluduğun Hayat Öğrendiğin her şey, susup arkanı döndüğün, yenildiğini unutup, güzelliğini sonuna dek yaktığın herşey seni senden kurtarmıyorsa ne anlamı var hayatının sana sevgili... Masumiyetin kimi zulümden kurtardı, söylesene Hem bu arzuda onun adı bile geçmez... İstikbalin sıradan bir ayrıntı bu telaşta Ne yapsan göğsünde hayatına yabancı bir zaman birikiyor... Borçlu değildin ömrüne üstelik... Ama ne yapsan boşluğa açılan bir kapı oluyor hayat, ne yapsan büyüyor o boşluk... Ne yapsan suçlu değilsin, sadece yerçekiminden muafsın... O derin ıstırabınsa seni hayata alışmaktan koruyor sadece... Oysa bu bile umurunda değil... Geleceğin ellerinde sıcaklığı üşüyen bir mum sadece... Gördüm... Geleceğin ellerine yapışan o soğukluk... Durmadan ömrüne yapışan bu gerçeği soluyorsun sen... Durmadan o aşkı soluyorsun... Durmadan ciğerlerini yakan o büyük soğumayı...
AŞK OLSA GEREK Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken... Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni... Aradaki o büyük boşluğun adı, aşk olsa gerek... Cezmi ERSÖZ
KENDİNİ SAKLAMA ÇİÇEKLERİ Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle içinde güvensizlik ağaçları, küstüm otları kendini saklama çiçekleri Özlem kirlibir kan gibi yüreklerimizi boğmasın yalnızlık karanllık bir orman gibi çökmesin içimize diye biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle Önümüzde dokunuşlardan uzak, İnsafsız ve çok uzun bir kış var diye koca bir yaz kendini saklama çiçeklerini suladık durduk yalnızca Biz aşk bahçemizi küçük çok küçük tuttuk seninle... Cezmi ERSÖZ
SENİN OLMADIĞIN YERDE Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım... Beni sevmemene isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı... Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi... Ve şimdi asıl olmam gereken yerde, hayata başladığım yerde, kalbindeyim... Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte: Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum... Cezmi ERSÖZ
Tenindeki Kutsal Mum En ayıp sözcüklerle soyardım bedenini, Düşlerimin teriyle kirletir, En sabırsız, en iştahlı, en yabancı yanımla girer, Arzularımın kanıyla kirletirdim onu. Oysa kötülendikçe, kirlendikçe yüreğinden Işımaya başlayan Hissettiğim en kırılgan bedendi seninkisi Biterdi sonra her şey... Asıl serüveni başlardı bedeninin, Çekilir bir köşeye seyrederdik... Ayıp, kirli, kötü Ne varsa, Teninin içindeki pencerelerde yanan kutsal bir muma dönüşürdü... Çekilir bir köşeye seyrederdik...
Eski bir kadınsın sen, aşkı öğretmek için tekrar tekrar dirilen... Ölümünü bekletiyor şimdi seninle sevdası yarım kalmış ömürler. Boğulmuş ve kanla karışmış yüzü denizin sevginle duruluyor... Aşk, unutulmuş bir sanat gibi, ağırbaşlı bir çileyle öğreniliyor şimdi Eski bir kadınsın sen, aşkı öğretmek için celladını tekrar tekrar dirilten...