Çocukluğumuz - Sezai Karakoç

Discussion in 'Din ve İslam' started by zipper, Oct 12, 2013.

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    Annemin bana öğrettiği ilk kelime
    Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde

    Annem bana gülü şöyle öğretti
    Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi

    Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
    Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus

    Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
    Binmiş gelirdi Ali bir kırata

    Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
    Asya'da, Afrika'da, geçmişte gelecekte

    Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
    Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü

    Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
    Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman

    Ali olmak bir hedef her çocukta

    Babam lambanın ışığında okurdu
    Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
    Fetihlerde bayram yapardık
    İslam bir sevinçti kaplardı içimizi

    Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık
    Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık

    Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi

    Kediler mangalın altında uyurdu
    Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
    İnanmış adamların övüncüyle
    Sabırla beklerdik geceleri

    Şimdi hiçbirinden eser yok
    Gitti o geceler o cenk kitapları
    Dağıldı kalelerin önündeki askerler
    Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi


    Sezai Karakoç​





    [ame=http://www.youtube.com/watch?v=d3HNm8EgIsg]Sezai Karakoç-Çocukluğumuz(şiir) - YouTube[/ame]
     

Share This Page