Dar Odada Ömürler – Şükrü Erbaş

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda zipper tarafından 2 Kas 2013 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    İnceltilmiş bir yüzle konuşuruz ölçerek her sözümüzü
    Yanlış anlaşılmak kaygısıyla tedirgin ve sürekli tetikte
    Adımızdan bir duvarın ardına saklayıp yalnızlığımızı
    Saygılı bir sesle selamlarız her sabah birbirimizi
    Ah biz memurlar, bürolara tıkılmış insan konserveleri
    Özü gitmiş ömürler, ölü alışkanlıkların tutsakları.

    Daracık bir cam düşer payımıza görüntüsü hiç değişmeyen
    Gökyüzü bir sisli göldür mavisi bulutların koynunda
    Nazlı bir gelin gibi süzülür gün boyu dışarda.
    Kibrit kutusu odalarda bunalmış ve yılgın
    İmrenerek seyrederiz o kıyısız ülkesini özgürlüğün
    Birbirine benzeyen solgun düşlerle içedönük ve yorgun.

    Dosyalardan sinmiştir ruhumuza bu ekşimiş küf kokusu
    Gövdemiz masamızın şeklini almıştır, köşeli ve alçak
    En çok dirsek yerleri eskir giysilerimizin.
    Aldığımız emrin tonunda sesleriniz bir altımızdakine:
    -Ümit Hanım, yaşam dosyasını getirin bana
    Sevgi sözcüğü çizili bir yazı olacaktı içinde hani
    Yeri yoktur diye memuriyetin dilinde
    Arşive kaldırılmıştır bir Eylül gününde.

    Saate bakarız durmadan kör bir hareketle bilinçsiz ve bıkkın
    Sevilmeyen bir konuk gibi zaman oturur bileklerimizde
    Gitmeyi bilmez bir türlü hantal gövdesiyle gün.
    Konuşmaya başlarız sıkıntıdan, ilgisiz kopuk rastgele
    Bir avuç ölü sözü uzun uzun çiğneyip dururuz ağzımızda;
    Hayat pahalılığı, ev işleri, yeni alınan giysiler
    Hükümetin gidişi , akşamki konuklar, yemek türleri
    Yaramazlıkları çocukların, televizyondaki film…
    -Evlendik evleneli şekerim, okuyamıyorum
    Zaman kalmıyor ki işten, hem kitaplar da çok pahalı…
    Bozuk bir plak gibi günlerin bu tekdüze tekrarında
    Büyürken ömrümüzün güneşe çıkmamış boşlukları
    Öldüğünü duyarız acıyla içimizde bir yerlerde
    Yaşama sevinci veren o eski, o ince duyguların.

    Ve akşam al atlı bir şehzade gibi gelir
    Düştür kurtuluştur sokaktır sevinçtir…
    Yollar yürüyüşümüzden tanır bizi, kekeme ve aceleci
    Çarşılar camlara düşen ezik bakışlarımızdan.
    Rüzgârdan ve gün ışığından kamaşır gözlerimiz
    Giysilerimiz ele verir kimliğimizi, yıpranmış ve temiz.
    Aklımızda borçlardan ve ihtiyaçlardan sıralı yüzlerce soru
    Katılmadığımız bir şarkı gibi gün biterken eşiklerde
    Evler sıkıntımızın sürdüğü bir başka memuriyettir.


    Şükrü Erbaş
    1985
    -Aykırı Yaşamak-
     

Bu Sayfayı Paylaş