Eylül'e sitem..

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda sha. tarafından 12 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    hüzün,
    bütün dönüşlerimsin benim
    bütün gidişlerimde ...

    ***

    son kırlangıçta göğün mavisinde yitip kaybolduğunda
    geriye kalan bir kere daha
    sönmüş iki mum koyuluğuyla
    bakışlarım..
    birde,
    içimde dibi yırtık bi boşluk
    ve takvimlerde yine
    eylül …

    hüzün,
    hiç saklanma boşuna
    gözlerim kapalıyken bile
    varlığını görüyorum …
    ve sahibine sadık bir sır gibi
    serin alevlerinle içimde
    yine sana sokulup
    hayata üşüyorum …

    oysa öğrendim ben
    öğrendim
    bir dal kaç kere kırılırmış daha
    kırılıp düştüğü yerdeyken bile
    kaç parçaya daha bölünürmüş
    öğrendim
    ve küstüm kendime dönüşlerimde
    ve başkalarına
    gücendim …
    ……………
    zamanıdır nasılsa
    bu sabah uyandığımda
    penceremde bi yağmur sesi uyandırsın beni istiyorum.
    istiyorum
    üstelik bi sağanak çoktan sel olup kaplamışken içimi
    ve ben çoktan boğulup boylamışken o suyun hayal kırıklarıyla dolu dibini
    olsun..
    olsun..
    o yağmur yağsın yinede,
    yağsın
    istiyorum..
    ve biliyorum
    ben yine en güzel yalanlarımı
    en masumlarını
    hala
    kendime söylüyorum …
    ………….
    zamanıdır nasılsa,
    içimde uyuttuğum umutlar gibi
    ağaçların da içinde de uyur yakında hayat, biliyorum..
    yine bir bir bırakır dallar büyüttükleri yeşilleri solunca
    yine bir bir çözülür küçücük elleri yaprakların,öyle günden güne halsiz kalınca
    ve ben yine duvarlarına bakarım ömrümün, ki taş eskimez
    ki parmak izlerim üzerlerinde çığlık çığlık,bilirisin ya sende, taşlar sır vermez
    sonra ben yine duvarlarımdaki o çatlakları
    koca koca pencereler yaparım hayalimde gözlerimi kapayıp
    ve ben yine o duvarın çizgilerinden yollar tutarım içimden dilek diye
    ki belki bir damla çaresizlik taşar belki de taşmaz
    hem nasılsa yalnızım taşsa da hiç değilse kimse görmez
    ve sonrası zaten kaç ezberin tekrarı en iyi ben bilirim
    sonrası hangi çocuğun korkulu telaşı, tanırım o geçmişi..
    ardından aceleyle yine bir kuşa
    olmadı el yordamı bir rüzgara
    veya solgunda olsa bi gün ışığına
    tutunup kaçarım yine ne varsa içimi burkan gerçeklerinden adı mucize olan bu hayatın
    ve yine girerim kendimin koluna
    ve yine kendi elimin şefkatine bırakırım yanağımı
    hem olur ya
    belki saçlarımı hayır sever bi esinti okşayıp
    belkide bi yağmurun ıslaklığı yıkar ve temizler yaralarımı bu arada
    ve sonra ben yine her sabah yalandan aynalara gülümser
    ve ben yine konuştururum içimden insanları ve duymak istediğim incelikleri
    yani bildik şeyler kısaca hiç biri yeni değil, yine kandırırım
    kandırırım
    hem bunlarda kimi zaman,bir kalbin ihtiyaçları değiller mi ..?
    ………….
    zamanıdır
    güneş saklanır artık sık sık,
    gölgeler bile silinir, yedeğinde bir boşluk öylece bi başına yürürsün yollarında
    sonra soğur havalar yavaşça
    mesela iki düğme daha kapanır gömleklerden
    ki zaten hepsi bu değil mi,
    işte halloldu, kalplerimiz hiç üşümez artık ne güzel
    hep sıcacık kalır o düğmeler öyle kapanınca..
    sonra gündüzler kısalır ki gecelerimiz dehşet mutlu
    sonra hafiften hastalanırız ya ara ara
    olsun neyse ki sıcacık bir kase çorba uzatan sevdiceği var değil mi hepimizin yanı başında..
    ve işte eğer tüm bu yalanlar da avutmayınca
    en son bir camın yağmur damlalarına en yakın kenarında
    yine alırım hatalarımı ben kucağıma
    ve sererim şaşkınlıklarımı bir bir
    ve özlemlerimi ki hangimizin yok
    sonrada oturur seyre dalarım işte
    karışırım anıların
    ve hasretlerin
    ve sızılarımın üzerine düşen yağmur damlalarına ...

    …………………….

    şimdi gözleri izlerime değen ey ismi meçhul
    söylesene senin de yüreğin eylül eylül akıyor mu bazen böyle büküle büküle
    ve seninde sarılıp bi ağaç gövdesine
    sormuşluğun oldu mu hiç
    “kabuğundaki yaraları sen nasıl iyi ettin ?” diye..
    sonra senin kalbinde de bir yalnızlık
    her gün yanan bi tütsü gibi kaplıyor mu içini hani kokusu köşe bucak
    yada sabahlarında hafif bi serinlik ve içinde derin bi sessizlik hissediyor musun sende birden bire
    veya ruhunun çıplak ayaklarına batıyor mu ömrüne saçılmış düş kırıkların,her adımda kanıyormusun bazen ..
    öyleyse,
    eğer öyleyse,
    boşver ..
    boşver takvimler ne derse desin
    başlı başına bi mevsimdir eylül biz biliyoruz ya ikimiz
    önümüzde sarı yaprakları
    ve ömrümüzün solgunlukları gibi
    hüznü de aynı zamanda içimizin
    ve birde ruhumuzda ay ışığı
    gözlerimizde yakamoz birde
    hani efkarlı gecelerimizin ...

    hüzün,
    bütün dönüşlerimsin benim
    bütün gidişlerimde ...

    ve bakmasaydım da bilirdim
    sen benim hem anılara hem de pişmanlıklara gelgitlerimsin..
    ve hem bulutsuzluğun sonu içimin
    hem de ilk damlayı özleyişi kalbimin..

    ve eylül,
    dökülmeyen tek yaprağısın yüreğimin
    eylül ki
    hiçbir zaman mutlu yakalanamadığım mevsimim benim...
    tut elimden hadi,
    tut ne olur
    ve gel çiseleyelim seninle ben
    ve düşelim kalbine
    başka birinin …

    hüzün,
    hiç saklanma boşuna
    gözlerim kapalıyken bile
    varlığın görünüyor
    ve söz verilmiş bi sır gibi
    yine seninleyim
    yeminim sürüyor…

    -Alıntıdır-​
     

Bu Sayfayı Paylaş