hüzün, bütün dönüşlerimsin benim bütün gidişlerimde ... *** son kırlangıçta göğün mavisinde yitip kaybolduğunda geriye kalan bir kere daha sönmüş iki mum koyuluğuyla bakışlarım.. birde, içimde dibi yırtık bi boşluk ve takvimlerde yine eylül … hüzün, hiç saklanma boşuna gözlerim kapalıyken bile varlığını görüyorum … ve sahibine sadık bir sır gibi serin alevlerinle içimde yine sana sokulup hayata üşüyorum … oysa öğrendim ben öğrendim bir dal kaç kere kırılırmış daha kırılıp düştüğü yerdeyken bile kaç parçaya daha bölünürmüş öğrendim ve küstüm kendime dönüşlerimde ve başkalarına gücendim … …………… zamanıdır nasılsa bu sabah uyandığımda penceremde bi yağmur sesi uyandırsın beni istiyorum. istiyorum üstelik bi sağanak çoktan sel olup kaplamışken içimi ve ben çoktan boğulup boylamışken o suyun hayal kırıklarıyla dolu dibini olsun.. olsun.. o yağmur yağsın yinede, yağsın istiyorum.. ve biliyorum ben yine en güzel yalanlarımı en masumlarını hala kendime söylüyorum … …………. zamanıdır nasılsa, içimde uyuttuğum umutlar gibi ağaçların da içinde de uyur yakında hayat, biliyorum.. yine bir bir bırakır dallar büyüttükleri yeşilleri solunca yine bir bir çözülür küçücük elleri yaprakların,öyle günden güne halsiz kalınca ve ben yine duvarlarına bakarım ömrümün, ki taş eskimez ki parmak izlerim üzerlerinde çığlık çığlık,bilirisin ya sende, taşlar sır vermez sonra ben yine duvarlarımdaki o çatlakları koca koca pencereler yaparım hayalimde gözlerimi kapayıp ve ben yine o duvarın çizgilerinden yollar tutarım içimden dilek diye ki belki bir damla çaresizlik taşar belki de taşmaz hem nasılsa yalnızım taşsa da hiç değilse kimse görmez ve sonrası zaten kaç ezberin tekrarı en iyi ben bilirim sonrası hangi çocuğun korkulu telaşı, tanırım o geçmişi.. ardından aceleyle yine bir kuşa olmadı el yordamı bir rüzgara veya solgunda olsa bi gün ışığına tutunup kaçarım yine ne varsa içimi burkan gerçeklerinden adı mucize olan bu hayatın ve yine girerim kendimin koluna ve yine kendi elimin şefkatine bırakırım yanağımı hem olur ya belki saçlarımı hayır sever bi esinti okşayıp belkide bi yağmurun ıslaklığı yıkar ve temizler yaralarımı bu arada ve sonra ben yine her sabah yalandan aynalara gülümser ve ben yine konuştururum içimden insanları ve duymak istediğim incelikleri yani bildik şeyler kısaca hiç biri yeni değil, yine kandırırım kandırırım hem bunlarda kimi zaman,bir kalbin ihtiyaçları değiller mi ..? …………. zamanıdır güneş saklanır artık sık sık, gölgeler bile silinir, yedeğinde bir boşluk öylece bi başına yürürsün yollarında sonra soğur havalar yavaşça mesela iki düğme daha kapanır gömleklerden ki zaten hepsi bu değil mi, işte halloldu, kalplerimiz hiç üşümez artık ne güzel hep sıcacık kalır o düğmeler öyle kapanınca.. sonra gündüzler kısalır ki gecelerimiz dehşet mutlu sonra hafiften hastalanırız ya ara ara olsun neyse ki sıcacık bir kase çorba uzatan sevdiceği var değil mi hepimizin yanı başında.. ve işte eğer tüm bu yalanlar da avutmayınca en son bir camın yağmur damlalarına en yakın kenarında yine alırım hatalarımı ben kucağıma ve sererim şaşkınlıklarımı bir bir ve özlemlerimi ki hangimizin yok sonrada oturur seyre dalarım işte karışırım anıların ve hasretlerin ve sızılarımın üzerine düşen yağmur damlalarına ... ……………………. şimdi gözleri izlerime değen ey ismi meçhul söylesene senin de yüreğin eylül eylül akıyor mu bazen böyle büküle büküle ve seninde sarılıp bi ağaç gövdesine sormuşluğun oldu mu hiç “kabuğundaki yaraları sen nasıl iyi ettin ?” diye.. sonra senin kalbinde de bir yalnızlık her gün yanan bi tütsü gibi kaplıyor mu içini hani kokusu köşe bucak yada sabahlarında hafif bi serinlik ve içinde derin bi sessizlik hissediyor musun sende birden bire veya ruhunun çıplak ayaklarına batıyor mu ömrüne saçılmış düş kırıkların,her adımda kanıyormusun bazen .. öyleyse, eğer öyleyse, boşver .. boşver takvimler ne derse desin başlı başına bi mevsimdir eylül biz biliyoruz ya ikimiz önümüzde sarı yaprakları ve ömrümüzün solgunlukları gibi hüznü de aynı zamanda içimizin ve birde ruhumuzda ay ışığı gözlerimizde yakamoz birde hani efkarlı gecelerimizin ... hüzün, bütün dönüşlerimsin benim bütün gidişlerimde ... ve bakmasaydım da bilirdim sen benim hem anılara hem de pişmanlıklara gelgitlerimsin.. ve hem bulutsuzluğun sonu içimin hem de ilk damlayı özleyişi kalbimin.. ve eylül, dökülmeyen tek yaprağısın yüreğimin eylül ki hiçbir zaman mutlu yakalanamadığım mevsimim benim... tut elimden hadi, tut ne olur ve gel çiseleyelim seninle ben ve düşelim kalbine başka birinin … hüzün, hiç saklanma boşuna gözlerim kapalıyken bile varlığın görünüyor ve söz verilmiş bi sır gibi yine seninleyim yeminim sürüyor… -Alıntıdır-