Dua: Yakarış. Dua: Çağırmak. Dua: Yalvarmak. Dua: Seslenmek. Dua: İstemek. Dua: Susmak. Dua: İhtiyacın anahtarı. Dua: Söz. Dua: Fiil. Dua: Hal. Dua: Hüzün dalgaları. Dua: Günahkarın merdiveni. Dua: Haberleşme. Dua: Özlem dili. Dua: Günahların gözyaşları. Dua: İnsanla Allah arasındaki köprü. Dua: Kalkan. Dua: Ok. Dua: Bulut. Dua: Acz. Dua: Kudret. Dua: İp. Dua: Kuyu. Dua: Teslimiyet. Dua: Zikir. Dua: Tövbe. Dua: Namaz. Dua: Yardım talep etmek. Dua: Küçükten büyüğe yöneliş. Dua: İtiraf. Dua: Şükür. Dua: Sınırlı olandan sınırsız olana sıçrama. Dua: Tanıma. Dua: Af. Dua: Merhamet. Dua: Tevhid. Dua: Tesbih. Dua: Sevgi. Dua: Hâyâ dili. Dua: Hayat. "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim," (Mü'min, 60) buyurdu Allah.Çağrıya kulak verdi insan, dua etti Allah'a. Ayakta, otururken, yürürken, yatarken kımıldadı dudakları. Dua ettikçe gücünün farkına vardı, dua ettikçe acizliğinin. Ve gerçek sahibine verdi kudreti sonunda, böylece özgürleşti. Dudaklarının kımıldamasıyla yetinmedi hem. Bir ağaç dikti, elleri kımıldadı.Bir hastayı ziyaret etti, ayakları. Bir kitap okudu, düşünceleri kımıldadı. Bir mektup yazdı, rüyaları. Tohum ekerek toprağı kımıldattı, sulayarak çiçeği. Bineğini bağladı bir gün kaybolmasın diye, harekete geçirdi aklını. Sonra öyle bir sustu ki, dua ettiğini anlamadı kimse, o derin sessizlikte kalbini kımıldattı. Ticaret yapar gibi istemedi Rabbinden. Hatta hiç istemedi. Haliyle çaldı o yüce kapıyı. Kapı açılmadı sanarak korktu bazen. "Kapı kapanmadı ki hiç!" diye uyarıldı. Her şey takdir edilmişti ezelden. İstemek için dilin açılması lazımdı. Lutfetmek isterse lutfederdi anahtarı. O zaman açılırdı göğüs. O zaman çözülürdü dilin düğümü. O zaman kolaylaşırdı iş. Kabul edilmeyen dua yoktu. Ya dünyada verilirdi istediği veya âhirete saklanırdı. Ya da istediği iyilik yerine başına gelecek bir kötülük bertaraf edilirdi. Yeter ki ürpermeyen bir kalp olmasın kalbi. Yeter ki farkına varsın hikmetin: "İlâhî ihsan gecikti deme! Geciken sensin nefsini yöneltmekte Allah'a!"