Sözlerime gülecek kadar yakınıma hoş geldin ne yakınmış meğer, aşk yüzünü güldürsün kocadığında dedikleri gün! Aynalara yeniden hevesim geldi, güldürdüğün yüzümü göresim geldi! Pek sevindirdin de beni, bıraktım dünyanın işini bu dünyaya: Kutsal bir işim var dedim, Tanrının sevdiği bir iş: Seni sevmektir görevim, günüm az, kulak ağır, fakat gönül duyuyor, Tanrının gülümsemesinde taze ekmeğin kokusu, senin gülüşünde eski çarşıların açıklığı var, tüccarlar gelmeden amberle yıkanmış sesin, çil çil altınla değil, aşkla parlıyor gözlerin, görmediydim köleler, cariyeler içinde de aşka böyle teslim bir seni gördüm, bana ne deseydim dünyanın en saf kişisi olurdum, bu bunak da iyi şair olur muydu bilmem ya bu aşkı nerde bulurdu bir daha! Sendeki çarşılar kapanmasın taze ekmek gibi sözlerimi ısıtıyorsun, Tanrı bu sözüme gülümsüyor, yaşlı ruhumda yangın çıkartıyorsun, bu sözüme de gülümser mi acaba, Tanrım fazla değil mi bu armağan bir ihtiyara? Haydar Ergülen -nar-