Yeryüzündeki ısı ve ışığın kaynağı tarih boyunca insalığın ilgisini çekmiştir. Güneş, yarıçapı yaklaşık bir buçuk milyon kilometre olan büyük ve sıcak bir gaz topudur. Modern teoriye göre Güneşin merkezindeki yoğunluk suyun yoğunluğunun yaklaşık 100 katı, sıcaklık ise yaklaşık 15 milyon derece civarındadır. Atom parçacıkların bir araya gelip kaynaşarak nüklüeer enerjiyi açığa çıkarabilmeleri için bu tür yüksek sıcaklıklar gereklidir. Hidrojenin helyuma dönüşmesi sırasında serbest kalan bu nüklüeer enerji başlıca iki şey yapar. Birincisi, Güneşin içinde sıcaklığı yüksek tutarak dışarıdan içeriye doğru bir etki yapan kütle çekim kuvvetine direnmeye yetecek bir basınç yaratır; böyle bir basınç olamazsa, Güneş kendi ağırlığı altında çöker. İkincisi, açığa çıkan enerji ışık enerjisi olarak önce Güneşin yüzeyine doğru hareket eder, oradan da uzaya yayılır. Güneşin enerjisinin bir bölümü yüzeyi hareketlendirip karıştırarak çok yüksek enerjili parçacıklar, manyetik alanlar ve taç yada corona adıverilen yüksek sıcklığa sahip bir atmosfer yaratır. Bu atmosferden uzaya yayılan elektrik yüklü taneciklerin oluşturduğu etkiye Güneş Rüzgarı adı verilir ve güneşe yaklaşan kuyruklu yıldızların kuyrukları da bu rüzgarın etkisi ile güneşe ters yönde uzanırlar. Alıntı