İnce Hastalıklı Sevişmeler Oteli Kat; 13

'Yazılar, Denemeler.' forumunda sha. tarafından 18 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Mevsimin çırpınarak ellerinden düşüşünü seyrediyordu Tanrı... Mor giyisili sonbahar akşamlarından hüzünler emanet edinmiş Şairler, eminim o sıra intihar ediyorlardı... Zaten otel odaları ne içindi ki başka? Koridordan asansöre yöneliyordu kelimeler... Zemin, 1, 2, 3 derken 13! Evet tam da bu sayı... Alkol damarlarda yolunu bulmuştu... Kapı aralanıyordu delikten kurtulmaya uğraşırken anahtar... Rüzgar soyunarak pencereden içeri aktı... Cereyanda kaldı harfler... Şarap kadehi daha fazla masada tutamıyordu bedenini... Kırmızı yerle bir oldu... Anlatım bozuk ama kimin umrunda... ( Görüldüğü üzere Anlatıcı da bazen kontrolden çıkıyordu )


    Uzun boylu bir hayalkırıklığıydı Adam... Özgürlüğünü hangi zindanda unutmuştu kim bilir?... Kim bilir kanadına hangi yıldırım saplanmıştı?... Oysa martılara nasıl da özenirdi... Sırf bu yüzden Maviyeydi sancısı... ("Sancı", söylenirken ete saplanan tek kelimedir sözlüğümde) Teninde gökyüzleri biriktiriyordu bu yüzden... Gözleri rengini belli etmezdi; gözleri yeşile devrederdi bazen nöbeti... Dudakları jiletle düzeltilmiş gibiydi... Saçlarındaki cesetleri cımbızla ayıklarken derisinden, yanaklarında bir gözyaşı daha öldü... Beklenenin aksine sürdürdü ömrünü... Kirpikleriyle hiç dilek tutmadı örneğin... Alt mı, üst mü? O, sınırlarda dolaşmayı severdi... Arasında kalmalıydı siyahla beyazın... Geceye “günaydın” derdi mesela tersti biraz... Fena halde kızgındı yıldızlara... Hatta görmek istemiyordu hiçbirini... O’na inat; yan yana duruyordu astrolojik saçmalıklar... Her fırsatta bulutları bir araya topluyor belki de utancını böyle kapatacağına inanıyordu... Yağmurlarla tozunu alırken içindeki arnavut kaldırımlarının; şiirlerindeki muamma köşeyi yalpalayan adımlarla döndü... Ayak sesleri sokağı suskunluğa boğdu... Sözü kesildi vitrin ışıklarının. Işığa aşırı hızı yasakladı karanlık... Yasaklarla dize getirilmişti bu Kadın... İyi de dizeler buraya nasıl gelmişti? Ağustos’un son yaprağı koptu takvimin yıpranmış dallarından... Çöplüğü boyladı tarih... Çağ atladı masallar... Kahramanlar istirahate çekildi... Anlatıcı ara verdi 'ne desen boş' kağıtlara dil dökmeye...

    Kadın fazlasıyla güzel bir aldanıştı... Ağzından çıkanı duymazlıktan gelirdi kulağı... Radyasyondan ölen adamlar sevdi... Yüzünü resmedeyim deseniz tual kanardı... (Pastel boyalar her çocuğun okul çantasında yok tabi) Titremeye başladı kalem... Çünkü zordur O’nu anlatmak... Gözleri iki kıtayı birbirine bağlıyordu sanki... Saçlarından güneşi ayırmak kolay değildi... Kolay değildi gamzesine komşu bir gözyaşı olmak yanaklarında... Ağlamaklı gülüşlere rastlamak dudaklarında... Kolay değildi... Alnında parmak izi bırakmıştı Tanrı... Tanrı O’nun kirpiklerinde tutundu bir süre hayata... Yemin ederim kutsal kitaplarda kıyametle yanyana yazılıdır güzelliği... Kadın yürümeye devam ediyordu; hikayeyi tutuşturmak için... Otel rüyaya dalmıştı; odalar sararmış; resepsiyona cevapsız sorular bırakılmıştı... Öyle bir gece ki, ay bile uyuya kalmıştı... Asansörde klostrofobik anılar canlanıyordu ister istemez... Zemin, 1, 2, 3 derken 13! Evet,tam da bu sayı! Avuçlarında sıktığı adrese ulaşmıştı zaafları... Koridordan hayal gibi, yok gibi, hiç olmamış ya da olmayacak gibi geçerek odanın önünde durdu... Düşüncelerinden fırsat bulup kapıyı yumruklamaya başladı... Aklını dışarı attı... Kapı tekrar aralandı... Adam geceyi içeri buyur etti... Kadın portmantoya astı masumiyetini... Rastgele bir şarkıydı merhabalaşmalar... Çokta yabancı değillerdi bu şarkının nakaratına...

    whenever i'm alone with you
    you make me feel like i am whole again
    ...
    whenever i'm alone with you
    you make me feel like i am free again

    Kahve ve sigara... Kül tablasında boşa tüketilmiş saniyelerin izleri... Sözü tene getirme çabası... Üstünkörü konuşulan manşetaltı savaşlar... Kaybetmenin tadı... Onlar hem güçlü hem de yenikti... Birbirlerine yaralarını gösterirken, "sır" tutmayan aynada gözlerinin seviştiğini farkettiler... Kadın yansımasını ayıpladı, gülümsedi Adam’ın yalnızlığı... Ayna utandı dikizlediği vücutlara yakalandığında... Bakışmalar harlandı; oda sıcaklığını arttırdı... Aşk bir düğme çözdü deli gömleğinden... Yelkovanlar duvarların üzerine gidiyor;saat durmuş An’ı izliyordu... An be an bilincini kaybediyordu zaman... Hayata en çok benzeyen oyuncak puzzledır "Aşk" bir türlü kendine ayrılmış yere oturmaz dedi Adam... Tüyleri ürperdi duvarların... Mum direncini yitirince üşüyen gölgesini Kadın’ın omuzlarına düşürdü... Dokunuşlar... Bazen tenden de öteye geçiyordu dokunuşlar... Diz kapaklarından ekoseli eteğin altına uzanan engebeli yolculuklar... Vücutlarındaki güneş değmemiş gölgeleri açığa çıkardılar... Açığa çıkıyordu arzular... Adam dudaklarına engel olamayıp Kadın’ın dudaklarında ateşe verdi kendini... İnce hastalıklı sevişmelere ilaç bildiler ruhlarını... Çıplaklığın kokusu... Etin metalik parıltısı... Adam’ın meme uçlarından süzülen ter damlası Kadın’ın ırmaklarına karışıyordu ki bu bir yangın alametiydi... Kasıklarında küçük cehennemler biriktirmişti ikisi de... İkisi de kundaklamıştı mahşer yerlerini... Sırat köprüleri kurmuşlardı aralarındaki hava boşluğuna... Uzaklık birimlerinin hiçbiri karşılamıyordu kat ettikleri mesafeyi... Gel-gitler oldu... Ne zaman okyanusların kanı çekilse olur bu... Nefessiz kalmalar oldu... Zamanla soluk alış verişleri yavaşladı... Göz kapaklarının ağırlaştığı bir anda... Kulaklarda bir revolverin çığlığı yankılandı... Boş kovan kırık şarap kadehinin yanında yerini aldı... Asırlardır bu intiharı planlıyordu... Sevdiğinin içinde ölmek... Adam yatakta kan revan yatıyordu... Çarşafı sardı Kadın belden aşağısına... Çirkin görünmemeliydi bir üçüncü sayfa haberinin flu fotoğrafında... Hiç bu kadar çabuk mevsim değiştirmemişti... Buza kesmiş bacakları daha az önce alev alevdi... Hem Temmuz’un ortasıydı hem Şubat’ın başlangıcı... Etrafa saçılan elbiselerini topladı... Otel şairlere rezerv etmişti en fiyakalı ölümleri... Kadın gitmeliydi... Otelin uykusu ağırdı... Asansör yüklendi yine hikayenin ağırlığını...
    13, 12 ,11 ve son olarak zemindeyiz...Günahlarınızı da alıp inebilirsiniz!


    Anlatıcı susar... Anlatıcı yorulmuştur... Şair milyonuncu defa ölü bulunmuştur... Anlatıcı tüm beyaz kağıtlarda yas ilan eder... Anlatıcı anlattığı hikayenin neresinde olduğunu anlamamıştır... Nakarat tekrarlanır tekrar eder acılar...

    whenever i'm alone with you
    you make me feel like i am whole again
    ...
    whenever i'm alone with you
    you make me feel like i am free again
    ...
    however long i stay i will always love you
    whatever words i say i will always love you


    Adsız( F & C )
    Özgür Gümüşsoy
     

Bu Sayfayı Paylaş