İnsan-Genom Projesi

Discussion in 'Biyoloji' started by Uygu, Sep 28, 2012.

  1. Uygu

    Uygu New Member



    Yaratılmışlar içinde biyolojik ve ruhî varlığı ile diğer bütün canlılardan üstün bir mevkide bulunan insanoğlu, zekâsını kullanarak icat ettiği mikroskop sayesinde, kendini meydana getiren maddî yapıtaşları olan hücrelerin içinde gezinmeye başlayalı yaklaşık 400 sene oldu. Basit mikroskoplarla hücrenin ancak dış sınırları görülebilirken, zamanla geliştirilen güçlü mikroskoplar ve elektron mikroskopları sayesinde bugün hücrenin içindeki en küçük organeller bile rahatlıkla incelenebilmektedir. Mikroskopların ve hassas biyokimyevî metotların verdiği ince yapıları araştırma imkânı sayesinde, hücrenin biyolojik yapısı oldukça aydınlanmıştır. Bir insan hücresinin çekirdeği içinde bulunan kromozom adı verilen kodlanmış bilgi hazinelerinin taşıdığı, bu şifrenin çözümü; bugün için moleküler biyologların temel hedefi hâline gelmiştir.

    Bilim adamları; dünyanın en büyük lâboratuarlarında, milyonlarca dolar harcayarak, hücrelerimizin içinde bulunan gen adı verilen biyolojik bilgi birimlerinin yapı ve dizilişlerindeki sırları çözmek için gayret gösterip, insanlığın başta sağlık ve gıda olmak üzere birçok problemini halletme ümidiyle, gece-gündüz demeden "İnsan Genom Projesi" adını verdikleri bu proje üzerinde yıllardır çalışıyorlar.

    26 Haziran 2000 tarihinde; ABD Başkanı Bill Clinton, İngiltere Başbakanı Tony Blair ve özel şirketleri temsilen Celera Genomics yetkilileri, projenin ilk ayağını tamamladıklarını ilân etiler. Canlı hücre içindeki bütün bilgilere ait genlerin toplamını (genom) teşkil eden ve bir alfabenin harfleri hükmündeki nükleotid adı verilen ve üç milyar kadar olduğu tahmin edilen birimlerin, dizilişindeki mânâları çözmeyi hedefleyen, İnsan Genom Projesi, 16 kurumun aktif olarak katıldığı milletlerarası bir konsorsiyumla gerçekleştirilmektedir. Proje ABD, İngiltere, Japonya ve Avrupa Birliği başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerin belli enstitüleri, üniversiteleri ve özel şirketleri tarafından yürütülmektedir. 1990′da resmen yürürlüğe konulan ve Amerika Enerji Bakanlığı ile Milli Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen projeye, hem devlet bütçesinden, hem de özel sektör tarafından tahsisat sağlanmaktadır. 1990-2005 yılları arasında 15 senelik bir zaman dilimine yayılan projenin toplam maliyetinin üç milyar dolar civarında olacağı tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar yapılan harcamalar ise, 300 milyon dolar civarındadır. Proje üzerinde yaklaşık 1.000 bilim adamı çalışmaktadır. Üçmilyar yüzmilyon civarında harften oluşan genomun harflerinin sırasının büyük ölçüde tamamlanması bazı insanlarda büyük heyecan doğurdu. Şu ana kadar bilim adamları; günde 24 saat ve haftanın yedi günü nöbetleşe çalışarak 22,1 milyar harfin dizilimini tespit ettiler. Bu rakam, ortalama bir insan genomunda bulunan DNA dizisinin, yedi defa tayin edildiği mânâsına gelir. Büyük bölümü tamamlanan insan gen haritasının % 85′inin doğru şekilde sıralanması başarılmıştır.

    Genetik kodun tamamının çözülmesi için, üç sene daha gerektiği belirtiliyor. Milletlerarası bir ekip tarafından yürütülen bu çalışma, insan genom haritasını müthiş bir ilim ve kudretle dizayn eden Yaratıcı’nın varlığını apaçık gözler önüne sermesinin yanında, elde edilecek bilgilerin sahibinin kim olduğu, kimlerin bu bilgilere giriş izninin bulunması gerektiği, bu haritanın potansiyel değeri, kimlerin bu bilgileri bir ekonomik kazanca ve yeni ürünlere dönüştüreceği ve karşılaşılacak ahlâkî sıkıntılara ait soruları da, bilim dünyasının önüne koymuştur.

    2003 yılında tahmin edilen neticelere erişmesi beklenen projenin hedefleri

    1. İnsan DNA’sını veya kütüphanesini teşkil eden üç milyar yüz yirmi milyon civarındaki kimyevî harfin (nukleotid) diziliş sırasını belirlemektir. Bu hedefe, geçtiğimiz aylarda ulaşılmış ve müthiş bir ilim ve kudreti gösteren bu gelişme, maalesef bazı medya kuruluşları tarafından abartılarak yine ateizme malzeme yapılmıştır.

    2. İnsan genomunda tahmini olarak 30.000_120.000 arasında olduğu kabul edilen ve hücrenin hayatını sürdürmesinin biyolojik sebepleri olan proteinleri ve RNA’ları kodlayan genleri bulmak ve yerlerini belirlemektir.

    3. Bu bilgileri, bilgisayarlarda kurulan veri tabanlarında kullanılabilecek ve işlenebilecek şekilde depolamaktır.

    4. Daha hızlı ve kullanılması kolay olan, harf dizilerinin analiz teknolojilerini geliştirmektir.

    5. Sıralanışları açığa çıkarılan nükleotid dizilerinin biyolojik sistemdeki maddî karşılıklarına eşdeğer olan mânâlarını okunur hâle getirmek için özel bilgisayar yazılımları geliştirmektir.

    6. Bu projenin tamamlanmasıyla ortaya çıkması muhtemel ahlâkî, kanunî ve içtimaî problemleri tahmin edip, çözüme kavuşturmaktır. Bilhassa bu husus vicdan sahibi bilim adamlarını ciddi olarak düşündürmektedir. Bütün gen şifrelerinin çözülmüş olması, insanlığa mutluluk kapılarını açacak mı? Yoksa bu şifrelerle oynamaya kalkanlar bir felâkete mi yol açacak? İnsanlığın faydası için kullanılabilecek yeni keşifler, tedavi usûlleri, çaresi bilinmeyen hastalıkların çâresi bulunabilecek mi?

    Bu projeden ortaya çıkan teknolojilerin ve bilgilerin, özel sektöre lisansla transfer edilerek, biyoteknoloji endüstrisinin gelişmesini hızlandırmada, yeni ve orijinal tıbbî uygulamaların kullanıma geçirilmesinde alt yapı olacağı tahmin edilmektedir. Projeyi Amerika Birleşik Devletleri adına yürüten kurum, Milli Sağlık Enstitüsü İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü’dür. İşte meselenin bizim açımızdan can alıcı noktası burasıdır. Acaba devletimiz ve milletimiz bu potansiyel gücü ekonomiye kazandırabilecek vasıflı insan gücünü yetiştirebilmiş midir? Türkiye üniversiteleri bu konularda sanayiciye ve özel sektöre bilgi altyapısı desteği vermede yeterli midir? İş adamlarımızın yüzde kaçı bu teknolojilere yatırım yapmayı plânlamaktadır? Gelişmiş ülkelere baktığımızda hızlı bir şekilde biyoteknoloji, biyoinformatik ve gen mühendisliği sahalarında eleman yetiştirme projelerini 5-10 yıldır taviz vermeksizin uygulamaktadırlar.

    Bu projenin tamamlanmasıyla ortaya çıkması muhtemel faydalar

    Moleküler Tıpta

    5.000 kadar olduğu bilinen genetik hastalıkların teşhisinde oldukça yüksek seviyelerde iyileşmelere yol açılabilecek, genetik bakımdan belli hastalıklara meyilli olanların daha erken safhada tespiti mümkün hâle gelebilecektir.

    Daha hususî ve yan tesirleri az olan, hedefe yönlenmiş ilâç üretimi mümkün hâle gelecek, gen tedavisi bir çok hastalık için kullanılabilir hâle gelecektir.

    Her biri başlı başına birer sanat eseri olan bakteri, mantar, tek hücreli hayvanlar gibi mikroorganizmaların genomlarının deşifre edilmesiyle, yeni alternatif biyoyakıt kaynakları keşfedilebilecektir. Çevredeki kirleticileri belirlemek için genom dizi tayinleri tam olarak tespit edilmiş model mikroorganizmaların genomları değiştirilerek, çevre kirliliğini gösteren ikaz lâmbaları olarak kullanılabilecektir. Toksik (zehirli) atıkların, genetik yapısı, hususî olarak plânlanıp dizilmiş mikroorganizmalar tarafından; emniyetli, ucuz ve hızlı bir şekilde temizlenebilecektir. Biyolojik ve kimyevî silahlara karşı mikroorganizmaların kullanılması söz konusu olabilecektir.

    Doku ve organ nakillerinde, doku uygunluğunun tespit edilmesinde iyileşmeler sağlanacaktır. Tahılların, sebze ve meyvelerin, evcil hayvanların, soyağaçlarını çıkarmada ve iyi vasıflara sahip damızlık fertleri belirlemede kullanışlı yeni usûller ortaya konulacaktır. Yenilen gıdaların kalitesini belirlemede de yine bu genom bilgisinden istifade edilebilecektir.

    Risk değerlendirmesine katkı: Düşük dozda radyasyona maruz kalmanın ve gıdalarda kansere sebep olan kimyevî toksinlerin insan sağlığına olan mutasyon yapıcı tesirlerini değerlendirmede gelişmeler sağlanacaktır. Ayrıca nesilden nesile geçen (kalıtılabilir) mutasyonların ebeveynlerden yavrulara geçme riskini azaltmak mümkün hâle gelecektir.

    Biyoarkeoloji, ve İnsan Göçleri konusunda yapılan çalışmalara faydası: Değişik sülâlelerin cinsiyet hücrelerindeki mutasyonları takip ederek soy ağacı kütükleri daha sağlıklı şekilde yapılabilecektir. Mitokondrilerin DNA’larındaki belli gen gruplarının dağılım desenlerini esas alarak, insan ve hayvan topluluklarının ilk yaratıldıkları odak noktaları ve tarih içindeki göçlerini araştırma çalışmaları ciddi şekilde çözüme yaklaşabilecektir. İnsanın soyağacını çıkarmada erkeklerdeki Y kromozomunda bulunan mutasyonların veya tek nükleotid değişimine bağlı çeşitleri incelemek de mümkün hâle gelecektir.

    Adlî tıpta kullanılması: Her türlü cinayetlerde ve adlî vakalarda, failin geride bıraktığı hücre örneklerinden, herkesin kendine has olarak yaratılmış DNA programını kullanarak gerçek suçluyu belirleme imkânında büyük ilerlemeler olacaktır. Analık-babalık, velâyet ve miras davalarındaki ihtilafların çözümünde inkârı mümkün olmayan sağlam deliller ortaya konulacağı için, büyük kolaylıklar yaşanacaktır.

    Hayvancılık, ziraat ve biyo-endüstri sahasında yapacağı katkılar.

    Hastalıklara, zararlı böceklere, kuraklığa ve tuzluluğa dirençli bitki türleri geliştirmek. Daha sağlıklı, daha verimli ve hastalıklara dirençli çiftlik hayvanları elde etmek. Gıda değeri yüksek sebze, meyve ve süt üretmek. Ziraî zararlılara karşı, seçilmiş model organizmalara biyopestisid (tabiî böcek öldürücüler) ürettirerek, tabiatı zehirlemeden mücadele etmek. Bugün yenilmeyen değişik sebze ve meyvelere müdahale edilerek, onları da insanlık için yenilebilir bitkiler hâline getirmek. Peygamberimizin bazı hadîs-i şeriflerinde işaret buyurdukları gibi, dev boyutlarda meyveler ve besleyici tohumlar, çok verimli hayvan ırkları üretilerek, insanlığın açlık problemine çareler geliştirilebilir. Koyun ve inek gibi, hayvanların süt miktarı artırılabileceği gibi, etlerinin ve yünlerinin hususiyetleri değiştirilebilir. Çevre temizliğinde kullanılacak şekilde, çeşitli bitkileri genetik olarak değiştirmek mümkün olabilir; havayı, suyu ve toprağı, dolayısıyla gıdaları kirletebilen bakteri ve diğer organizmaların erken dönemde daha sağlıklı şekilde tespiti mümkün hâle gelebilir. Bütün bu beklenen faydaların ortaya çıkması, büyük bir ekonomik faaliyet alanının ve endüstrinin doğmasıyla mümkün olduğundan, bundan böyle 21. yüzyılın kritik teknolojisi, demire bağlı gri teknolojiler değil, canlıların genom bilgisini kullanmaya bağlı model organizmaların, birer fabrika olarak kullanılacağı yeşil teknolojiler olacak denilebilir. İnsan Genomunun deşifre edilmesiyle birlikte ortaya çıkması muhtemel ahlaki, sosyal ve kanuni problemler Her insana ait genetik bilginin, sigorta şirketleri, işverenler, mahkemeler, okullar, çocuk edinme büroları, polis ve askeriye gibi kanun uygulayıcıları tarafından âdilâne kullanılmasının sağlanması, en azından şahsî hakları ihlâl etmeden bir düzenlenme yapılması gerekecektir. Bunun için de kimler kişilere ait özel programı bilebilecek ve bu bilgiyi nasıl ve ne şekilde kullanacak? Genetik programımızın mahremiyeti ve gizliliği ne ölçüde korunabilecektir? Bir kişiye ait özel bilgilere kimler sahip olacak ve kimler kontrol edilebilecek? Ferdî genetik farklılıkların deşifre edilmesinin fert ve aile üzerindeki psikolojik tesirleri nasıl azaltılabilecek ve kişilerin belli genetik hastalıklara yatkınlıklarına bağlı olarak damgalanmalarının menfî tesirleri nasıl azaltılabilecek? Bir kimsenin genetik programının deşifre edilmesi, kişinin kendi idrâkına ve toplumun idrâkına nasıl tesir edecek?


    Ailenin özgeçmişine bağlı olarak belli bir hastalığının olup olmadığını tespit etmek için; bir genetik testin yapılması, isteğe mi bağlı olacak, yoksa herkes buna mecbur mu bırakılacak? Belli toplulukların veya meslek gruplarının, belli genetik testlerden geçirilmesi ve ona göre plânlamaların yapılması ne kadar ahlâkî, ne kadar normal bir muamele sayılacak? Hiçbir tedavi imkânının olmadığı hastalıklar için de, genetik test yapılması ve kişinin önceden bu hastalığını bilmesi doğru bir yaklaşım olacak mı? Meselâ aileler, kendi çocuklarını gelecekte erişkin dönemde gözüken genetik hastalıklar için test ettirme hakkına sahip olacaklar mı ve bunu kendi çocukları da bilecek mi? Genetik testler ne ölçüde tıp dünyası tarafından güvenilir ve doğru yorumlanabilir şekilde kullanılabilecek? Çocuk sahibi olup olmama veya çocuğun cinsiyetini seçme gibi, üremeyle ilgili problemler hangi ahlâkî ve insanî ölçülere göre çözümlenecek? Gelecekte genetik hastalıkları tedavide ve önlemede kullanılabilecek gen tedavisinin uygulanma kriterleri neler olacak? Meselâ, belli sakatlıkları hastalık olarak değerlendirip onlara gen tedavisi uygulamalı mı? Gen tedavisini kullanarak genetik bakımdan iyileşme sağlandığını söylemek (boyu uzatmak, zekâyı, güzelliği geliştirmek gibi) dinî ve ahlâkî açıdan kabul edilebilir mi? Bu işi yaparken çok daha kötü neticeler ortaya çıkarsa bunun mesuliyetini kim taşıyacak? Genetik teknolojilerin kullanımında mâkulluk ve adâlet nasıl sağlanacak? Bu teknolojiyi kullanmanın mâliyetini kimler ödeyecek? Sadece zenginler ve güçlüler mi bu teknolojilere erişim ve kullanım hakkına sahip olabilecek? Genetik teknolojilerin doğruluğu, güvenilirliği ve faydası değerlendirilirken hangi değer hükümleri esas alınacak? İnsan genomunun ham bilgileri üzerinden üretilecek yeni ilâçlar ve teşhis metotlarının mülkiyet hakları (patentler, ticarî sırlar, kopya hakları vs.) dahil ticarî kazanç ortamı olarak kullanılmasının ölçüleri neler olacak?

    Gen dizilerine ve diğer canlıların DNA dizilerine ham, işlenmiş veya ayarlanmış şekillerde kimler sahip olabilecek ve müdahale edebilecek?


    Genetik belirleyicilik ve genetik yatkınlıkla, sorumluluk ve cüzi irade, hastalık ve sağlık kavramlarında felsefî ve ahlâkî mânâda ne gibi kaymalar veya içtimaî sarsıntılar olacak?


    İnsanların genleri veya genetik programı, onları belli tarzda davranmaya zorlar mı?

    Genleri insan ruhundan ve insan ruhunun sahip olduğu lâtifelerden bağımsız, cebrî olarak, ferdi kötü işlere zorlayan unsurlar olarak görme eğiliminde olan insanların düşünceleri kabul edilirse, ahlâk ve terbiye gibi insanlar arası münasebetlerin kaynağı olan değerler çöpe mi atılacak? Bütün suçlular insanların başına belâ olduktan sonra, "ne yapalım bizim genlerimiz böyle dizilmiş" deyip kenara çekilme lüksüne sahip mi olacaklar? Bu takdirde mâsumların hakları ne olacak? Düşünülen sayısız faydalarının yanında, tıpkı nükleer santraller ile atom bombasının, maddenin aynı özelliğinden istifade edilerek icat edilmesi gibi, genlerle oynamanın çok korkunç bedelleriyle karşılaşılması ihtimalini de unutmamak gerekir.

    İnsanın veya kullandığımız hayvan ve bitki genlerinin şifreleriyle oynarken, sonumuzu getirebilecek, hiçbir ilâcın tesir edemediği korkunç virüsler, bakteriler veya mantarlar üreterek, büyük felâketlere de sebep olabiliriz. Unutmayalım ki, bir zamanlar dinozorların hakim olduğu yeryüzünde bugün hiçbiri yaşamamaktadır. İnsanlığın da aynı akıbete maruz kalmayacağını kim garanti edebilir? Genlerin şifresi çözülüyor derken, ancak harf sayılarını ve dizilişlerini ortaya çıkarmaya başladık, fakat henüz genlerin birbirleri ile karşılıklı münasebetlerinin ortaya çıkardığı tesirleri bilemiyoruz. İnsanlık için faydalı hususların geliştirilmesi yolunda bugün için büyük bir mesafe katedilmiştir.



    Canlıların biyolojik şifresini bir kitaba benzetirsek, bugün bu kitaptaki harflerin dizilişlerini ve bazı basit kelimelerin mânâsını çözebiliyoruz. Ancak bu harf ve kelimelerle oynadığımızda, karşımıza hangi mânâlara gelen yeni cümle dizilimleri çıkacaktır bilemiyoruz. Bu husustan endişelenilen birçok araştırma lâboratuarında; bilim adamlarına etik dersler verilip, ahlâkî kaideler hatırlatılmakta ve yapılacak çalışmalar sıkı şekilde kontrol edilmektedir. Bununla beraber kalbî ve ruhî melekelerini aklına yedirerek, vicdanını karartmış, genleri sadece maddî yönüyle görenlerin; büyük paralar ve menfaatler karşılığında yapacakları çalışmalarla ortaya kötülükleri asgarîye indirmenin yolu insanlığı bayağı zorlayacak gibi… Bu büyük başarıya imza atan bilim adamlarının bir kısmı ise, korkuların yersiz olduğunu düşünüyorlar. Onlara göre "hayat kitabı", genler üzerinde müdahale etmeyi kolaylaştırmıyor, aksine engelliyor. Millî İnsan Genom Araştırmaları Enstitüsü’nden Dr. Francis Collins, genler tarafından üretilen bir milyon civarındaki protein hakkında çok az şey bilindiğini belirtiyor. Bu yüzden genlerle oynamaya kalkışmayı çok tehlikeli bularak, "Genlere müdahâle şu safhada düşünülebilecek bir şey değil. Hem etik olarak, hem de güvenlik açısından, böyle bir müdahâle çok büyük sakıncalar ve tehlikeler doğurur" diyor. Celera Genomics’in Başkanı Dr. Craig Venter da aynı fikirde olduğunu; "Biyolojik mekanizmanın nasıl çalıştığını tam olarak anlamadan, kimse böyle bir işe kalkışmayacaktır." diyerek gösteriyor.



    Alıntı



     

Share This Page