Kuş Hatıraları

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda zipper tarafından 22 Haz 2013 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
    rüyalarımıza melekler uğrardı.
    Kapımızdan yoğurtçu
    bahçemizden ishakkuşu
    kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

    Kışın bir sobamız olurdu
    sobanın yanında kedimiz
    kedinin önünde yün yumağı
    bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

    Yerli malı kullanan
    yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
    kuruüzüm,incir,fındık
    tütün,çay,narenciye,kavun-karpuz yetiştiren
    kuru üzüm ve inciri satan
    karşılığında
    çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
    bir toprağın fertleri...
    Biraz yoksul biraz mütevekkil
    biraz mahcup biraz kırılgan
    biraz naif ama hep umutlu...

    Özlerdik.
    Memleketteki halamızı
    ince doğranmış bir dilim pastırmayı
    yurttan sesler korosunu
    akşam komşuluklarını
    radyo tiyatrolarını
    sabah ezanını
    kalaycıyı bozacıyı
    münir nureddin şarkılarını
    orhan boran yarışmalarını
    kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
    bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
    okul önü koz helvalarını
    akşam oturmalarını
    ve hayatı...

    Top oynardık
    ip atlar kedi kovalar
    taşlarla birbirimizin başını yarar
    mahalle savaşları çıkarır
    gece olunca da tutar babalarımızın elinden
    yazlık sinemalara gider
    Sadri Alışık Vahi Öz
    Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
    Olimpos gazozları içer
    güler eğlenir bağırır çağırır
    dönerken yıldızları sayardık.
    Biz sıkı çocuklardık.

    Hepimizin birer yıldızı vardı
    onlara isim takardık
    onlar da bize isim takardı
    pus ve dumandan önce bu şehrin
    geceleri gökırpan ve isimleri takılan yıldızları
    vardı.

    Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
    biz kimseden yana değildik.
    Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri
    olmazdı
    Bir değirmendeydik
    öğütülen ,
    öğütülürken türküler söyleyen
    buğday başaklarına benziyorduk.
    Ben,çorbalardan tarhanayı
    yemeklerden kurufasulyayı
    sigaralardan Harmanı
    belki bunun için çok sevdim.

    Yollar bozuk musluklar bozuk
    ziller bozuk paralar bozuk
    ama adamlar sağlam idi.

    Bu şehrin yıldızları vardı.
    Saçlarına kurdelalar takan
    çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına
    leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
    gözleri önünde
    yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
    küçük çocukları vardı bu şehrin
    bu şehrin yıldızları vardı.

    Ben Fenerbahçeyi amcam Vefayı tutardı.
    Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
    Taksimden Fatihe troleybüs kalkar
    Şişhanede mutlak raydan çıkardı.
    Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.

    Muammer Karacan’nın adına bir tiyatro binası yoktu
    bizzat kendisi vardı.
    Başımız ağrırdı komşumuz vardı
    gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
    Çorbamızı umutlarımızı
    memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız
    vardı.

    Geceleri bekçimiz
    gündüzleri sütçümüz
    bizim kadar zayıf da olsa
    nohuta ve makarnaya alışmış da olsa
    Sarman adında bir kedimiz
    ceplerimizde kırık misketlerimiz
    çamur bulaşığı ellerimiz
    ve gülümseyen bir yüzümüz
    kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
    biraraya gelerek çektirebileceğimiz
    bir aile fotoğrafımız vardı.

    Bir sabah bütün iyi şeylerin
    Ayvansaray iskelesinden
    hayal ülkesine doğru demir alan
    bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
    aramızdan ayrıldığını gördük
    Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı gazeteler.
    Süheyla hanımın Raci beyin
    Melahat Mehveş ablanın
    Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
    yazmadılar nedense.
    Ama yok ama yoklar.

    Ne Harman sigarası kaldı geriye
    ne Olimpus gazozu
    ne Sadri Alışık.

    Kalan bir tortuydu belki.
    Belki kırık bir rüya denizi
    belki suya düşürdüğümüz suretimizin
    cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı herşey.
    Herşey Maltepe sigarasının
    hep arandığında
    her bakkalda bulunabilmesi ile
    büyüsünü kaybetmişti belki de .
    belki de biz bir rüya mı görmüştük?

    Hadi hepsi yalandı.
    Hadi hepsi hayaldi.
    Hadi hepsini ben uydurmuştum.
    Ama rüyalarımızın melekleri
    ve soframızın daim konukları kuşlar?
    Ya onlar?
    Onları siz de görmediniz mi?
    Sizin de sofranıza konup
    rüyalarınıza uğramadılar mı?
    Onlar da mı yalandı?

    İbrahim SADRİ
     

Bu Sayfayı Paylaş