Haziran 2015 Gene Bonnaire, kendisinin de çok iyi bildiği gibi, zenginliğini ve statüsünü kullanarak istediği her şeyi rahatlıkla elde edebilen, kendini beğenmiş, kalpsiz bir çapkındı. Rose, onun gözlerden uzak bir İskoç adasındaki gizli sığınağına girmeyi başarmıştı ve ertesi gün Rory gelip, kendisini alıncaya kadar elinden gelenin en iyisini yapmak zorundaydı. Bu adamı, o şekilde kışkırtmamış olsaydı şimdi her şey çok daha kolay olurdu. Bir kez daha o anı, gözleri Gene in gözlerine kilitlenip, tüm benliğinin arzuyla yanıp tutuştuğu o gerçek üstü anı ve kendini nasıl korkutucu derecede zayıf hissettiğini anımsadı. Ve tüm mantığını bir yana bırakıp, kendini hislerinin vahşi ve içgüdüsel dürtüsüne terk etmek istedi. Peki, ama aklı başında biri böyle hareket edebilir miydi?
