Midas Krallığı

'Tarih' forumunda Uygu tarafından 7 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    M.Ö ikinci binin son yüz yıllarında Anadolu’yu ele geçiren Frigler Doğu Avrupa’dan gelmiş bir kavimler birliği olduğu görülmektedir. Onarlın Anadolu’ya gelişi doğal olarak önemli bir tarihsel olay sayılmaktadır. Çünkü platoyu geçip Hititlerin Anayurtlarında atılmasında etkili olarak Frigler yarımadanın iç kesimlerinde birkaç yüzyıl ellerinde tutmuşlar yazık ki Frigler tarihi hakkında pek az bilgimiz var.

    [​IMG]

    M.Ö. 8. yüzyılda benimsedikleri abc ile yazdıkları yazıtlar bu gün elimizde bunlar okuması anlaşılmaktadır. Bu nedenle tarihlerinde geçen olaylardan söz eden belgeler ile bu olayların zamanların gösteren işaretler yazıtların dışında iki ayrı alanda aramak gerekiyor Yunanlı yazarlar Firgler hakkında kuşakta kaşağın bilgileri kaydederler. Bundan ötürü Frig tarihinin geç dönemleri üzerine söylenecekleri üzere daha çok şey vardır. Asur ve Urartu krallarının yıllıklarında da bambaşka bir bakış açısıyla da Firgya yayınlamanın doğu sınırındaki siyasal gelişmelerde söz edilmektedir.

    [​IMG]

    Yunanlılarda Firig yayılmasını troia savaşında önce olduğu konusunda düşünce birliği vardır hatta daha eskiden Troialı priamaos’un amazonlar diye bilinen halka karşı adını Phyrgialı önderlerinden olan Mygdonların Kralı Mygdonla birlikte savaştığından söz eder kimi zaman Amazonların Hititler olduğunu cesaret edenler olmuştur. Konuya Mezopotamyalılar açısında bakıldığında Yunanlıların verdiği adla anılmasalar bile Firiglerden Asur kaynaklarında ilk kez söz edilmesi M.Ö.1660’la tarihlenebilir. Asurulular Friglerden söz ettiklerinde Muşki kimi zamanda Muşki ve Tabal diyorlardı bunlardan ilki sonradan Roma eyaletleride olacak Lykaonia ile Kapaodikiayı elinde tutuyor görünürken öbürü Hitit krallarının kuzeydeki eski düşmanı Kaşka kabilelerinin birleştiği olmuş beklide Hititlerin yerlerinde edilmesinde onlara destek olmuşlar.

    [​IMG]

    Böylece Hitit imparatorluğunu yıkılmasının üzerinde yarım yüzyıl geçmeden Marmara’dan DoğudaAsur boylarına değin İç Anadolu’nun tümünü kapsayan Frig krallığı yada belki birbirleriyle yakınlığı olan yöneticilerden oluşan anlaşmalı bir birlik kurulmuştur. Ama Troas’dan Lykia’ya uzana alanın sıkı sıkı elinde tutan eski Assuva birliğinin tutucu yerli devletlere firglerle Ege kıyılarında arıyordu güneyde de belki Mopsos ile onun Yunanlıların daha önceden yerleştikleri Kilikia krallığını Toroslardan Suriye yoluna kapatıyordu.

    [​IMG]

    Mopsos’un aştığı yolu başka Yunanlılarda izleyecek M.Ö. 11. ve 10. yüzyıllarında bütün Ege kıyılarında denizden den gelen yerleşmeciler yerleşecekti bu durumda ilzeirni aramamız gereken yer uzun süre oturdukları Anadolu’nun iç kesimleridir. Bu yerlerin sayısı gerçekten çoktur. Doğuya doğru öyle görünüyor ki Frig yerleşmelerinin en yoğun olduğu yerler beklendiği gibi eskiden beri oturanlar Hitilerin Anadyurdu denilen alandır. Burası Ankyra başlayıp doğuda kızıl ırmak yayının tümünü içine alarak Kapadokya’nın ötesine gider. Bu yerlerin çoğu Alacahöyk AlişarKültepe, pazarlı gibi Tunç Çağının belli başlı kentlerinin yıkıntıları ve boğazköydeki eski Hitit başkentinin kalesi üzerinde kurulmuş duvarlarla çevirili olan hali kasabalardır.

    Pazarlı’daki bir evin çevresini kaplayan boyalı kiremitlerin üzerinde yürüyüş halindeki Frig askerlerinin de bulunduğu kabartmalı resimler vardır. Bu askerlerin daha önce Anadolu’da benzeri hiç görülmemiş yuvarlak kalkanları ve türlü miğferleri vardır. Boğazköy’de Frig tabakasında Firgi yontu sanatının tuhaf bir örneğinde çıkmıştır. Yarı çıplak tanrıçanın iki yanında lir ve çift kaval çalan güldürücü kişiler bulunmaktadır. Bütün bu örenlerde ele geçen Friglere özgü birkaç renkten oluşan cetrevil desenli çanak çömlekli daha da çekicidir.




    Frig krallığının batı yarsının tarihi de Arkeolojisi de öteki yarısından iyi bilinir. Başkent Gordion dahasonra Kral yolu olan büyük karayolunun Sakarya’yı kestiği noktadır Kentin kalıntılarını örten kocaman höyükten Yunanlı yazarlın tanıdığı Gordios, Midas gibi adaların bağlantılı kimi Phyrgialı
    Yönetici ailelerin zengin mezarlarının bulunduğu çok sayıda Tümülüs görümektedir höyükte Ameriklalırca yürütülen kazılar kentin M.Ö. VIII. Yüzyılındaki askeri gücünü ve görkemini ortaya çıkarmıştır.

    Eski bir Hitit yerleşmesinin yıkıntıları üzerine kurumlu olan Kentkalın ağaç gövdeleriyle desteklenmiş güçlü taş duvarlarla çevrilmiştir. Taş kulelerin arasında oldukça içinde kalmış güzel bir kale kapısı ortaya çıkmıştır. Kapıdan sonra göz alıcı kamu yapıları gelmktedir. Bunların bir kısmı şekillerle süslü mozaiklere çok erken örnekleriyle döşenmiştir. Amerkalıların açmış olduğu birkaç tümülüsün en büyüğünün yüksekliği 60 metreyi geçmektedir. Sözlü geleneğe göre bu Middasın mezarıdır. Mezarın odasının yeri dermeyle 1955 yılında saptamıştır. Zemin yüzeyinde açılan yatay tünelle de odaya ulaşılmıştır. Bunun basit bir mühendislik işi olduğunu düşünülmüştü. Belki ama işin son aşamalarında beklenmeyen güçlükler ortaya çıkmıştır.

    Midas’ın Krallığı

    Tünelin boyu 90 metreyi aşmıştı ki yaklaşık 1 metre genişliliğinde dikey duvarla karşılaşıldı şimdi hayta olmayan kazı başkanı Dr.Rodney Young , bu duvarı yardığında portakal büyülüğündeki molozlar bu oyukta akmaya başladı çıkanlar temizlendikçe yenileri geliyordu.

    Dr Young o zaman bunların mezar odasını üzerine yığılmıuş olan koruyucu molozlardan oluşan tepe olduğunu anladı başka seçeneği olmadığı için gelen molozları tam bir hafta boyunca dışarıya taşımak zorunda kaldı vagonlarla dışarı atılan molozlar 150 metre küpü aşmıştı akıntı yavaşlamaya başlayınca taş duvardan yaklaşık 2 metre içeride bu kez koca kütüklerden oluşan başka bir dikey engel olduğu görüldü. Dr.Young bu engelinden arkasından bir metre kalınlığında gene bir moloz duvarı onunda arkasında mezar odasında duvarı vardı odanın duvarları çok özenli bir biçimde kesiti 0,2 metre kareyi bulan çok büyük artış gövdelerinden yapılmıştı. Bu sırada her iki yandaki moloz duvara destek verdikten sonra yukarı tırmanıp mezar odasında çatısını inceleyebildi. İşte burada karşılaştığı görünüm gerçekten olağan üstüydü.

    Mezar odasının üzerine yılmış olan molozlardan üzeri toprakla örtülmeden önce 25 cm lik bir kil tabaksıyla sızıntıyı engelleyecek biçimde örtülmüştü şimdi kilin altındaki moloz boşaltınca ortadan kilden katedral kubbesi biçiminde koskoca bir kubbe kalıvermişti.artık tepenin muazzam ağırlığını bu kil tabakası taşıyordu. Dr.Young. tepe çökecek diye pek kaygılanmayıp mezar odasının ahşap odasında bir delik açamaya girişti.

    Dr.Young açmış oldukları delikler odaya girişiyle çok heyacanlı bir shane yaşanmış olsa gerek tam önünde durduğu yerin altında üzerinde krallığın iskeleti bulunan büyük kerevet çökmüş iskelet çürümüş 21 kat keten ve yünlü örtünün altında yarı yarıya gömülmüş duruyordu. Ama daha ilk adımda onun dikkatini çeken 2600 yıl sonra içeri dolan havanın etkisi ile çözülmeye başlayan ahşap eşyanın odanın sessizliğinde açıkça duyulan hafif çıtırtılarıydı.

    Mezar odasına ahşap eşyası için kaygı duymakta bir ölçüde haklıydı Dr. Young heen kimyasal işlemlere geçirebilirdi. Ama bu kadar çok eşya hangi müzenin başına kalsa büyük bir sorun olurdu mezar odasından çıkanlar arasında en az dokuz tane 3 ayaklı tahta masa , iki kalkmalı kafes, 3te süslemeli iskemle vardı bu eşyanın kalkmalarını niteliği ve karmaşıklığı göz alıcıydı.

    Sayısı 1069’u bulan tunç kaplarda çok ilginçti. Sağda duvar boyunca büyük bakır kazanlar demir saç ayakları üzerinde dizilmişti. Bunların önünde kalkmalı büyük mobilyaların çökmesiyle yerlerde saçılan kaplar vardı her şey bir yana kaplar küflenmiş tuncun saçtığı tavus kuşu mavisi renkleriyle olağan üstü etkileyici bu katlar şimdi Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinde özentiyle raflara dizilmiş kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra eki donuk bakır renkleri geri verilmiştir. Güzel işçilerine karşın kapların özgü etkileyici görünüşü kaybolmuştur. Kapların beklide en çarpıcı olanları ağızları insan figürleriyle süsülenmiş olan üç tunç kazandır.

    Dış ülkelerden alındıkları sanılan bu kazanlar Urartu maden işçiliğinin en yüksek düzeydeki örnekleriydi. Bunların dışında çok değişik biçimlerde büyük tunç kaplarda bulunmuştur.kova biçiminde olan bir tanesi kürkleyen aslan başı gibi yapılmıştır. Asur kralı ikinci Sargon’un sarayında götürülmüş yüksek kabartmada bir kişi sol elinde bu tören kabının son benzeri vardır. M.Ö. 8. yüzyılın son on yılında yapılan bu kabartmanın tarihini D.R. Young’ın tamda midas’ın üzerine vermiş olduğu tarihe karşılık geliyor.

    Bir firig mezarının tamamen özgü bir yanı burada bir nebze olsun altın yada gümüş çıkmamış olması daha erken dönem erkek mezarlarında hep görülen siyahlardan bulunmamasıdır. Buna beklide hiçbir zaman doyurucu bir açıklama getirilmeyecektir. Kerevetteki ölünün yaşı altmıştan çok boyuda bir buçuk metreden biraz uzun olarak belirlenmiştir. Ayağında süslü çizme yada potinler üzerinde birbirini altı yerden tunç fibula ile tutturulmuş 2 giysi vardı. Ayrıca yatağın baş uzuna yakın yerdeki büyük keten torbada bulunan 165 tane fibula torba parçalanınca yere saçılmıştı ancak değerli madenlerden yapılmış değerli madenlere rastlanmamıştı. Midas adının efsanevi altın çağrışımını düşünenler değerli eşyanın ikinci bir odada kazılan yerin altında gömülü olduğunu ileri sürmüşlerdir anca Young’un bu ideadan kuşku duyması için kendine göre gerçekleri vardır.

    [​IMG]

    Midas’ın Krallığı

    İlgi çekici başka bir noktada yazıtlardır. Midas’ın mezarında bulunan yazıtların büyük bölümü tunçkaplarının üzerindeydi üç tanesinde temizlendikten sonra ağzını tam kenarında küçük bal mumu levhalar üzerinde anlaşılmaz frig alfabesi ile yazılmış kısa yazılar görüldü. Taş yada kil tabletlerle anlaşık olarak balmumu kaplanmış tahta ya da fildişi levhalara yazı yazmak o sırada Asur da yaygındı Anadolu’da çok erken dönemlerde bu uygulama benimsenmiş olmalı
    Başkent Gordion’un dışında Frig anıtlarının yoğun olarak bulunduğu yer Eskişehir’in güney doğusundaki kayalık dağlık uzak bölgelerdir. Bunlar kayalardan yontulmuş orasında burasında aslanlar yada kolayca tanınmayan figürler olan heykellerdir. Geçen yüzyılda bunları keşfedenler kral mezarı ile ilişkili olduklarını ileri sürmüşlerdir. Yakınlarda yeni yorumlar getirmiştir. Bu bölgede aralarında Sakarya’nın da bulunduğu birkaç önemli ırmağın kaynakları vardır. Hemen hemen her seferinde bu yontuları bir tatlı su kaynağını yakınında bulunduğu göze çarpmaktadır.

    Dr.Barnett buna dayanarak bu yontuların suya tapınmayla ilgili kutsal yerler olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu anıtların en etkileyicisi yazı kayadaki Midas’ın mezarıdır. Bunu da kayalık bir yayla biraz daha sonraki dönemlerde kalan yıkıntılarla kaplıdır. Yakınlarda dik dik bir bal kaya üçgen çatılı bir yapının cephesine benzetilerek yontulmuş kabartma biçiminde geometrik süslemelerle bezenmiştir. Bu süslemelerde pazarlık bulunmuş olan pişman toprakta duvar kaplamaları örnek almış olmalı üçgen çatının tepesinde çok Yunanvari bir akroter taçlandırılmaktadır. Bu yapı mezar değil de daha çok tapınak olarak düşünülürse Barnett’in önerdeiği gibi kaya yontuları genellikle Anadolu’nun çok eskiden beri tapınan Doğa Tanrıçasının Frig dilindeki adının Yunancadaki karşılığı olan Kybele kültüyle bağıntılı olabilir Frigler ona kaya kadını derlerdi.

    Barnett Firgllerle ilgili baka bilgileri de bir araya getirmiştir. Firig dilindeki yazıtlarla ilgili olarak şunlar söyleniyor: Firig abcsinin en az İon ve Yunan abcleri gibi Fenik abacsinden alındığını herkes bilir. Ancak Frig harflerinin bilinen en eski Yunan örneklerine çok benzediği bilinse de bu gerçek pek ilgi göstermemiştir. Öküzün tarlayı sürdüğü gibi denen ilk dönem, Yunan yazıtlarında kullanıldığını gördüğümüz satırları her iki doğrulukta yazma yönetmenin Hitit hiyeografilerinden Frigler aracılığıyla alındığı bellidir. Barnett burada şu sonuca varıyor: Firig abcsi Yunan abc sinin babası olabilir. Gorion’dan M.Ö.8.yüzyıl ortalarında bu buluşun gerçekleştiği yeridir. Barnett küçük çaplı başka başarılılarında Firglere ait olduğunu anımsatır. Yukarıda sözünü ettiğimiz üzerinde resimler olan kiremitler Feriz denen kabartma heykellerin Frig mimarlarınca bulunduğu savunan desteklenmektedir.

    Barnett Latincede oya işleyene Phrygio denildiğine dikkat çeker. Yunanlıların Frig halılarını iyi bildiğini bunlara Tapis dediklerini söylerler. Yunanlılar zilin fülütün ve başka müzik aletlerinin bulunmasını da Phyrgio halı müzisyenlere borçlu olduğumuzu söyler. Son olarak gülü Midas’ın bulduğu söylenir at yetiştiren soylular diye betimlenen Anadolu’nun bu kuzeyli yönetileri belkide sonunda yerli halkın kültürünü esaslı bir katkıda bulunmuştur, ancak bu kez Kafkaslardan gelen yeni bir göç dalgasıyla yönetimlerinin armesi çok sürmemiştir.

    İncil’de “Gomer” diye geçen tarihte Kimmerler diye bilinen güney Rusya’dan gelen barbar bir ulus M.Ö. 7. yüzyılda platoyu doğudan batıya hızla geçti Gordion yakılıp yıkıldı Midas’ta söylendiğine göre canına kıydı.

    [​IMG]

    [​IMG]

    [​IMG]

    Alıntı
     

Bu Sayfayı Paylaş