Musibetler ,bizi YARADILIŞ MAKSADIMIZA götüren vasıtalardır. Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur: '' Allah ü Teala bir kimseye HAYIR DİLERSE ,ilahi adalet gereği ,o kimsenin günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için onu musibete uğratır.'' İMTİHAN maksadıyla bu dünyaya gönderilen bizler,yine imtihan için birtakım musibetlere uğratılacağız Ta ki ,kabiliyetlerimiz gelişsin ve Allah'a layıkıyla kul olabilme merteesine ulaşabilelim. Bediüzzaman şöyle der: ''madem burası kulluk yeridir;hastalıklar ve musibetler ,sabr etmek şartıyla ve o hizmete ve ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne girdiğinden ,şikayet değil şükretmek gerektirir.'' MUSİBET, günahların affı ve Allah katındaki derecenin yükselmesi için insana yüklenen HAYIRLI bir külfet olduğuna göre,insan bu fırsatı sabır yolunda değerlendirmelidir. bu husus bir hadis i şerifte şöylece dile getirilir: ''en ziyade musibet ve meşakkate uğrayanlar,insanların en iyisi,en Kamilleridir.(keşf'ül-Hafa) Allah'a inananlarla inanmayanların başlarına gelenler açısından musibet: Allah'a tam bir iman ile bağlanıp O' nun emirlerine mümkün mertebe uymaya çalışan nice kimseler vardır ki,ömürleri boyunca sıkıntılardan,felaketlerden kendilerini kurtaramazlar.ve Rabbini tanımayıp ömrünü Allah'a isyan içinde geçirmiş nice kimsele vardır ki,dünyanın her türlü nimetinden istifade ederler,sıkıntı ve felaket nedir bilmezler. işte bu farklı iki vaziyetin arkasında , İlahi adaletin bir işleyişi gizlidir. Cenab-ı Hak ,insanın yeryüzünde işlediği zerre miktarı bir iyilik veya fenalığın dahi karşılıksız bırakılmayacağını açıkça beyan buyurmuştur.Bu Rabbimizin ADİL isminin bir gereğidir. Fakat RABBİMİZİN müminlere yönelen bir de RAHİM ismi vardır ki,bu isim gereği ,mü'min kullarının günahlarının mümkün mertebe ahirete bırakılmadan bu dünyada iken affa uğraması için,birtakım VESİLELER karşımıza çıkar. Maruz kaldığımız küçük veya büyük her türlü sıkıntının başlıca hikmeti bundandır.peygamberimiz şu hadisleriyle işaret buyururlar: ''bir müslüman üzerine gelen bir ağırlık,bir hüzün,bir keder,hatta bir diken batması kadar küçük de olsa,küçük bir eziyeti ,Allah o müslümanın günahlarına kefaret kılar.'' bu hakikat,''Dünya kafirlerin cenneti,mü'minlerin cehennemidir:''mealindeki hadiste,ahirete inanmayanın zulmünün cezası ahirete bırakıldığı için fazlaca sıkıntılara ve felaketlere uğramaz.Ahirette göreceği büyük cezaya karşılık ise,bu dünya hayatı ona göre bir cennet hayatıdır. Alıntı
musibetler ölçü olacak ki,kul kendini hizaya çeksin,insan her an imtihandadır,musibete maruz kalan kul yaratanına mağfiretine sığınmalı,isyana ve küfre düşmemelidir ki,imtihanını başarıyla geçsin.derdi olan sevinsin derler eskiler,derdi olan Rabbi'ne sığınır ki, zaten Mevla'nın en sevdiği şey kulunun dua eden sesiymiş Rabbim mağfiretine eren ,dert geldikçe dermanı kendisinde bulan kullardan eylesin bizi....
Bence ölçüdür.Ama bunun ne kadar farkına varıp da kendimize çeki düzen veririz bilemem ama, başımıza gelenlerin bu dünyadaki imtihanımız olduğu su götürmez bir gerçek...Rabbim hiç kimseye taşıyamayacağından ağır yük yüklemezmiş...Dilerim bizler hakkıyla sabredip şükredenlerden olalım...
Her görünenin ardında ilahi bir plan vardır.. Sabır ve şükür bizimle olsun Teşekkürler manidar yorumlarınız için