portakalı soyup başucuma koymuş gibi iyiyim... dün ecnebi bir sokağa fısıldadım durdum gözlerimi kapattığımda neden düz çizgilerden yürüyemediğimi ben gör müyüm firuzan ? nasılsın? kuş bakışı bir acıyı haritaya düşürmüş gibi iyiyim ... bbc radyosunu dinlerken ikinci bir radyo açıyorum kelt müziğiyle doluyor sunucunun ağzı savaş ve para ekonomisi yerine küstüm çiçeğinin biyografisini okuyor ben aynı haritadan bir su yolu buluyorum bir de göl kansam yaşamanın her bahanesine geçer mı sus uzluğum firuzan ? nasılsın? ellerimin kirini bir musluk altına tutmuş gibi iyiyim... aklımın bir yerinde oyma tahtadan yapılmış beşik ve kenarına iliştirilmiş nazar boncuğu kir tutmanın da bir yaşı var biliyorum parmaklarım avuçlarımın kenarından yeşerirken katlanmış bir sesle neye ağlıyorum firuzan ? nasılsın? bir ağacın en uç özgürlüğüne takılmış uçurtma gibi iyiyim... çırpındıkça kırılan çıtaları ile bedenim sersem bir rüzgarın emrinde gündüzün susmuş yaprakları gece birer çağla hikayesi kendimi yırtsam kutsal kitaplardan başı boş sayfalardan olur muyum firuzan ? nasılsın? bir uykuda görülme zorunluluğu olan rüya gibi iyiyim... kahve kokusunu kazara devirdiğim masa örtüsünden yayılan fala bakıyorum hayretle işte bir at bir kız için kısmet olmalı dört karga bir korkuluk için korku olmalı mısır taneleri ve yollar ve şapkalı bir adam,gözlerini ellerine siper etmiş üç güne varmaz gülümser miyim firuzan? nasılsın? öleceğine doğacağına en çok da yaşadığına şüpheyle bakanlar gibi aydınlığa kavuşmak uğruna annesini yırtan çocuklar gibi duvarlara banklara kağıtlara sonunda yorulup mezar taşlarına isim yazanlar gibi tomura saklanmış acıyla uyanıp bir avuç dolusu suyla yüzlerini güldürenler gibi iyiyim... bir ülkede bir şehirde bir sokakta bir kadın bir adam ya da yakışıklı bir hiç gibi bir şikayet bir iltifat bir mırıltı gibi birbirimize karışırız korkusuyla aldığımız isimler gibi iyiyim... bir ada yazılmazsa herkesin şiiri olur tedirginliğiyle ne kadın ne adam ne de iftira diye sadece çıtalarının kırık olduğunu bildiğimden ben de senin adına yazdım firuzan adına yazdğımdan beri ırmakları nehirleri gölleri mavi renkle gösteriyor haritalar ağını tamamlamış örümcekler unutulmuş köşelerde elmalı nargile tüttürüyorlar yine söylentilere bakacak olursan insanlar ölüyor açlıktan ihtiyarlıktan can sıkıntısından belki de bulutların çözülmüş sırlarından damlayan yağmurlar yüzünden ama kimse aşktan ölmeyi göze alamıyor firuzan yaşama daha güzel bahane bulamadığından ne sorarsan sor ben iyiyim... ya sen tüm iyilikler adına sen nasılsın firuzan?
Firuzan'da iyiymiş çoluk çocuk iş güç ugraşıp duruyormuş dünya meşgalesi işte... şiir kime ait bilmiyorum benim okudugum yerde de yazar belirtilmemişti