Osmanlı İmparatorluğunun plansız ve programsız bir şekilde aldığı ve harcadığı dış borçlar, bu devletin siyasi ve ekonomik gelişmesine darbe vurduğu gibi, Türkiye Cumhuriyetini de kuruluş yıllarında ekonomik açıdan sıkıntıya soktu. Lozan Antlaşması ile Osmanlı borçlarının bir kısmı Türkiyeye ve imparatorluktan ayrılan diğer devletlere devredildi.Borç paylaşımında çıkan anlaşmazlıklar yüzünden Türkiye ile alacaklıları arasında antlaşma, ancak 13 Haziran 1928′de imzalanabildi.Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun 161 milyon liralık borcunun 107 milyonluk kısmını, yani yaklaşık yüzde 67′sini ödemeyi üstlendi. Anlaşma gereği borç 99 yılda ödenecekti.1929 ekonomik krizi sebebiyle, Pariste 1933′te yeni bir anlaşma imzalandı.Bu yeni anlaşma ile borç miktarı yüzde 20 kadar düşürüldü ve ödemenin 50 yılda tamamlanması kararlaştırıldı.İlerleyen yıllarda karşılaşılan döviz sıkıntısı sebebiyle ödeme sistemi değiştirildi ve frank yerine Türk lirası ile ödemeye geçildi. II. Dünya Savaşının başlaması üzerine Türkiye, 30 Eylül 1940 tarihli Bakanlar kurulu kararı ile Alman işgaline uğrayan Paristeki Takip Meclisini tanımadığını, ona ödediği komisyonu kestiğini ve borçların ödenmesi işini bizzat üzerine aldığını ilan etti. Bazı diplomatik faaliyetlerden sonra 1944′te özel antlaşmalar imzalandı.Bu konuda yapılmış birçok araştırmada alacaklıların elinde bulunan tahvillerin daha yüksek fiyatla satın alınarak, bütün borçların ödenmesinin vaat edilen süre 29 yıl önce 1954′te bitirildiği söylenir.Ancak borçların tamamının ödenmesi 1980′lerde bitti.Böylece 1854′te başlayan dış borclanma macerası yaklaşık 130 yıl sonra kapandı.Ancak bu acı tecrübeye rağmen Osmanlı dönemindeki hataların tekrarlanması sonucu, günümüzde aynı macera devam ediyor. Kaynak:Sorularla Osmanlı İmparatorluğu Erhan Afyoncu sh.553