PELİN ONAY 06.05.1976 Balıkesir'de doğdu, hıdrellez'in ve mayıs'ın çocuğu. Bütün şehirler güzel belki ama Pelin İzmir'de yaşıyor ve özel bir gemi acentesinde çalışıyor. Kim olduğunun diğer anlamlarda pek bir önemi yok. Önemli olan paylaşmak../..paylaşabilmek. Hayat üniversitesinde halâ daha yüksek lisans öğrencisi ve bitirme tezi bir türlü bitmiyor..bitirmeyi de istemiyor. Geçmişi evi gibi kullanmadığı için, özgeçmişi bu kadar. Şimdilerde sadece özgeleceğine bakıyor..Evli değil ev'siz ve ne sevgiyi ne de rakıyı susuz içemiyor..Aşk'a gelince..onunla henüz işi bitmedi, yaşattığı bütün kırgınlıkların şarkısını besteleyip söyleyecek ama ona hiç kırılmadan.. Ürünleri: Simurg, Ağır Ol Bay Düzyazı, Aykırı Sanat, Hayal,Frambuaz,Picus, Mor Taka, Arta, Cumhuriyet Kitap,Yasakmeyve, No Edebiyat, Lacivert Sanat, İLe ve Mavişehir Plus dergilerinde yayınlandı. "Lirik hesaplaşmalar../..dönüyorum" şiiri ile 2004 Aykırı Sanat Jüri Özel Ödülünü aldı. İlk şiir kitabı "NÜ SIZI", ArtShop Yayıncılık tarafından Temmuz 2007'de çıktı. En büyük tutkusu şiir ve müzik olduğu için, düşlerini ikisiyle besliyor... Memleketi Cunda taptığı, Assos vazgeçemeyeceği ve Olympos da gitmekten usanmayacağı yerler..İzmir ise saklı bir kent aşk yüreğinde... Nisan Yağmuru... /... Olma kapalı çarşı dudakların, kalabalık ve renkli susma. Dilimde kurur kelimeler biliyorum, olmayacak bir şey sana dirilmem çocuk aklıma uyup da yürüdüm meydanlarında kapını çalıp kaçmaktı niyetim bir satır başında birden karşına çıkmak, ve düşürmek kolunun altındaki cümleleri olmadı. Ezberimde kaldın karıştırırken gülüşlerini yoldan çıktım, sana düşüyorum kurtarma beni
GİZLİ ÖZNESİN gizli öznesi bol cümleler kuruyorum “seni seviyorum” kimi? seni.. öznesini yüreğimde tutuyorum noktaları kaldırdım sana uzanan her kelimeyi, virgüllerle uzatıyorum yan yana oldukça çoğalacak, dolaylı tümleçlerimiz biriktirdiğim bütün belirtili sıfat tamlamalarını, senin için koruyorum ...üç noktalar sana olan suskunluğum / susuzluğum herkes duysun bu sevdayı diye, avuçlarımdan gökyüzüne ünlemler gönderiyorum devrik bir cümleydim senden önce grameri bozuk bir yürek yangınıydım sen geldin, yerli yerine oturdu kelimeler noktalı virgülle uzatıyorum hislerimi sana, ulaşabildiğin yerden tamamlarmısın..? özel isimleri büyük harfle başlayarak yazıyorum yani adını yani sevdanı dahası bizi parantez içinde yaşadıklarımız var, aman kimse duymasın tırnak içine aldım bendeki yerini, kem gözlerin nazarı dokunmasın haydi! bir kesme işareti gönder bana, ismimim dudaklarından çıkışını yazayım haydi! iki nokta üst üste gönder bana, bende ne kadar var olduğunu sana açayım gizli öznesi bol cümleler kuruyorum “seni seviyorum” kimi? seni.. öznesini yüreğimde taşıyorum..
PREMATÜRE AŞKLAR -her çiçek mevsiminde açar,beni neden erken çağırdın, diye sordu kadın -bilmiyorum,seni bu mevsim yetiştirebilirim sanmıştım ama sen soldun, diye cevap verdi adam. Tutunamıyor aşklar gündüzlerin maskeli yüzlerinde..hep geceleri bekliyorlar, gecelere susuyorlar, gecelerden medet umuyorlar..Kapının her çalınışında, acaba kim, sorusu yerini, acaba hangi aşk, sorusuna bırakıyor ve aşklar umutların içinde yaşam mücadelesi verirken, insanlar bu mücadelenin içine umut depolamaya çalışıyor. “Umutlarımı kim rehin tutuyor?” diye bağırıyor birisi. Kimse duymuyor, cevap vermiyor ve rehin tutulan umutlar bağırışların içinde kimliğini ve sahibini arıyor. Alt alta verilen ilanlar göze çarpıyor gazete köşelerinde: -umudumu kaybettim, hükümsüzdür. -aşkımı kaybettim, hükümsüzdür. -kendimi kaybettim,hükümsüzdür. Çoğalıp gidiyor ilanlar, okuyanların şaşkın bakışları arasında. Herkes kapsama alanı içinde aşklar yaşamak istiyor ama çekim alanının içine girmeye korkuyor..Çelişkiler hayatımızın öğütülmemiş yüzü. Kendi yüreğimizle bile bazen çelişkiye düşüyoruz...İşte bu yüzden hep korkuyla besleniyoruz ve sağlıksız aşklar getiriyoruz dünyaya. Normal kilosunda olmayan, çelimsiz ve prematüre aşklar..Herkes yaşayacağını söylüyor, biz yaşayacağına inanarak dualar ediyoruz ve kötü haber bir anda geliyor kulaklarımıza; “üzgünüz,aşkınızı kaybettik....!”.. Ne ağlamak geri getiriyor kaybettiklerimizi ne de ağıtlar yakmak..Çünkü bizler korkuyla besleniyoruz ve bu böyle devam ettikçe, sağlıksız aşklar hep bizimle olmaya devam edecek.. Tutunamıyor aşklar gündüzlerin maskeli yüzlerinde. “Aşklarınızı tutun ve korkutmayın..” diye sesleniyor bir çocuk.. “Geceleri beklemesin aşklar..gündüzleri de soyunabilsinler..” diye karışıyor biri.. “ve kapsama alanı içinde yaşasınlar..” diye ekliyor yaşlı bir amca. Gülümsüyorum... Gün ağaracak bir kaç saat sonra,maskeler takılacak, göz yaşları silinecek ve gülümsenecek. Bu yüzden vakit geç olmadan çelişkilerimi öğütüyorum....umutlarımın içinde mücadele eden gözü pek yüreğime hayat öpücüğü veriyorum..Hükümsüz kalmasın hiçbir duygu ve us’ların derinliğinde kaybolmasın duygular, bunu inatla istiyorum..Tüm şehirler uyurken,ben, ben oluyorum; tüm şehirler uyanıkken ben de herkese benziyorum..Bir iyi geceler öpücüğüne hiç alışkın olmadığım kadar ihtiyacım var..Öyleyse değişecek her şey..İnsanlar gündüzleri sevişecek ve gün yüzlü aşklar gelecek dünyaya..insanlar gündüzleri sevişmeyi öğrenecek ve utanmayacaklar yüreklerinin çıplaklığından..Bu yüzden, herkes adına, kendi sesimden haykırıyorum ve olmasın diyorum prematüre aşklar: “eş ruhum, nerdesin...?.... mevsimindeyim bir çiçeğin..”
Dilimde Ay Tutuldu... /... Dilsizim (şaraba yatırdım yüreğimi, sabaha bi'şeyim kalmaz) korunaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili sağanak yağışlı günlerimde sığınacağım bir yer bulunsun bari, şiirlerde bir ev'cağızım olsun üç oda bir salon yalnızlığımı kiraya vereceğim heveslenme, senin için düşlerim başka aklını başından alıp, gezmeye götüreceğim ne güzel gülüyorsun, dudaklarında eski İstanbul resimleri öyle kal lütfen, yüzüme baktığın anın resmini çekeceğim sana söz veriyorum, sen de bana umut ver sonra her şeyi unutup, ülkeme geri döneceğim bende bir hoşum, şarkıların belalı güzelliğine vuruldum o uzak ayda kaldı onayladığım gülüşler raks eden sevişmelerin çingene zamanındayım, 'gel' desen, gidemeyecek kadar sarhoştur özlemler anlayışımı kaybettim, beni anla karşılığında gözlerimin kahvesinden içireceğim düşe kalka düşledim, son baharım kaldı beni şimdi tutmazsan, dudaklarına devrileceğim oturaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili yorgun günlerimde dinleneceğim bir yer bulunsun şiirlerde bari, bir nefeslik yerim olsun
Ses (İm) Duvardan Düştü... /... Kaldırın (ses düşerse, kelimeler yara alır) - pardon,'seni seviyorum' diyen bir ses buradan geçti mi acaba? - hayır bayan, görmedik bir adam çıplak sesle şarkı söylüyor, sesi üşeyecek diye çok korkuyorum bir kadın limanda günah çıkartıyor, günahları denizi kirletecek diye tedirgin oluyorum tut(ma) beni gece karanlığında şarkılara gebe kalıyorum - pardon, 'seni özledim' diyen bir ses uğradı mı acaba buraya? - hayır bayan, uğramadı tutkularım çiçek verdi, kokusunu saldı satamadım biriktirdiğim dağ özlemlerini İsmet Teyze yaşasaydı söylerdi, anılarla nasıl başa çıkılacağını herkes ölüyor, sevdaların öldüğü gibi kandır(ma) sın beni şiirler, yokluğumu isimlendirmeye gidiyorum - pardon, 'kadınım' diyen bir ses bir not bıraktı mı acaba? - hayır bayan, bırakmadı cinayeti ellerim gördü bir de yüreğim gözlerim inanmaz yüze değmeyen bakışlara beni rahmine al ve yeniden doğur anne yanılgılarımın kapısını tekrar çalmayacağım kuş tüyü vaatlerde kaybettim gerçeğimi kandır(ıl) dığımı bırak unutayım - pardon, 'sen benim elma şekerimsin' diyen bir ses sizde kaldı mı acaba? - hayır bayan, kalmadı yorgun turuncu açtı gözlerini, geceye tutundu kıskanmasın canım mavi, onu da unutmadı sır küpüdür şehvet bedenimde, kapıma dayan(ma) dı bacaklarım mecalsiz artık aşk sana kapıları açamayacağım diye korkuyorum - pardon, 'artık bensiz bir yaşamın olsun' diyen bir ses ağladı mı acaba? - hayır bayan, duymadık kanım çekiliyor dostlar ayrılıkların en dokunulmaz şahidiyim
Dilimdeki aşkın müziği Sevgilim, tut elimi ve götür beni kasaba sessizliğine hüzzam makamında serilsin deniz, inceden çakır keyif verelim geceye geride bıraktığın susku dillenmesin, sözlensin unuttuklarımız birbirleriyle kaç yangın daha biriktirebilir bu yürek gözlerindeki koyda elinde tutuşan elimin dansını seyret dudak kıyısında yürüyen kavuşmalar ıslatıyorum sana gömül göğsümdeki sığınağa, kapını çalan vedaları terk et sevgilim, en sevdiğin türküyle dağıt saçlarımı en sevdiğim gülüşlerinle ak sevgime içinde “biz” olan kadehlerin sesinden içiyorum bakışını anason kokusunda demleniyor hasret ne vakit şarkıların içinde yuva yapıyor nefesim, o vakit sen boyu kıvrılıyor bendeki bu bitmez nöbet sevgilim, al gönlümü ve kaçır ilkbaharda tutulan sevinçlere güneş gibi sıcak bir aşk yapışsın bedenimizdeki limana acıdan yoksun dokunuşlar bırakalım geride bana verdiğin gönlün susmasın, susturulsun dilimde biriken öpüşlerle kaç gece daha yetişir sensiz ve beslenir kavuşmaların düşünde varlığınla yeşeren çiçekleri sula göz pınarlarımda çağlayan sevinçler büyütüyorum ikimize koru bizi gülümseten bu aşkı, ben de varım diyenlere inanma sevgilim, en sevdiğin renklerle boya huysuzluğumu en sevdiğim adınla kal yanımda…
Aze yüreğime dokundu../..dost gele.. (yüreğime değen dost yanını yüreğime yapıştırdığım kadına, Azime Akbaş'a ithafen. Dünyaya geldiğin gün kutlu olsun) 'ey hayat! Sen şavkı sularda bir dolunaysın aslında yokum ben bu oyunda ömrüm beni yok saysın' (Yılmaz Odabaşı) I. derinlerde saklı tutulmuş kayıp sevinçlerini getirdim sana söndüremediğin mumların kokusunda türküler derledim Aze! Gün batımı kızıllığında sevdaya susan kadın dağlardan inen soğuk sulardım dost yanında kaldım, sıcağında demlendim bir nefeslik sigaraysa gülüşlerimiz, içine çek, söndüğünde yakmaya geldim II. yanık mavi sarıldı yorgun turuncuya gebe kalan şiirlerin rahminden döküldü acılar kıvrandı gece, esnedi sızı, düştü veda Aze! Suskuların içinde ağıt yakan kadın dudaklarda eriyen öpüştüm çocuk yanına süzüldüm, uyudu sitemlerim bir notalık şarkıysa kavuşmalarımız haydi söyle,bittiğinde yeniden yazmaya geldim III. tesellisi olmuyor çalınan umutların kapı tokmaklarında unutulan merhabaları çıkardım sana Aze! Koynunda düşleri emziren kadın sahile vurmuş bir dalgaydım anaç yanına uzandım, ellerinde iyileştim bir yudum şarapsa yıllanan anılarımız iç gitsin, yenilerini doğurmaya geldim IV. deli hüzün uslandı, katreler dize geldi sevinci okşayan rüzgarın parmaklarına tutundu hayat sustu ay, sustu gece, konuştu yürek Aze! Dehlizlerinde ümit yoğuran kadın sesi yaralanmış dertli bir makamdım can yanına sokuldum, dile değdi ezgilerim bir nehir gibi akıyorsa büyüttüğümüz düşler yüzmeye başla, yorulduğunda seni tutmaya geldim 20.08.'04../..yaz bitimi Pelin Onay