Çizgilerin seyircide uyandırdığı değişik tepkileri, geometrik örgülerin kompozisyonda ve genel olarak tablolardaki önemli rolü vardır. Şimdi biliyoruz ki, çizgi, desende olsun, örgüde, yada geometrik düzende olsun, resim sanatının temelidir. Kontur'ları, yani dış sınırları yok denecek kadar eritilmiş biçimlerde bile, örneğin biçimleri lekeler halinde muşambaya dağıtan tekniklerde bile, pek belli olmasa da, bir geometrik kuruluş, bir çizgi örgüsü vardır. Ama, resimde, güzel desenle denkli bir geometrik kuruluşla iş bitmiş olmuyor. Resim sanatının terazisinin bir kefesinde çizgi varsa, öbür kefesinde de renk vardır ve renkler dünyası, çizgiler dünyası gibi geniş, incelenmesi gereken bir konu. Resimde güzel renk bulma kaygısını tarih öncesi insanlarının mağara duvarlarına çizip boyadıkları resimlerde görebiliriz. Çizgi kıvraklığı bakımından Picasso gibi çağdaş bir büyük ressamı etkilendiren Ren, Geyik, Bizon resimlerini ilk yaratıklar, güzel renklerle örtmesini bilmişlerdi. Bu ilk sanatçıların çokluk kullandıkları renkler, topraktan çıkardıkları turuncumsu, kiremit kırmızısı, siyah renklerdi. Açıklı koyulu tonlar halinde sürülen bu renkler, desenleri soyut bir armoni içinde canlandırıyordu. Sonraları renk anlayışı, tekniği gelişti. Mısırlılar kırmızıyı, maviyi, yeşili kullanmaya başladılar. Mimarlık ve heykeltıraşlıkta bunca ölmez eserler veren Yunanlılar, resimde daha geri kalmakla beraber, hele duvar üstüne yapılan fresk tekniğinde, bugünün ressamlarının kullandığı bütün renkleri bulmuşlardı. Yağlı boya tekniği, renk dünyasını daha da geliştirdi. Topraktan, maden ve bitkilerden çıkarılan renkler, ressam paletinde yer aldı. Renk cümbüşünü Bizans mozaiklerinde, İslâm minyatürlerinde, Ortaçağ fresk ve tablolarında, Rönesans'ın ilk yarısında, Empresyonizmden bugüne, bütün çağdaş sanatta olanca değişikliği, araştırmalarıyla seyredebiliyoruz. Renk, tabloda belki çizgi sisteminden daha tesirli, duygulara daha yakından seslenen bir heyecan elemanıdır. Çokluk, çizgilerin, nispetlerin, biçimlerin, tabloların geometrik düzeninin yabancısı olan insanlar, başarılı bir renk ahengi, uygun bir renk düzeni karşısında duygulanırlar. Tabiatın çizgi yapısından, plastik biçimlerinden daha doğrudan doğruya, daha kuvvetle kendini gösteren renkler çoğunluğu bu "renk kültürü" nü doğurmuştur. Bir ağacın, bir çiçeğin biçiminden çok renkleri konuşur, hoşa gider. Kişinin renklere karşı bu eğilimini bir halıyı, bir kilimi, bir çiniyi, yada eski bir minyatürü, bir işlemeyi, bir bezemeyi seyredenlerde de görürüz. Bu seyirciler çokluk desenlerin kıvraklığına, biçimlerin istifine kayıtsızdır, ama morların, pembelerin, sarı ve turuncuların sinirine kapılır, ilkin renkleri beğenip yargılarını onlar üstüne yürütürler. Bir tablo, çizgi sistemi ve kombinezonları bakımından olduğu kadar, renk bitişimleri, toplumları bakımından da bir bütünlük kurmalıdır. Çizgide sağlanması gereken statik-dinamik tertiplere, geometrik örgülere paralel olarak renkte de soğuk-sıcak-gri armonilerin kurulması gerekir. Bu "klavye" yi daha da genişleterek diyebiliriz ki, her ahenkli resim, siyah-beyaz-gri-soğuk-sıcak kıymetlerini düzenleyen bir renk topluluğudur. Türlü renkler nasıl düzenlenir ve Armoni-Ahenk nasıl gerçekleşir? İlkin bilinmesi gereken prensip şu: Her armoni bir ana renk ve ona katılan bir ikinci, bir üçüncü renkten yapılıdır. Bu, büyük, daha küçük, en küçük prensibinin uygulanmasıdır. Bu prensip, yalnız renk konusunda değil, ahenk yaratılması gereken her çalışmada da uygundur. Bir egemen elemana yardımcı olan daha küçük ve en küçük iki elemanın katılması üçlü bir kıymet meydana getirir ki, kıymet üçgeni -sanki metafizik plânda- ideal ahengi, armoniyi yaratır. Renk armonisi kurulmak istenilen alanı -resim muşambasını, çerçevelenmiş tablo sathını- bir dikdörtgen olarak ele alırsak, büyük-küçük-en küçük kıymetleri aşağıdaki krokide gösterilen nispetler içinde dağıtabiliriz. Düz, eğri, kırık, spiral çizgilerin, türlü açıların gözden duyguya geçerek türlü tepkiler uyandırdırırlar ve bu tepkiler tümünü "Renkler metafiziği" diye adlandırılır. Şimdi renklerin ruhta uyandırdıkları tepkileri, duyguları gözden geçirelim. Renk psikolojisi diyo*ruz, çünkü renklerin çizgilerden çok "Psihi" ye, ruha seslendiklerine şüphe yoktur. Kırmızı Renk "klavye" sinin titreşimini en kuvvetli, en dinamik rengi kırmızıdır. Hareketlendirme -tahrik etme- faktörüdür. Kırmızı rengi uzun zaman seyre*den kişide sinir gerginliği baş gösterebilir, nefesi sıklaşır, kalbi daha kuvvetle çarpar. Kırmızı; güneş, ateş, alev gibi ısı veren olayları hatırlattığı gibi, ha*reketlendirici kimliği bakımından da şehevî istekle*rin sembolü bilinir. Titreşiminin fazlalığından birçok memleket bu rengi bayraklarına almışlardır. Kırmızı, taşıdığı dinamik elemanların uyandırdık*ları çalkantı, gerginlik gibi faktörlerden ötürü hu*zursuzluk veren bir renk bilinebilir. Toreadorların boğaları kırmızı kumaşla kışkırtmaları boşuna mı? Turuncu Turuncu, sıcak renkler sınıfından olmakla bera*ber, kırmızı kadar dinamik değildir, titreşimi ondan zayıftır. Güneşi, rahatlığı, parlaklığı hatırlatır, bu bakımdan, ferahlık, ama sıcak, şehevî ferahlık duy*gusu uyandırır. Fakat turuncu da, kırmızı gibi, uzun zaman seyredilemez bir renktir. Sarı Sarı, içinden, yada arkasından ışıklandırılmış et*kisini uyandıran çok parlak bir renktir. Sevinç uyan*dıran tonların başında gelen bu renk, limon sarısı gibi hafifçe yeşile kayınca, rahatlatıcı, ferahlatıcıdır. Sarı renk, uzun zaman seyredildiğinde, kanın damar*larda daha muntazam işlemesini sağlar, sinir sistemi*ni tembihler. Yeşil Yeşil, dinlendirici renklerin başında gelir. Acı, sert bir yeşil olmamak şartıyla perde perde sıcağa, yada soğuğa giden yeşiller -hele tirşe yeşili denilen ton- seyredenin içine ferahlık, açıklık verir. Yeşil ça*yırın, ağacın, yaprağın rengi bu bakımdan, tabiatla sıkı sıkıya ilgili, bağlantılıdır. Yeşilde bundan başka; dinsel, mistik bir anlam da vardır. İslâmlıkta ana renk olduğu gibi, Hıristi*yanlar da bu rengi inanmanın, ölmezliğin bir sembo*lü olarak bilirler. Mavi Yeşilde hareketin, dinamizmin kalıntısını bulmak mümkündür. Çünkü yeşil, soğuk renklerden, titreşimi zayıf renklerden olmakla beraber, mavi ile kıyaslanınca sıcak sayılabilir. Ona bu sıcaklığı, içinde bu*lunan sarı, turuncu renkler verir. (Mavi, sarı ve turuncu ile karıştırılınca yeşil olur). Genel olarak yeşiller sıcağa gider. Hele güneş altında büsbütün ısınır. Buna karşılık mavi, tipik soğuk renktir. Koyusundan açığına, bünyesinde yabancı renk bulunmaz. Sükûnet, mutluluk verir. Düşünceyi, rahat bir hava içinde çalışmayı sağlar. Sınırsızlığın, sonsuzluğun sembolüdür. Mor\ Keder, içe kapanış, melankoli ifade ettiği söylenir. Hıristiyan'larda yas rengidir. Bu rengi sanat plânında düşünecek olursak mor, güneş yokluğunun, şeffaf gölgeliğin anlamına geldiğini görürüz. Örneğin, empresyonistler moru çok kullanmışlar, açıklı koyulu mor valörleri uzak plânlara bol bol serpmişlerdir. Alıntı