VIII. yüzyılın ortalarında, Frankların yönetimi Karolenj hanedanına geç*miştir. Karolenj kralı Şarlman, Cermen kavimlerini yönetimi altında birleş*tirmiş, ülkeyi Elbe ırmağı ve Tuna kıyılarına kadar genişletmiştir. 800 yılında Roma'ya gidip Aziz Petrus Kilisesi'nde Papa nın elinden dinî törenle taç giyen Şarlman, Roma İmparatoru ve Augustus'u diye alkışlan*mıştır. Şarlman, dünya için yalnızca bir Hristiyan kilisesi var olabilirse, imparatorluğun da tek olabileceği düşüncesini taşımış; yapmış olduğu düzen*lemelerle Batı medeniyetinde ve sanatında etkili olmuştur. Roman sanatı, Eski Yunan-Roma etkilerine açıktır. Aynı zamanda Bi*zans ve İslâm dünyasıyla da ilişkide olup, yöresel ihtiyaçlara cevap verme çabaları sonunda ortaya çıkmıştır. X.-XIII. yy.'lar arasında Avrupa'nın çoğunluğunu içine alan sanat stili olmuştur.Batı Roma'nın yıkılışından Orta Çağ'a kadar geçen uzun zaman içerisin*de Alplerin kuzeyinde yapılan ilk anıtsal taş yapılar Karolenj devrine aittir. En önemlisi Aachen'de Şarlman tarafından 804'te yaptırılan. bir saray kilisesidir.İçinde bir destek dizisi yardımı ile çevre dehlizi meydana gelen gelişmiş merkezî plânlı bir yapıdır . Roman mimarîsi, tonoz ve kubbe mimarlığıdır. Kubbe ve tonozların ağırlığa dayanabilmesi için duvarlar oldukça kalın yapılmıştır. Hatta, duvarların zayıflamaması için pencerelere oldukça az yer verilmiştir. İçte ve dışta hep yuvarlak kemer hâkim olmuş, niş ve payelerle hareket*lendirilmistir. Doğu-batı ekseni üzerinde uzanan bu yapıların girişini teşkil eden batı bölümünde kuleli bir cephe meydana getirilmiştir. , Roman sanatı gücünü Hristiyanlıktan ve gelişme gösteren manas tırlardan almıştır. Bu nedenle, en önemli ya*pı türü kilise olmuştur. Yalnızca Hrıstiyan ce*maatinin değil, nüfusu artan manastır men*suplarının ve rahipler sınıfının da kiliselerde özel yerlerinin olması gerekmiş, her tarikat kendine uygun kilise tipi aramıştır. Böylece, çeşitli plânlarda kilise tipi çıkmıştır. Kripta adı verilen yer altı ki*liseleri bunlar arasın*dadır. Koro denilen kısmın altında bulunan kriptaya merdivenle inilmektedir. O döneme özgü olarak yapılmış*lardır. Eski dönemdeki bazilika plânını esas alan Roman mimarî*sinde malzeme olarak özenle işlenmiş kesme taş kullanılmıştır. Roman sanatı or*tak özellikler içermesi*ne rağmen, ülkelere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Resim ve heykel bu dönemde kilisenin hizme*tindedir. Olgunlaşma dö*nemi Roman üslûbunda, cepheler heykel ve ka*bartmalarla bezenmeye başlanmıştır. Almanya'*da kilise yapılarına eklenen yüksek çan kuleleri, erken Hristiyanbazilikalarından ayrılan yeni öğelerden biridir. Avrupa'da Roman mimarîsinin yaygın olduğu ülkeler ve tanınmış Roman tarzı eserler aşağıdadır: Almanya: Bu ülkede XII. yy.'a kadar yapılan mimari eserler kısmen ka*ba ve gelişigüzel bir görüntü içindedirler. Alman toplumuna özgü çizgide ya*pılan eserler, XII. yy.'dan itibaren daha zarif ve uyumludurlar. Speier (Spayer) Katedrali; antik dönemden sonra, Batı'da üzeri tonozla kapatılan en bü*yük yapıdır. İlk kez bu yapıda omurgalı çapraz tonoz kullanılmıştır. Saint Michael (Sen Misel) Kilisesi, Mainz (Mayns) ve Worms Ka*tedrali de Alman-Roman mimarîsinin önde gelen yapıları arasındadır. Fransa: X. yy. ortalarından itibaren Roman tarzının ortaya çıktığı ülke*de, önde gelen yapı örneklerinin çoğu XI. yy.'a aittir. Normandiya, orta nefın üzeri kaburgalı çapraz tonozla örtüldüğü ilk bölge olurken; Burgonya'da ya*pılan kilise içlerinde, antik tarz öğelerin kullanıldığı süslemeler ağırlıktadır. Önemli eserler arasında Cluny (Kulini) Kilisesi, Caen (Kan)'da Snt. Etienne (Etyen) ve Snt. Trinite Kilisesi, Toulouse'da Snt. Sermin Kilisesi, Vazelay Madeleine (Vazale Madeleyn) Kilisesi sayılabilir.Fransa'da bazı kiliseler, Perigieux (Perijüsk)'teki Snt. Front Kilisesinde olduğu gibi, tonoz yerine kubbe ile örtülmüştür. Ayrıca, XII. yy.'da bu ül*kede kaburgalı sivri tonozun kullanılmasıyla Gotik sanata geçiş dönemi başlamıştır. İtalya: Antik dönemin geleneklerini yürütmek isteyen İtalya da, ilişkide oldu*ğu diğer Avrupa ülkelerinin (Almanya, Fransa), ayrıca İslâm sanatımn (Venedik ve Sicilya'da) etkileri vardır. Bu etki un*surları ve ülkenin kendi iç yapısı doğrul*tusunda, Roman mimarîsi çizgisinde çe*şitli yapılar inşa edilmiştir. Bunlardan, yapımına XI. yy.'da başlanan Piza Kated*rali, eğri çan kulesi ve vaftizhanesi iledünyanın gözde binalarından biridir. Ba*zilika plânında yapılmıştır Ayrıca, San Zeno San Ambrogia ve Pizza Katedrali dönemin diğer eserleri arasındadır.Diğer Avrupa ülkelerinden İspanya'da Compostela Kilisesi, İngiltere'de Snt. Albans ve Hollanda'da Doornik katedralleri Roman mimarî örnekleri arasında bulu*nurlar. Roman sanatında heykel fazla önemsenmediği gibi, kabartma,resim vemozaikyapımıda, sıralamada mimarîden sonraya gelir. Kabartmalar, çoğunlukla yapıların cephe kapıları üstündeki alınlıklara, sütun başlıklarına, kapı ve pencere yüzeylerine yapılmıştır. Yine dinî konuların ağırlık kazandığı resim sanatı, çizgici ve yüzeysel bir üslûpla ele alınmıştır. Mozaikçiligin canlandırıldığı Cassino Manastırının (İtalya, XII. yy.) pencerelerinde dönemin vitray tekniğiyle süslemeler yapılmıştır. Bir başka örnek de Köln Katedrali vitraylarıdır. Alıntı