Sağlıklı bir yaşam ve tuz tüketimi

'Sağlık' forumunda ...... tarafından 8 Ağu 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    Ülkemizde insanlar yemeğin tadına bakmadan hemen tuza yönelmektedirler. Normalde tüketilmesi gereken tuz miktarının 35 katı kadar fazla tuz tüketilmektedir. İnsan vücudunun çok düşük oranda sodyum mineraline ihtiyacı vardır. Yüksek miktarda sodyum tüketiminin ciddi sağlık problemlerine neden olduğu bilinmesine rağmen dünyanın birçok yerinde kişiler alması gereken miktardan çok daha yüksek miktarda sodyum tüketmektedirler.
    Sağlıklı bir yaşam ve tuz tüketimi..
    Günlük normal bireyler için tuz ihtiyacı 3- 7 gr arasınadır. Ortalama 5 gr dır. Ülkemizde yapılan araştırmalarda erkekler günlük 19.3 gram kadınlar ise 16.8 gram tuz tüketiyor. Ortalama tüketim miktarı ise 18 gramı buluyor tuz tüketildiği bulunmuş.

    Bölgeler arası tüketim sıralamasında ise başı İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesi çekiyor. Ege Bölgesi ise sıralamada son sırada yer almaktadır. Avrupa’da kişi başı tuz tüketimi 10 gram civarındadır. Alınan sodyumun bir kısmı besinlerin doğal olarak yapılarından büyük bir kısmı hazır gıdalardan(% 70) bir kısmı da evde hazırlanan gıdalardan gelmektedir.

    Bu kadar yüksek miktarda tuz tüketimin ana nedenleri :

    Sık tüketilen besinlerde tuz miktarının fazla oluşludur.( ekmek zeytin peynir Turşu konserveler ketçap v.b)
    2004 yılında 15 milyon olan yüksek tansiyonlu hasta sayısı 2008 yılında 18 milyona çıktı. 4 yılda hasta sayısındaki 3 milyonluk artışta tuz tüketimin önemli rol oynadığı belirlendi. Tuz tüketimindeki artış yapılan araştırmalarda saptandı.

    Besinlerin pek çoğunun içinde bulunan sodyumun vücutta sıvı dengesinin sağlanması ve kan basıncının düzenlenmesinde rol oynayan önemli bir mineraldir. Ancak fazla tuz tüketiminin bazı hastalıklar için risk oluşturur. “Fazla tuz tüketimi idrarda kalsiyum atılımını da artırarak kemiklerden kalsiyum kaybına neden olur. Kemiklerden kalsiyum kaybının artışı ise kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır” Yüksek kan basıncının da fazla tuz tüketimiyle ilişkilidir (Yapılan çalışmalarda her 6 gramlık tuz alımında kan basıncının 8.2 milimetre civarında arttığına bulunmuş )

    Aşırı tuz tüketimi ve yüksek tansiyon :

    Tuz tüketimi yüksek olan toplumlarda hipertansiyonun fazla görülmesi ve tuz kısıtlaması ile kan basınç değerlerinde düşüş görülmesi tuz ile yüksek tansiyon arasında ilişki böylece ortaya çıkmıştır.

    Kan basıncımız normalin üzerinde seyretmeye başladığında yani hipertansiyon rahatsızlığı geliştiğinde en sık dile getirilen yakınmalar özellikle ense bölgesinde yoğunlaşan rahatsızlık verici bir baş ağrısı kulaklarda çınlama başta bir dolgunluk hissi baş dönmesi ayaklarda ödem çarpıntı kalp atışlarının kuvvetli olarak hissedilmesi görme problemleri havale geçirme karın ağrısı gibi yakınmalardır. Ancak bu şikayetler genellikle göz ardı edilir ve uzun sürmediklerinden önemsenmezler. Ayrıca yakınmalar kan basıncı yüksekliği ile çok da doğru orantılı değildirler.

    Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Hipertansiyon kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilmediğinde hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Hipertansiyon kalbi zorlayarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Üstelik ateroskleroz ve bunun yol açabileceği iskemik kalp hastalığı (belli bir bölgede kan akımının kesilmesi nedeniyle oluşan geçici kansızlık sonucu dokuların hava alamaması) riskini önemli ölçüde arttırır. Buna ek olarak; hipertansiyonlu hastalar kanama ve beyindeki kan damarlarının trombozuna (pıhtıyla tıkanmasına) diğerlerinden daha kolay yakalanırlar. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına da büyük katkıda bulunur ki bu hastalık sanayileşmiş toplumlarda ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Bahsettiklerimizin hepsi tedavi edilmeyen hipertansiyonun sonuçları olup hipertansiyona bağlı morbidite (hastalık) mortalite (ölüm) büyük bir bölümünü oluşturur.

    Hipertansiyon gelişiminde tuzun çok büyük önemi vardır. Bazı insanlarda böbreğin tuz (NaCl) atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması hipertansiyonun ortaya çıkmasına veya hipertansiyonun tedavisinde başarısızlığa yol açabilir. Gerek hayvan deneyleri gerekse insanlar üzerinde yapılan çalışmalar hipertansiyon gelişiminde tuzun rolünün olduğunu ispatlamıştır.Böbreklerin hipertansiyon gelişimindeki rolü çok önemlidir. Hipertansiyonu olan bir hastada olasılıkla bir böbrek hastalığı vardır. Bu nedenle tümhipertansif hastalar böbrek hastalıkları yönünden incelenmelidir. Bu amaçla basit bir idrar incelemesi bile çoğu zaman yeterlidir. Hipertansiyonu olan bir hastada böbrek hastalığının saptanması böbrek hastalığının erken tanısına ve tedavisine de olanak sağlar. Zaten böbrek hastalığına bağlı bir hipertansiyon söz konusu ise böbrek hastalığı tedavi edilmeden hipertansiyonun kontrol altına alınması çok zordur. Bazı durumlarda hipertansiyon da böbrek hastalığına yol açabilir; "hipertansiyon mu önce olmuştur böbrek hastalığı mı önce olmuştur" bunu ayırmak zor olabilir. Bu durum aynen "tavuk mu önce olmuştur yumurta mı önce olmuştur" ayırımı gibi karmaşık bir hal alabilir.

    Hipertansiyonun vücuda verdiği zararlar:

    İnsan vücudunda tüm organ ve dokuları besleyen damarlar bulunur. Hipertansiyon kan damarlarında basıncın artması durumudur. Evimizdeki musluklara suyu taşıyan su borularındaki gibi bir basınç tüm damarlarda mevcuttur. Nasıl su borularında basınç artışı tıkanma ve patlamalara yol açarsa hipertansiyon da damarlarda patlamalara ve tıkanmalara yol açar. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir. Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar; kalp beyin böbrekler büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir.

    Hipertansiyonun vücuda verdiği başlıca zararlar aşağıda özetlenmiştir:
    1. Kalp yetmezliği kalp büyümesi kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter darlığı) kalbi besleyen damarlarda tıkanma (kalp krizi)
    2. Beyin kanaması felç beyin damarlarında daralma ve tıkanma
    3. Böbrek yetmezliği böbrek fonksiyonlarında bozulma
    4. Görme azalması ve körlük
    5. Büyük atardamarlarda genişleme bu genişlemelerin yırtılması bu damarlarda tıkanma. Bunların sonucu kangren veya ani kanamalara bağlı ölüm gelişir. Hipertansiyon tedavi edilebilir bir hastalıktır ve yeterli tedavi ile bu zararlar minimuma indirilebilir.

    Kan basıncının düzeltilmesi ve yüksek tansiyonunun önlenmesi için lezzetine bakılmadan besinlere tuz eklenmemesi gıdaların mümkün olduğunca az tuzlu olarak tüketilmesi tuz içeriği yüksek olan salamura turşu ve konservelerin seyrek ve az yenilmesi gerekmektedir.

    Tuz alımı ile ilgili dikkat edilmesi gerekenler :

    Besinlerin içinde bulunan doğal tuz (sodyum) bireylerin günlük ihtiyacını karşılar.
    Sofra tuzları iyotla zenginleştirilmiştir. Çok az miktarda (1/4 çay kaşığı) iyotlu tuz günlük iyot gereksinimini karşılamak için yeterlidir. İyot çabuk kayba uğradığından iyotlu tuzlar ışık geçirmeyen kapalı kaplarda saklanmalıdır.

    Sağlıklı yaşam kurallarından biri de günlük sodyum ihtiyacını karşılayacak şekilde tuz tüketmektir. Günlük sodyum ihtiyacı 2400 miligramdır. Bu miktar günlük 5 gram civarında tuzla karşılanabilir.

    Ev dışında yemek yeniliyorsa az tuzlu yiyecekler tercih edilmelidir.

    İshal durumunda suyun yanı sıra tuz da kaybedildiğinden su ile birlikte bir miktar tuz da alınmalıdır.

    Bedensel çalışma sırasında aşırı sıcak havalarda ya da fazla egzersiz yapıldığında terleme ile sodyum kaybı olduğundan su ile birlikte tuz tüketimi de bir miktar artırılmalıdır.
    Tuz tüketimini azaltmak için öneriler:

    Satın alınan ürünlerin etiketleri mutlaka okunmalı tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinler satın alınmalıdır.

    Yemekler pişirilirken kullanılan tuz miktarı azaltılmalıdır.

    Yemeğin ve salatanın tadına bakmadan tuz ilavesi yapmaktan kaçınılmalıdır. Yemeklerin lezzetini arttırmak için tuz yerine maydanoz nane kekik dereotu rezene fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir.

    Turşu konserveler ketçap ve hazır sosların tuz içeriği çok fazladır. Bu besinler fazla tüketilmemelidir.

    Sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır.

    Daima taze ve az tuzlu veya tuzsuz besinler tercih edilmelidir.​
     

Bu Sayfayı Paylaş