Bu gün korunması gerekenler, tabiî (doğal) çevre ile geşmişte yapılanlar ve yaşatılan değerlerdir. Teknolojinin doğurabileceği tehlikelerin ve nüfus artışının getireceği sorunların henüz olmadığı zamanlarda, bu günkü anlamda bir koruma problemi yoktu.Sanayi İnkılâbı sonrasındaki teknik gelişmeler, hızlı nüfus artışı ve kentleşme; tabiî, tarihî ve kültürel kaynaklarımızın yok olması, mimarî mirasın tahrib olması tehlikesini doğurmuş, bunun üzerine "koruma anlayışı" ve "koruma çabaları" önem kazanmıştır.Türkiye'de korumacılık 1950'li yıllardan itibaren gündeme gelmiştir. Çünkü bu yıllardan sonra sosyal, ekonomik, siyasî ve teknik gelişmeler hız kazanmıştır. Bu gelişmeler karşısında bazı tedbirlerin alınmaması ya da plânlama yetersizliği nedeniyle ister istemez pek çok olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Çevre tahribine sebep olan sanayileşme, kentlerin ana dokusunu bozan biçimsiz apartmanlaşma ya da gecekondulaşma ile akarsu ve deniz*lerimizde görülen kirlenme bunlardan bazılarıdır.Diğer taraftan, uzun yıllar bilgi, eğitim ve tedbir yetersizliği yüzündenbirçok eser tahrip edilmiş, ilgisizlikten yok olmuş, yağma edilmiş ya da kaçırılmıştır.Tahrip, kayıp ve yok olma tehlikelerinin büyümesi karşısmda; bu değerlerin korunması, değerlendirilmesi ve tanıtılması yalnızca kurum ve kuruluşların görevi değil, hepimizin görevi olmuştur. SANAT ESERLERİNİ NASIL KORUMALIYIZ? Her konuda olduğu gibi, sanat eserlerinin korunmasında da öncelikle bilinçli olunması gerekir.Bu konuda eğitilmiş, belli bir bilgi birikimine sahip olan insanlar sanat eserlerinin "niçin" ve "nasıl" korunacağını bilirler. Gerekli fedakârlıktan kaçınmadıkları gibi, çevresindeki in*sanları da bilinçlendirirler.Sanat eseri, tabiî, tarihî ve sosyal çevre bütünlüğünün bir parçasıdır. Ko*ruma konusunda "bütüncü" yaklaşım gerekir. Yani herhangi bir sanat eseri, içinde bulunduğu tabiî ve tarihî ko*numdan ayrı tutulmamalıdır.Korumacılıkta, korunacak eserle*rin doğru tanımlanması, tespiti ve bel*gelenmesi şarttır. Bu belge ve bilgiler halka tanıtılarak "koruma kültürü" oluşturulur. Sanat eserlerine karşı ilgi ve merak uyandırılır.Koruma, değerlendirme ve tanıtma işinde, haberleşme araçlarınının kulla*nılması gerekir. Dünyada bukonularda yapılan çalışmalar izlen*melidir. Ne gibi problemlerle karşı karşıya olunduğu, problemleri çözmek için ne tür öneriler geliştirilebileceği ve uygulamaların nasıl olacağı anlaşılmalıdır.Koruma, bakım-onarım, değerlen*dirme ve tanıtma işleriyle ilgilenen resmî ya da özel kuruluşlar bulunmak*tadır. Başta Kültür Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve bunlara bağlı kuruluşlar, belediyeler, vakıflar, dernekler olmak üzere; çeşitli ilim adamları, sanatçılar, konuya duyarlı olan tüm kişiler yap*tıkları çalışmalarda ortak hareket ede*bilmelidirler.Koruma konusunda çıkarılan yasal tedbirlerin neler olduğu bilinmelidir. Bunların uygulanması sağlanmalı, ül*kede yaşayan herkesin kurum ya da yasalara yardımcı olmalıdır.Her insan mutlaka bir çevre içe*risinde yaşamaktadır. Bu çevrede ya*şayan her insanın; halkının sanat zev*kinin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak, daha huzurlu ve güzel bir dünya içinde yaşamak için kendi im*kânlarıyla yapabileceği pek çok şey olduğu unutulmamalıdır. İnsanlığın binlerce yıllık gelenek ve inançları günümüze kadar gelebil*miş sanat eserlerinde yansımaktadır. Bunlar, geçmişin bilinmesinde bize ışık tutar. İnsan duygu ve düşüncelerinin somut belgeleri olan sanat eserlerinin korunması, bizden sonraki nesillere ulaştırılması, insanî ve millî sorumluluk*larımız arasındadır. Çeşitli mabetler, kitabeler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, kümbetler, vb). antik şehir kalıntıları, resim ve minyatürler, çeşitli işlemeler; kısaca, taşınır ya da taşınmaz bütün sanat eserleri milletlerin tasavvurlarım, dünya görüş*lerini gözle görülür biçimde anlatmaktadır. Gelecek kuşaklara yaşanılabilecek bir çevre bırakmak, onlara onurlu bir gelecek hazırlamak ve kimliği belirgin bir toplum olmak için korumada ka*rarlı olmak zorundayız. Koruma sayesinde eski ve yeni bütünleşir. Kentlerimiz kendine has kimlikleriyle gelişip kalkınır. Koruma sayesinde kültürel süreklilik sağlanır. Korunup bakımı yapılan, değerlendirilen ve tanıtılan eserlerimizin her zaman incelenilebilir, görülebilir ve hatta kullanılabilir olmalarının sayısız faydaları olacaktır. Dün-bu gün arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik ge*lişmeleri, farklılaşmaları, değişen ya da değişmeyen değerleri, insanlığın estetik anlayışlarım bu eserler sayesinde kavrayabiliriz. Sanat eserleri üzerinde durup, onları duyan insan yalnızca kendi zamanını değil, bütün zamanları kavrar. Sınırlı zevkleri değil, sınırsız hazları yaşar. Sanat eserlerimizin niçin korunması gerektiğine dair daha pek çok şey söylenebilir. Bunların "nasıl korunacağı" da önemlidir Alıntı