Seramiğin tarihçesi insanların ateşi bulmaları ile başlamaktadır. Suyu taşımak, muhafaza edebilmek için kaplar yapma zorunluluğundan seramik doğmuştur. Yüzyıllar boyunca, kap kacak yapımında kullanılmış, gerek eski çağlarda gerekse günümüzde yapı tuğlası üretiminde yararlanılan bir gereç olmuştur. Çeşitli kültürlerin yaşadığı bir bölge olması sebebiyle Anadolu'da yapılan birçok arkeolojik kazı sonucu tarihe ışık tutan seramik eserlere rastlanmıştır. İlk kez yeni taş döneminde çıkan seramiğin en eski örnekleri Anadolu'da, Hacılar, Çatalhöyük, Beyce Sultan, Demirci höyük vb. arkeoloji kazılarında bulunan seramik kaplardır. Bu yapıtlar bezemelerinin yanı sıra biçimleri ile de dikkat çekmektedirler. M.Ö. 3500 Kalkalitik devir, M.Ö. 2500 - 1000 Truva, Hitit, M.S. 11. Ve 13. Yüzyıllarda Selçuklu, 10. Yüzyılda Anadolu'ya gelen Osmanlılar, Selçuklulardan kalan seramik kültürünü sürdürerek 15. Yüzyılda kendi özelliğini oluşturmuş, belli dönemlere damgalarını vurmuş ve hepsi birbirinden güzel örnekler bırakmışlardır. İlk kaynaklarını Anadolu dışındaki Türk seramiğinden alan Anadolu seramik sanatı, Osmanlı devrinde tamamen kendine özgü bir gelişme göstermiş, tercih edilen, ihraç edilen eserler vererek ilgi görmüştür. Hokka, kase, ibrik, sürahi, kadeh, kandil, kupa, gülabtan, buhurdanlık, tütsü kabı vb., tabaklar sert beyaz hamur, sır altı tekniğiyle yapılmıştır. Seramik malzeme üretiminde kullanılacak olan kil, üretilecek malzeme türüne göre, karıştırıcı, ıslatıcı makinelerde şekillendirilebilmeleri için gerekli su miktarı ilave edilmek suretiyle homojen bir hamur elde edilmeye çalışılır. Seramik malzemesi, elle, kalıplama, presleme, döndürme, filaj veya etraj, döküm teknikleri ile şekillendirilmektedir. Pişirilen ürünlere bisküvi adı verilmektedir. Bisküvi halindeki yarı mamul üzerine; yapılacak desen, şekil veya yazıların sınırları (kontürler) özel olarak hazırlanmış aydınger (iğnelenmiş desenli) şablonlar yardımı ile odun kömürü tozu ile desen işlenmektedir. Bu desen tahrirlenip (çinilerde bezeme örgelerinin çevresini dolanan ince kontur) içleri boyanmaktadır. Boyalar genellikle büyük kısmı ithal maddelerden yapılan boyalardır. Seramik yapıtlar üzerine çeşitli usullerle kaplanan şeffaf sırlarda: metal oksitler katılarak hazırlanan sır reçeteleri değişen yüksek derecelerde renk veren sır tipleri kullanılmaktadır. Renk veren metal oksitler tek başlarına kullanıldığı gibi, bir kaçı bir arada kullanılarak hazırlanan reçetelerle değişik renkler veren sırlar elde edilebilir. Renklendirmede kullanılan metal oksitler; krom, demir, kalay, bakır, kobalt, manganez, zirkon, nikel, vanadyum, rutil olup tek veya karışım halinde kullanılır. Kalay, titanyum, antimuan opak sırlar elde etmek için kullanılan üç maddedir. Bir parçayı sırlamadan önce sırrın yüzeye çok iyi tutunması yüzeyin temizliği ile doğrudan doğruya ilgilidir. Bu amaçla bisküvi akar su altında kısa bir süre tutularak temizlenir. Sır tabakası 1,5 milimetre kalınlığında olmalıdır. Sırrın kalınlığı kabarcıkların oluşması gibi kusurlara yol açabilmektedir. Yeterince kalın olmayan sırlar ise kel alanlar oluşturur. Sır ürüne fırça, dökme, daldırma, majolika gibi tekniklerle sürülmektedir. Desenlenmiş (dekorlanmış) ve sırı sürülmüş yarı mamüller geleneksel yöntemlerle fırınlarda pişirimi yapılmaktadır. Şekillendirilen, kurutulan parçalar süreksiz veya sürekli fırınlarda sürekli veya süreksiz fırınlarda, çanak, çömlekler açık ateşte, ince ürünler örtülü fırınlarda pişirilmektedir. Çini genellikle mimariye bağlı yapıtlarda kullanılmakta, günlük yaşamda kullanılan kap vb. ise seramik denilmektedir. "ÇİNİ" kelimesinin 'i' ilgi harfiyle türetilmiş olması ilk bakışta çiniciliğin Çin'den geldiği kanısını uyandırmaktadır. Çiniciliğin Türklere özgü bir sanat olduğu sanat tarihi uzmanlarınca kabul edilmektedir. Mimaride kullanılan Çiniye 18. Yüzyıla kadar "Kaşi", çini eşyaya (tabak, vazo, kase vb.) de "EVANİ" (kapkacak) adı verilmekteydi. O dönemde Çin'den ithal edilen porselenlerin ün kazanmalarından ötürü, Türk yapısı "Kaşi" ye kalitesinin yüksekliğini vurgulamak için "ÇİNİ" denmeye başlanmıştır. Orta Asya'da gelişen seramik sanatının bir kolu olan çinicilik, Selçuklularla Anadolu'ya girmiştir. Osmanlılarda mimari süslemede çok önemli yeri olan çini, cami, medrese , türbe, sarayları süslemekte kullanılmıştır. İlk Osmanlı devri çinileri Selçuklu geleneğinin devamıdır. Figürlü geometrik yazı, nebati süslemelerle sarı, yeşil renkler farklı kullanılmıştır. Bizanslılar zamanında bir seramik merkezi olan İznik, Osmanlı İmparatorluğunun da en önemli çini merkezi olarak 14. Yüzyıldan, 18. Yüzyıla kadar üstünlüğünü korumuştur. 17. yüzyılda önemini yitiren İznik atölyeleri yanında Kütahya'da İznik tekniğine erişememekle beraber 15.yüzyıldan itibaren bir çini, seramik merkezi olarak varlık göstermiştir. Kütahya işi seramikler mavi, kırmızı, sarı, mor, yeşil renklidir. 18. yüzyılda bölgesel özellik gösteren Çanakkale seramikleri ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde daha çok saray, cami, medrese, türbeler için üretilen seramikler, 17. Yüzyıldan sonra yozlaşmaya başlamıştır. Cumhuriyet dönemine kadar Kütahya, Çanakkale seramikleri, Fransa'dan çamuru getirilerek yapılan Yıldız Porselenleri görülmektedir. 18. yüzyılda İznik'teki çinicilik sanatı tamamen kaybolmuştur. Aynı yüzyılda en güzel örneklerini veren Kütahya çinileri, bu yüzyıl sonunda gerilemeye başlamış, 19.,20 yüzyılda eski İznik çinileri motiflerinin taklitlerine dönülmüştür. Günümüzde çini merkezi Kütahya'dır. Burada daha ziyade Selçuklu renk, desenler taklit edilerek üretim yapılmaktadır. TÜRK SANATINDA SERAMİK Seramik hammaddesi kil olup elde, kalıpta ya da tornada biçimlendirilmiş ve fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Türk Sanatında seramik üsluplarına göre belli dönemlere ayrılmıştır. Türk Sanatında seramik tür olarak da şu bölümlere ayrılır. Sırsız çömlek işleri veya sırsız pişmiş toprak işleri Sırlı çömlek işleri Çini Porselen TÜRK SERAMİK SANATININ ERKEN DÖNEMİ Türklerde seramik sanatıyla ilk İslam seramik sanatı arasında bağlantı kurabiliriz. Eski Çin seramiği ilk İslam seramik sanatında çok etkili olduğu için Türk sanatında da etkisi olmuştur. Erken dönem Türk seramiğinin kalitesi ve şekil zenginliği Halifelik merkezleri ile boy ölçüşebilecek olgunluktaydı. Bunlar çok renkli sır altı dekorunu sırı akmayacak sağlam bir teknik olarak uygulamışlardır. Bunun için renkleri yarı sıvı hamurla karıştırarak ham seramik üzerine koyduktan sonra sırlayıp fırınlıyorlardı. Slip dekoru diye tanınan bu teknik İslam dünyasında bilinmeyen orijinal bir yenilikti. Dini motiflerin yanı sıra hayvan, insan , kuş, çiçek motifleri ile sarı , yeşil , siyah , ve mor renkli bir dekor gösterirler. Şeffaf kurşun sır altı renkli slip dekoru ile yapılan bu seramikte , slip dekoru sadece siyah olunca şeffaf sır bazen yeşil ve sarı boyanırdı. BÜYÜK SELÇUKLU DÖNEMİ VE ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ SERAMİKLERİ Rey seramik üslubunu geliştirmişler ve o devrin Selçuklu hayatını seramiklere yansıtmışlardır. Yüz hatları Orta Asya Türklerini ve Uygurlarını yansıtmaktadır. Yerli İranlı tipleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Saray , av ve oyun sahneleri tasvir edilmişlerdir. Perdah tekniği en olgun hali ile birdenbire başlar. İranda Selçukluların yarattığı ikinci teknik minai olup çok renkli dekorları ile İslam dünyasının en güzel örneklerini vermiştir. İrandan sonra minai ve perdah tekniği yine Selçuklularla Anadoluya geçmiştir. Fakat Anadolu Selçukluları zamanından bugüne kadar minai perdah tekniğinde çiniler ele geçirilmişse de seramik bulunamamıştır. Alacahöyük kazılarında bulunan fırınlar ve seramik parçaları karakteristliktir. Selçuklu seramiği olup slip tekniği ile yapılmıştır. Çizikleme işi parçalar da çıkmıştır. Bunun yanında firuze sır altına siyah dekorlu seramik Anadolu Selçuklularında çok kullanılmış gibi görülüyor. OSMANLI DÖNEMİ SERAMİK SANATI Osmanlı döneminin en önemli seramik üretim merkezi İzniktir. 14. yy İslam ürünleri birbirine benzer kırmızımsı bir hamurdan yapılmıştır. İznikte 14. yy. sonuyla 15. yy. başlarında üretilen bu seramikler 1930larda MİLETOS (Milet) kazılarında ortaya çıkmış olmalarında ötürü sanat tarihinde Milet işi olarak adlandırılmıştır. Genellikle kirli beyaz astar üstüne mavi geometrik desenler ve stilize bitki , hayvan öğeleriyle bezeli Milet işi seramiklerin çoğunda , merkezde stilize öğelerle oluşturulan madalyon ve ışınsal yayılan çizgiler yeralır. Bu dönemde Çinden ithal edilen Yuan dönemi porselenlerinden etkilenen nakkaşlar, Uzak Doğu kaynaklı desenlere yönelmiştir. İznikli ustalarda bu desenleri yeni geliştirdikleri yumuşak porseleni anımsatan , beyaz hamurlu fritli2 kaplara ve çinilere uygulamışlardır. BİRİNCİ DÖNEM İZNİK SERAMİKLERİ İznikte Osmanlılar tarafında meydana getirilen ilk seramikler kırmızı hamurlu ve tek renkli sırla yapılmış olanlardır. Bir defa fırınlanmış bu cins seramiklerde beyaz astarla hafifçe kabarık olarak dekorlar hazırlanıyor , sonra üzerine renkli sır sürülerek tekrar fırına veriliyordu.Bunlarda fırınlandıktan sonra beyaz renkli ve hafifçe kabarık dekorlu kısımlarda renkli bir sır ince bir yüzey halinde parlak ve açık bir renk daha derin olan zemin üzerinde ise kalın ve koyu bir renk halinde kalmaktadır. İznikte 14.yyın ortalarında görülen seramik ise mavi , yeşil , koyu ve açık kahve rengi olarak dört ayrı renkle yapılmıştır. Kullanılan dekor rumiler kıvrık dallar ve stilize çiçeklerle tamamiyle figürsüz bitki motifleridir. Bunların henüz sırlanmamış , yanmış , sırları bozuk veya atılmış birçok örnekleriyle çok yüksek kaliteli ve parlak renkli olanları bulunmuştur. İKİNCİ DÖNEM İZNİK SERAMİKLERİ Bu devir seramiği Milet Grubu adı ile bilinen kırmızı hamurlu olup sıraltı tekniği ile yapılmıştır. Beyaz astar üzerine renkli dekorlar yapıldıktan sonra şeffaf kurşun sırla kaplanmaktadır. Laciverte yakın koyu kobalt mavisi hakim renk olup açık mavi , firuze , mor ve yeşil renklerde kullanılmıştır. Bunun yanında Selçuklu geleneğinin devamı olarak firuze sır altına siyah dekorlu seramikler bulunmuştur. Naturalist motifler kır çiçeklerini sap , yaprak çiçek ve tohumların basit şekillerinden geliştirilen motifler , yelpaze yapraklar , karanfil dalları , salkımlar ve çeşitli rozetlerden meydana gelmiş olup Anadolunun bu ilk orijinal türk seramiğinde ileri bir dekorlama kabiliyeti ve kuvvetli bir üslup göze çarpmaktadır. Süslemede ilk ana sema olarak iç içe geniş kuşaklar çizilip dekorlama ya da alternatif olarak tekrarlayan iki ayrı motif çok görülür. Desenler çizilip boyanmış kalın konturlar ince uçla kazınıp boyama veya fırça ile serbest boyama şeklinde tamamı ile kontursuz olarak üç şekildedir. Radyal düzende kalın çizgiler ve yapraklar kalın şeritlerle geometrik süslemeler diğer önemli gruplardır. Dekoratif kuş figürleri de süslemeye girmiştir. ÜÇÜNCÜ DÖNEM İZNİK SERAMİKLERİ Selçuklu seramiğinden bazı etkiler almış olmakla beraber , basit bir teknik , tek veya iki renkli motiflerle en ileri bir seramik üslubu yaratılarak İznik sanatının parlak devri başlamıştır. Sayısıs örnekte hafif fırça ile çizilmesindeki ustalık şaşılacak bir yaratma kuvveti gösterir. İznik kazılarında bugüne kadar bilinmeyen renk ve desenlerde binlerce parça ile ayrıca fırın kalıntıları bulunmuştur. Böylece 14. yyın son yarısı ve 15.yyın başlarında Osmanlılar ile canlı ve yaratma heyecanı ile dolu bir Anadolu seramik sanatı doğmuştur. KÜTAHYA SERAMİK SANATI Kütahyada milet grubu denilen seramiklerin yapıldığı bilinmekte. Bu durumda Kütahya seramik sanatının daha 14.yyın son yarısında kırmızı hamurlu olarak başladığı anlaşılmaktadır. Motifler ve renkler İznik işleriyle benzer özellikte olup kobalt mavisi manganez mavisi , firuze ve siyah renkler kullanılmıştır. Renkler İznik işlerine nazaran daha koyu tonları ile Anadolu Selçuklu çinilerinin renk skalasına bağlanmaktadır. Bunlarda kotu kobalt mavisi olup ve siyaha yakın koyu manganez moru karakterisktir. Sırları da İznikten daha incedir ve hafif sır çatlakları vardır. Kütahyalı Abraham Üslubu Maviden başka ancak daha sonraki parçalarda kullanılan diğer renk soluk firuzedir. Renkler gibi başlangıçta çok ağır ve yüklü olan desenlerde sonraları hafifler. Kırmızı hamurlu seramiklerden mavi beyaz gruba geçiş Kütahyada İznik ile aynı zamanlarda (15.yy ortalarında) gerçekleşmiştir. DÖRDÜNCÜ DÖNEM İZNİK SERAMİKLERİ 15. yyın ortalarında bol sayıda değişik süslemeli çok zengin seramiklerle İznik seramik sanatının dördüncü devresi başlar. Bunlar Şam İşi diyebileceğimiz mavi - beyaz gruba bağlanır. Daha sonra beşinci ve son devir olan İznik seramiklerine geçiş devri olarak önemlidir. Bunlar mavi beyazdan daha ince ve hafiftir. Motiflerde lale , sümbül , karanfil ,tomurcuk ve açılmış güller ; renkte firuze , zeytuni yeşil , menekşe moru ve yeşilimsi siyah renkleri ortaya çıkar. Bunlarda parlak yerine mat, buğulu , dumanlı ve buğulu renkler beyaz zemin yerine hafif dalgalı nöanslar mavimsi bir zemin ortaya çıkar.16. yy ikinci yarısında başlayarak İznik ve Kütahya atölyesinde gittikçe artan çini imalatı yüzünden seramik işler süratle azalmıştır. Böylece İznikte Türk seramik sanatının son ve en parlak devri bitmiştir. ŞAM VE HALİÇ GRUBU Bu üsluptaki seramiklerde konturlar hafif yumuşatılmış renktedir. Fakat 16. yyın ikinci yarısında konturlar koyu siyaf renk olmuştur. Konturlardan başka lotus çiçeği ile bazı motifler siyah renktedir. Ayrıca seramiklerde koyu bir zümrüt yeşili kullanılmıştır. 18. yy da Kütahya atölyeleri İznikin ortadan çekilmesiyle öne geçmiş kuvvetli üslupla serbestçe fırça işi , modern anlayışlı yeni bir seramik sanatını geliştirmiştir. Sert beyaz sıraltı tekniğinde bu kalemkar, fincan , zarf , kase , hokka ve matara , kapaklı ibrik , kulplu kulpsuz kupa , kandil , sürahi , buhurdanlık , süs topuzları ve tabaklar zarif küçük boy seramikler ,serbest ve hafif fırça süslemeleriyle klasik seramiklerden farklı bir sanat karakteri taşır. Mavi , kırmızı , sarı , mor , yeşil , lacivert , eflatun renklerle küçük çiçekler , bitli motifleri yapraklar , sarmaşıklar , damlalar , madalyonlar görülür. Bu tip 19. yy ın başlarına kadar devam etmiştir. Alıntı