Aşk veya sevgi çerçevesinde yasanılan ilişkide denilebilir. Sevgi sözcügünden gelmiştir. Kimisinde 1 tane olur, kimisinde sayısı oldukca fazladır. Tabi buna ne kadar sevgi-li denilir bilemem.
Bende olmayan, çok ta gerekli olmadığını düşündüğüm kişidir. Olacaksa tam olur, olmayacaksa da hiç olmasın Ayrıca Volkan Konak'ın şiir okumaya başladığında sürekli kullandığı ve içimden "bi söyleme şu sözü" diye geçirdiğim hitap şekli. Soğudum valla kelimeden :zuhaha:
Sevme eylemini değerli ve özel kılan varlık..uğruna şarkı ve şiirlerin yazıldığı,hem üzen hem mutlu eden,varlığı ilk bahar,yokluğu sonbahar olan,en kıymetli..Her şeyin 'en'hali.. Asırlar geçse de hala en çok sevilen,özlenen... ve tabi ki Sezai Karakoç'un muazzam şiiri: senin kalbinden sürgün oldum ilkin bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim af dilemeye geldim affa layık olmasam da uzatma dünya sürgünümü benim güneşi bahardan koparıp aşkın bu en onulmazından koparıp bir tuz bulutu gibi savuran yüreğime ah uzatma dünya sürgünümü benim nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil ayaklarımdan belli lambalar eğri aynalar akrep meleği zaman çarpılmış atın son hayali ev miras değil mirasın hayaleti ey gönlümün doğurduğu büyüttüğü emzirdiği kuş tüyünden ve kuş sütünden geceler ve gündüzlerde insanlığa anıt gibi yükselttiği sevgili en sevgili ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'in boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin kuşlar uçar senin gönlünü taklit için ellerinden devşirir bahar çiçeklerini deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini ey gönüllerin en yumuşağı en derini sevgili en sevgili ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında çatı katlarında bodrum katlarında gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba hep Kanlıca'da Emirgan'da kandilli'nin kurşuni şafaklarında seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim af dilemeye geldim affa layık olmasam da ey çağdaş kudüs (meryem) ey sırrını gönlünde taşıyan mısır (züleyha) ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi sevgili en sevgili ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim dağların yıkılışını gördüm bir venüs bardağında köle gibi satıldım pazarlar pazarında güneşin sarardığını gördüm konstantin duvarında senin hayallerinle yandım düşlerin civarında gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda verilmemiş hesapların korkusuyla sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim af dilemeye geldim affa layık olmasam da sevgili en sevgili ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim ülkendeki kuşlardan ne haber vardır mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır yoktan da vardan da ötede bir var vardır hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır sevgili en sevgili ey sevgili
Eski Türk Edebiyatı'nda (Divan Edebiyatı), gazellerde, aşık ve ağyar ile birlikte aşk üçgeninin üçüncü köşesini oluşturur.