Ümit Yaşar Oğuzcan

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda sha. tarafından 10 Eki 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Alışkanlık

    Gitgide alışıyorum sana....

    Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...

    Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...

    Yanımda olduğun zamanlar;
    sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
    alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...

    Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...

    Alışkanlıklar daima korkutur beni...

    Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...

    Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...

    Fakat şimdi sana alışıyorum...

    Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.

    Yalnız içimde garip bir korku var.

    Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...

    Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
    daha değerlisini verememekten korkuyorum...

    Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
    yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...

    Oysaki her zaman ve günün her saatinde
    yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan
    pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı...

    Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
    emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...

    Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.

    Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim...

    "Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün...

    Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
    o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
    sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

    İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
    mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum...

    Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.

    Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.

    Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.

    Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
    kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

    Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
    senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...

    Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.

    Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
    seni görecekler içimde...

    Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?

    Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.

    İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.

    Her yerde iki olduğumuz için
    bir bütün haline geliyoruz durmadan...

    Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...

    Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...

    Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...

    Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...

    Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...

    Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

    Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....

    Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...

    Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.

    Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...

    Uzun süren bir baygınlık sonrasının
    o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...

    Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
    seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

    Açılmış bütün kuyuların derinliği
    içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...

    Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.

    Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.

    Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.

    Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.

    Alev almayan bir yerimiz kalmadı.

    Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.

    Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.

    Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.

    Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.

    Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...

    Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde

    bizden güçlüsü olmayacak!

    En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...

    Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.

    Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...
     
  2. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Acılar Denizi

    Ben acılar denizinde boğulmuşum
    İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
    Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
    Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

    Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
    Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
    Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
    Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

    Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
    Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
    Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

    Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
    Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
    Yılların içimde bıraktıklarını...
     
  3. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Adak

    Sana şiirler okuyacağım, gitme
    Güneşler doğacak yalnızlığımdan
    sana bir ışık getireceğim
    Büyük aydınlığımdan

    Sana bir dolu umut getireceğim
    Küçük ellerine sığmayacak
    Sana Afrika gecelerini getireceğim
    Sımsıcak

    Sana çiçekler getireceğim
    Bozulmuş güz bahçelerinden
    Sana bir serinlik getireceğim
    Yağmur tanelerinden

    Sana avuç avuç yıldız getireceğim
    Güneşimden başka
    Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
    Köpük köpük dalga dalga

    Sana bir rüzgar getireceğim
    Dağlardan, tepelerden
    Gitme, sana zamanı getireceğim
    Zamanın bittiği yerden
     
  4. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Affet Beni

    Bugün bütün iyi kalpliliğim üzerimde
    Cümle düşmanlarımı affettim
    Yediğim meyvalardan
    Kokladığım çiçeklerden af diliyorum

    Yerde yürürken gördüğüm
    Sebebsiz kanına girdiğim
    Zevk için öldürdüğüm
    Böceklerden af diliyorum

    Dağdan, topraktan, taştan
    Evlattan, akrabadan, arkadaştan
    Yağan yağmurdan, doğan güneşten
    Denizlerden, göklerden af diliyorum

    Yıllardır kahrımı çeken kadından
    Ondaki yaşamak ümidinden
    Baba evinden, ana sütünden
    Yediğim ekmeklerden af diliyorum

    Kadrini, kıymetini bilmediğim
    Hayali ile bahtiyar olmadığım
    Otuz yıl arayıp bulmadığım
    Geleceklerden af diliyorum.
     
  5. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Ağıt

    Her şey güzeldi bir zaman, çok önce
    Şehirler, insanlar, güneş deniz
    Mutluluğumu görebilirdiniz
    Çökmeseydi içime bu son gece

    Her şey bir anda bitmeseydi, yazık
    Olmasaydı gençliğime aptalca
    Belki de o yerlere varırdık
    O uzak dağlara ulu: koskoca

    Orada her şey değişirdi belki
    Açardı umutlarımız bakarsın
    Ateş rengi, kan rengi güller gibi
    Toprağında kim bilir hangi aşkın

    Oysa şimdi nerdeyiz, neyiz bak
    Her umut belirtisinden uzağız
    O sevilmiş gözlerde saf ve berrak
    Bir ayna bile yok bakacağımız

    Her şey kurşuni bir renk almış, soğuk
    Bozkırlardır uzayan önümüzde
    Kime baksan o yüz: veremli, soluk
    Tek mavi kalmamış gökyüzümüzde

    Her yerde bitmişliği güzelliğin
    Kum kamyonları putreller betonlar
    Sonra ta beşikten mezara deyin
    Sıfırlar, yüzler, binler ve milyonlar

    Hadi öl bakalım ölebilirsen
    Zincirlerle bağlıyken yaşamaya
    Omuzla yükünü, hadi yalnız sen
    İsterse gücün olmasın taşımaya

    Yenik düşmüşüz işte gerçek ortada
    Çökmüş boynumuza zulmün elleri
    Bir tutsak, bir dolap beygiri ya da
    Bir mahkum gibiyiz kaç yıldan beri

    Yargıç hükmünü çoktan vermiş oku
    Boynundaki yaşamak fermanını
    Yaşamak sonra ölmek; iki korku
    Geri getirmezken bir anını

    Terkedilmiş şehirleri bilirsin
    Bilirsin gömülmüş uygarlıkları
    Ve düşün ki; patlaması bilincin
    Yırtmaya yetmiyor karanlıkları

    Öyleyse çek sapla göğe bıçağını
    De ki; benim işim tanrılıktan güç
    Benim hem yüksek, hem en aşağı
    İşte ellerimde sonsuzluk ve hiç

    De ki; ömür verdin; en büyük yalan
    De ki; beden verdin; içi boş ve kof
    İşte! yüce eserin, işte insan
    Ve yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım Of.
     
  6. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Aldanış

    Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha
    Dostlar değişiyor aldanmalar değil,
    Aksimizden eser yok şimdi o sularda
    Çirkin olan biziz aynalar değil...

    Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları
    Şişeler,kadehler o cam kırıkları
    Götürün,götürün bu aydınlıkları
    İçimde güz başladı ilkbahar değil,

    Ne bir anlayışlı el,ne bir dost bakış
    Biraz ümit,biraz hayal sonra aldanış
    En güvendiğimiz tepelere kar yağmış
    Deniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil...
     
  7. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Altıncı Mektup

    Bir gün bir yalnızlığa düştüm yine. Başımı
    ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım .
    Önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi 'beni iç'
    diye fısıldıyordu, 'beni iç'. Sonra yalvarmaya başladı:
    'Ne olur' dedi 'ne olur haydi iç beni'.

    Bir bardak doldurdum, tepeme diktim .
    Şişe rahatladı, sustu. Hani ellerimiz birbirine
    değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum .
    Hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka
    türlü atması vardı yüreklerimizin. Onu hatırladım .

    Sonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşıkarşıyaydık .
    Konuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan.
    Gözlerim gözlerine soruyordu: 'seviyor musun?' diye.
    Hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep
    evet diyordu. Oysa ki, bir çok hayır diyen insan vardı
    çevremizde. Örneğin: bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın,
    bir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu.
    Hayır'lar arasında ezilmeğe mahkûmdu evet'lerimiz .

    Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu
    ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum,
    kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum
    ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı.
    Durduramazdık onu, hükmedemezdik ona.
    Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp
    gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı?
    Belki çok yakındı kimbilir. Biz onu
    göremiyecektik. O, gözlerimizi kör ettikten sonra
    saracaktı bizi buz gibi kollarıyla.

    Tren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu.
    Denize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk
    kayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar
    gördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu.

    Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk .
    Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi.
    Ellerini tuttum, titredin. Acı acı bir düdük öttü.
    Bir şeyler koptu içimizden.

    Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı.
    Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum .
     
  8. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Anı

    Ne varsa en güzel üç gün üç gece
    Bir kıyı şehrinde seninle yaşadık
    Tutuştum,elim ellerine değince
    Öylesi sıcaktın,öylesi aydınlık

    Güzellikten,mutluluktan,sevgiden
    Kumların üstünde bir evren yarattık
    O dakikalar yaşandı mı sahiden
    Bir düş müydü yoksa gerçekten var mıydık

    Nasıl geçip gidiverdi o zamanlar
    O bir daha zor yaşanılır çılgınlık
    O alev alev yaktığımız ormanlar

    Ey şimdi o kıyı şehrinde kalanlar
    Duyun,anlayın,haykırın çığlık çığlık
    Böyle bir anı bir daha yaşanmaz artık.
     
  9. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Arayış

    Bir tas zehir verin bana içeyim
    Tek unutmak için acılarımı
    Baksana; kırdılar kapılarımı
    Yağmalandı kalbim, ömrüm, herşeyim
    Kurşuna dizdiler anılarımı
    Yenik düştüm bu savaşta neyleyim
    Bir mezar nasılsa işte öyleyim
    Unuttum en güzel şarkılarımı
    Gündüzü yok upuzun bir geceyim
    Yitirdim umut kırıntılarımı
    Sevgimi, neşemi, bütün varımı
    Çaresiz bir yokluğun içindeyim
    Gömdüm içime yıkıntılarımı
    Arıyor bir yarım öbür yarımı
     
  10. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Aşk Çizgisi

    Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?
    Bir aşk çizgisi var her şeyden öte
    O çizgiden başka bütün çizgiler
    Aşkı tüketmede

    Kimi dik çizgilerin kimi paralel
    Eğri büğrüsü, düzgünü, kalını, incesi
    Ve bir gün sarıyor bütün çizgileri
    Ölüm çizgisi

    Bense hep seni çiziyorum kağıtlara, duvarlara
    Yeşillerle, morlarla, mavilerle
    Resmini yapıp adını yazıyorum
    Renk renk çizgilerle

    Tut ki iki noktayız birbirinden uzak
    Bir çizgiyle aramızı birleştiriyorum
    Sonra bir ev yaparak çizgilerden
    İçine seni yerleştiriyorum

    Başlıyoruz geometrik yaşamlara
    Nokta nokta, şekil şekil
    Ve bir tek çizgi oluyoruz seninle, mutlu
    Öbür çizgiler umurumuzda değil

    Her düşünce aşka teğet geçiyor
    Tanığı çizgiler var olduğumuzun
    Bir aşk çizgisi var her şeyden önce
    Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?
     

Bu Sayfayı Paylaş