Ey bilinmeyen, seni bütün varlığınla Tanıyıp, kavramadan Nasıl uçup gidebiliyorsun öyle Kollarımın arasından ? Gece, tan vaktine yolu açarken, Uykuyla uyanıklık arasında Hangi kör andı, O senin yüzüne göz attığım? Senin bakışlarınla karşılaştım Ve sordum: Kendini-unutuşun hangi köşesinde Saklanıyorsun? Söyle! Seni bilmek, seni tanımak Kolay olmayacak hiç. Ve benzemiyor, seni aramak, Tatlı hiçlikleri, yoklukları Alçak sesle terennüm etmeye. Senin ürkek, çekingen Sohbetine erişeceğim, Seni çekip çıkararak Zincirlerinden boşalmış bir güçle, Korku, utanç ve kuşkunun içinden Saklı, gizli olandan yana Merhameti olmayan ışığa. Bir gözyaşı selinde uyanacaksın Ve biliyor olacaksın birden kendini. Kırılmış olacak prangaların; Ve senin özgürlüğünde bulacağım Ben de kendiminkini. Ey bilinmeyen! Bak işte gün bitti: karanlık çöktü, Kalmadı zaman, Bırak, ani bir patlama Zincirlerimizi kırıp atsın kenara! Bırak, sana ilişkin bilgi Tutuştursun aklımı, yüreğimi! Bu ateşe adayacağım Hayatımı ben, Bir müminin duası gibi.