Yahya Kemal Beyatlı

'Biyografiler' forumunda sha. tarafından 13 Kas 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Yahya Kemal Beyatlı (2 Aralık 1884 - 1 Kasım 1958), Türk şair ve yazardır.

    Hayatı

    Üsküp'te doğdu; asıl adı Ahmed Agâh'tır. İlköğrenimini Üsküp'te; orta öğrenimini Selanik ve İstanbul Vefa idadilerinde tamamladı. 1903 yılında Paris'e giderek bir yıl bir kolejde Fransızca’sını ilerlettikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. 1912 yılında yurda döndükten sonra dil ve tarih konularında makaleler yayınladı. 1915 yılında Darülfünun (Üniversite) öğretim kadrosuna atandı. Kurtuluş Savaşının bitimine doğru (1923) Ankara'ya geçerek Hâkimiyeti Milliye gazetesinde başyazar oldu. 1923 yılında Urfadan milletvekili seçildi ve 1926 yılına kadar bu görevde kaldı. 1926'da Varşova, 1929'da Madrid elçiliklerine atandı. 1931'de yurda geri döndü. Tekirdağ ve İstanbul milletvekili olarak 1935-1946 yılları arasında yeniden parlamentoya girdi. 1949'da Pakistan büyük elçisi iken emekliye ayrıldı. İstanbul'da öldü. Rumelihisarı mezarlığında gömüldü. Spor ve Sergi Sarayı civarındaki parka bir anıtı dikildi (1968).


    Sanatçı kişiliği

    Kişiliğini Paris’te yazarken ünlü tarihçi Albert Sorel’in derslerinden aldığı tarih zevkiyle, Fransız şairlerinin (Jean Moreas, Baudelaire, Verlaine, vb.) ölçü ve biçim güzelliklerinde buldu. Paris’e gidişi, II.Abdülhamit baskısından bir kaçış olduğu halde, orada siyasi faaliyetlere katılmayarak sanat çevrelerinde kendini yetiştirdi. Paris öncesi Hamid ve Servet-i fünun şiiri etkisinden kendisini böylelikle kurtardı, klasik divan şiirimizi Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla ele aldı.

    Avrupa dönüşü Yeni Mecmua’da "bulunmuş sayfalar" başlığıyla yayımladığı gazel ve şarkılarla tanındı (1918). Bu neoklasik şiirler, onun çıkış noktasının Osmanlı tarih ve şiiri olduğunu gösterdiği gibi, sonradan yeni şekiller ve sade dille yazdıklarında da şairin genel olarak Osmanlı medeniyet ve kültürüne bağlı kaldığı görülür. Onda tarih, vatan, millet ve İstanbul sevgisi, hep bu açıdan işlenir. Osmanlı medeniyeti yüzyıllar boyu en yüce eserlerini İstanbul’da yarattığı için, Yahya Kemal’deki İstanbul, Boğaziçi ve Türk musikisi hayranlığına, tabiat güzellikleri yanı sıra, tarih değerleri de girer. Duygu, düşünce ve hayali ustalıkla kaynaştıran şair, pek çoğuna hikaye karakteri verdiği lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan da alır. İç ahengi her şeyden üstün tutuşu, şiiri "musikiden başka türlü bir musiki" kabul edişi; "Ok" şiiri bir yana, bütün şiirlerini, bu ahengin sağlanmasına daha elverişli gördüğü aruzla yazmasına sebep oldu Yahya Kemal, şiirlerini, makale ve hikayelerini sağlığında kitaplarda toplamamış, eserleri dergilerde, dağınık kalmıştı. Ölümünden sonra dostları ve hayranları tarafından bir Yahya Kemal’i Sevenler Cemiyeti kurulduğu gibi, İstanbul Fetih Cemiyeti’ne bağlı bir de Yahya Kemal Enstitüsü ve Müzesi açıldı (1961). Bu Enstitü’nün yayımlamaya başladığı Yahya Kemal Külliyatı’nda şairin ilk üçü şiirlerini, diğerleri makale, deneme ve anılarını derleyen eserleri çıktı.


    Eserleri

    * Kendi Gök Kubbemiz(1961)
    * Eski Şiirin Rüzgariyle(1962)
    * Rübailer ve Hayyam Rübailerini Türkçe Söyleyiş (1963)
    * Aziz İstanbul(1964), Eğil Dağlar(1966), Siyasi Hikayeler(1968)
    * Siyasi ve Edebi Portreler(1968)
    * Edebiyata Dair(1971)
    * Çocukluğum,Gençliğim,Siyasi ve Edebi Hatıralarım(1973)
    * Tarih Müsahabeleri(1975)
    * Bitmemiş Şiirler(1976)
    * Mektuplar-makaleler(1977)


    Eserlerinden örnekler


    Rindlerin Akşamı

    Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç;
    Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
    Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
    Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
    Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
    Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
    Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
    Gurûba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
    Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül.
    Ya lâle açmalıdır göğsümüzde yâhut gül.

    mefâilün feilâtün mefâilün feilün (fa'lün)

    1. endülüs'te Raks

    Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
    Zevk akşamında Endülüs üç def' kırmızı...
    Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
    İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir.
    Yelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri,
    İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...
    Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
    İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.
    Alnında halka halkadır âlşüfte kâkülü,
    Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...
    Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;
    İspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir.
    Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
    Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...
    Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
    Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli..
    Gözler kamaştıran şala, meftûm eden güle,
    Her kalbi dolduran zile, her sîneden: "Ole!"

    mef'ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün
     

Bu Sayfayı Paylaş