Filistin davasının bir numaralı ismi olan Yaser Arafat, 1929da Kudüste doğdu. Çocukluğunu, Doğu Kudüste, Yahudiler için kutsal sayılan Ağlama Duvarına bir taş atımı uzaklıkta olan bir mahallede geçirdi. Çocukluğunu geçirdiği ev, İsrailin Doğu Kudüsü işgalinden sonra Ağlama Duvarına yer açmak için yıkıldı. MÜCADELEYE 18 YAŞINDA BAŞLADI Arafat, ilkokulu Kudüste okudu; ortaöğrenimini İsrail işgalinden sonra ailesiyle birlikte göç ettiği Gazzede tamamladı. İsrail ile mücadelesi ise, 18 yaşındayken, İsrail Devletinin kurulmasıyla başladı. 1947-1949 Arap-İsrail savaşında Filistinlilerin komutanı Abdülkadir El-Hüseyniye genel sekreterlik yaptı. Filistin savaşçı birliklerinin oluşturulmasında rol oynadı. İnşaat Mühendisliği eğitimi gördüğü Kahire Üniversitesinde tanıştığı arkadaşlarıyla El Fetih örgütünü kurdu. Arafat, Süveyş Kanalı bölgesinde, İngilizlere karşı gerilla savaşına katılmaya gönüllü üniversite öğrencilerinin askeri eğitiminden sorumluydu. Ayrıca, Filistinli Öğrenciler Birliğinde de faaldi. O dönemde Müslüman Kardeşler Örgütüne yakınlık duymakla beraber, hiçbir partiye katılmamıştı. Arafata göre, Emperyalist rejimlerle bağlantılı, yozlaşmış siyasi partiler Filistin davasını taşıyamazdı. MISIR ORDUSUNA KATILDI Filistinli gençlerin işgale karşı mücadeleyi bağımsız bir yapı içinde sürdürmesi amacıyla, 1952de kurulan Filistinli Öğrenciler Federasyonunun başkanı oldu. 1956da okulu bitirince Mısır ordusuna girdi ve İsraille mücadele amacıyla Fedayiin örgütünü kurdu. Aynı yıl, 2inci Arap-İsrail savaşında, Filistin birliği saflarında, İngiliz ve Fransız kuvvetlerine karşı patlayıcı madde ve sabotaj uzmanı olarak yer aldı. İsrailin saldırısı ve İngiltere ile Fransanın Kanal bölgesine asker çıkarmasıyla başlayan Süveyş savaşı, ABD ve Sovyetler Birliğinin ortak çabalarıyla durduruldu. ARAFAT: EBU AMMAR Mısırda üniversite öğrenimlerini tamamlamış Filistinli öğrenciler çeşitli Arap ülkelerine dağıldı. Arafat, Filistin Kurtuluş Örgütünün iki numaralı ismi olan Ebu Cihad ile birlikte Kuveyte çalışmaya gitti. Filistinli gençler, 1959da El Fetih bünyesinde tekrar toplandı. Arafatın El Fetih içindeki adı artık Ebu Ammardı. EL FETİHİN SÖZCÜSÜ OLARAK TANINDI 1964teki bir gizli bir konferansta silahlı mücadelenin başlatılmasını savunan kanadın içinde yer aldı. 1 Ocak 1965te, İsrail hedeflerine karşı ilk askeri harekatı gerçekleştiren birliğe komuta etti. 1967deki 6 gün savaşında Araplar bozguna uğrayınca Filistin Kurtuluş Örgütü savaşın bitmediğini İsraile gösterip parladı. Arafat, işgal altındaki Batı Şeriada direniş hareketini örgütlemeye çalıştı. Üsler oluşturarak gerilla savaşını yürüttü. Aynı yıl El Fetih örgütünün sözcüsü olarak uluslararası kamuoyunun karşısına çıktı Mısır lideri Cemal Abdül Nasır, bu genç adamı desteklemeye başladı. Onu, Mısır heyetinin bir üyesi olarak Sovyetler Birliğine götürdü. Filistin Kurtuluş Örgütü, mücadeleyi sürdürme azmiyle ve bağımsızlık tutkusuyla Arap rejimlerinde bir taraftan da rahatsızlık yaratıyordu. Örgütün bir başka özelliği komünistlerden, radikal dincilere kadar farklı Filistinli grupları birarada tutmasıydı. FKÖDE FAAL YILLAR Arafat, 1969da Filistin Ulusal Konseyinin 5inci toplantısında bütün Filistinli grupları Filistin Kurtuluş Örgütünün çatısı altında topladı ve örgütün yürütme kurulu başkanlığını üstlendi. 1970-71de, Filistinli gerillaların Ürdünü terketmeye zorlandığı yaklaşık 40 bin kişinin öldüğü iç savaş sırasında Filistin kuvvetlerinin başındaydı. Ürdünden ayrıldıktan sonra merkezini Lübnanın başkenti Beyruta taşıdı. Hareket hızla gelişti. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının tek yasal temsilcisi olarak birçok devlet tarafından tanındı. Arafat, 1974te BM Genel Kuruluna gözlemci sıfatıyla katıldı ve bir konuşma yaptı. ŞARONDAN KAÇIŞ Bu yıllarda Filistin sorununa barışçı çözüm arayan lider olarak sivrildi. Giderek artan siyasi ağırlığının yardımıyla 1977de Mısır ile Libya arasında, 1979da İran ile ABD arasında, 1980de de İran ile Irak arasında arabuluculuk yaptı. İsrail, 1982de Güney Lübnana girip Beyrutu kuşatınca 2 ay süren bir direniş gösterdi ve Filistinli gerillaların kenti boşaltmasını sağladı. Arafat hareketin merkezini de Tunusa taşıdı. Arafat, şimdiki İsrail Başbakanı, o zamanların Savunma Bakanı Ariel Şaronun elinden, sürekli hareket eden bir aracın içinde yaşayarak kurtuldu. İsrail, Arafatı Tunusta da izlemeye devam etti. Arafat, İsrail uçaklarının bombardmanından şans eseri kurtuldu. Yaser Arafat, en yakın arkadaşı Ebu Cihadı, İsrail Özel Kuvvetlerinin yaptığı bir baskında kaybetti. 1987de merkezini Bağdata taşıdı. Aynı yıl intifada başladı. FİLİSTİN DEVLETİNİN İLAN İntifadanın en sıcak günlerinde, Arafat, tarihi bir adım atarak 1988de Filistin Devletinin kurulduğunu ilan etti. 2 Nisan 1989da da Arafat bu vatansız Filistin Devletinin başkanlığına seçildi. Bir ay sonra İsrailin, güvenlik içinde var olma hakkını tanıdıklarını ve teröre karşı olduğunu ilk defa açıkladı. Bu açıklamadan birkaç saat sonra ABD yönetimi,, Filistin Kurtuluş Örgütünü, Ortadoğu sorununun taraflarından biri olarak tanıdığını ilan etti. KÖRFEZ SAVAŞINDA SADDAMA DESTEK Arafatın, 1990da Körfez Savaşında Saddam Hüseyinin yanında yer alması en çok eleştirilen kararlarından biriydi. Kuveyti işgal eden Irakın yanında yer alınca, petrol zengini Körfez ülkelerinden gelen ekonomik desteği bir anda kaybetti. Savaştan sonra Ortadoğuda dengeler değişti. Beyaz Sarayın girişimiyle, Ortadoğu barışı için görüşmeler başladı. Madridde açık, Osloda gizli yürütülen görüşmeler 1993te sonuç verdi. NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ ALDI Osloda varılan, Washingtonda imzalanan anlaşmayla, İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat, 1994te Nobel Barış Ödülüne layık görüldü. Arafat, bir yıl sonra, eskiden gizlice girdiği Gazzeye, bu kez, Filistin Yönetimi Başkanı olarak taşındı. Amacı Filistin Devletini kuracak olan nihai anlaşmayı sağlamaktı. Ancak, Temmuz 2000de dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barakla Camp Davidde yaptığı görüşmelerde istediğini bulamadı. İKİNCİ İNTİFADA 28 Eylül 2000de, bugünkü İsrail Başbakanı Ariel Şaronun Haremüşşerifi ziyaret etmesiyle intifada ikinci kez patlak verdi. İntifadayla bir kez daha alevlenen mücadeleyi, Filistin topraklarında örgütlenen barış süreci karşıtı grupların saldırıları başka bir boyuta taşıdı. İsrail, Arafatı İslami direniş hareketi Hamas ve İslami Cihad gibi grupların intihar eylemlerini desteklemekle suçladı. Bu suçlamanın ardında, Filistin yönetiminin intihar saldırganlarının ailelerine yardımda bulunması yatıyordu. İsrail Arafattan radikal örgütleri dağıtmasını isterken, Arafat da Filistin kamuoyunda gittikçe azalan itibarını ayakta tutmak derdindeydi. Filistinliler arasında kabul gören intihar eylemlerine yüksek sesle karşı çıkmaktan kaçınan Arafatın üzerindeki baskı hızla arttı. İsrailin Aralık 2001de Batı Şeriada giriştiği operasyon Filistin liderinin hayatını değiştiren dönüm noktası oldu. Arafatın Ramallahtaki karargahı top ateşine tutuldu, binanın bazı duvarları yıkıldı. ARAFATA KISITLAMA Bu gelişmenin ardından İsrail Hükümeti, Arafatı sürgüne göndermek ve hatta Arafattan kurtulmak gibi fikirleri yüksek sesle telaffuz etmeye başladı. Filistin liderine uygulanan bu fiziksel kısıtlama, siyasetteki hareket alanının da kısıtlanması anlamına geldi. Bir zamanlar Arafatın yakın çalışma arkadaşları olan Filistinli politikacılar, Arafatın tek adam yönetiminin değişmesi gerektiğini dile getirmeye başladılar. Arafat, gerekli reformları uygulamadığı, yolsuzlukların önüne geçmediği için eleştirildi. Bu dönemde ABDnin de telkiniyle başbakanlığa getirilen eski Filistin Kurtuluş Örgütü liderlerinden Mahmud Abbas, Arafatla anlaşamadığı için bu görevi çok geçmeden bıraktı. Abbasın ardından başbakanlığa Ahmet Kurey getirildi. VE SON AYLAR Arafatın sağlık durumunun kötüleştiği son aylarda, Filistin içinde de huzursuzluk arttı. Arafatın kontrolü zayıfladıkça, Filistinliler arasındaki iktidar ve çıkar mücadelesi sokaklara taşındı. Arafat, hayatının son dönemini, İsraille kendi kontrolünde sağlanacak bir anlaşmaya ulaşmaya adadı; ancak ölümünden kısa bir süre önce, İsrail Parlamentosunun Gazzedeki 21 ve Batı Şeriadaki 4 Yahudi yerleşimini boşaltmayı öngören planı kabul etmesine tanık oldu. Arafat, bu kararın hayata geçmesi halinde, İsrailin Batı Şeriadaki kontrolünü daha da artıracağı endişesini taşıyordu. Yaser Arafat, nam-ı diğer Ebu Ammar kafasındaki Filistin Devleti idealinden çok uzakta, İsrail ablukası altında yaşama veda etti.