Yaser Arafat

'Biyografiler' forumunda zipper tarafından 24 Ağu 2013 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    Filistin davasının bir numaralı ismi olan Yaser Arafat, 1929’da Kudüs’te doğdu. Çocukluğunu, Doğu Kudüs’te, Yahudiler için kutsal sayılan Ağlama Duvarı’na bir taş atımı uzaklıkta olan bir mahallede geçirdi. Çocukluğunu geçirdiği ev, İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgalinden sonra Ağlama Duvarı’na yer açmak için yıkıldı.

    MÜCADELEYE 18 YAŞINDA BAŞLADI

    Arafat, ilkokulu Kudüs’te okudu; ortaöğrenimini İsrail işgalinden sonra ailesiyle birlikte göç ettiği Gazze’de tamamladı. İsrail ile mücadelesi ise, 18 yaşındayken, İsrail Devleti’nin kurulmasıyla başladı.

    1947-1949 Arap-İsrail savaşında Filistinlilerin komutanı Abdülkadir El-Hüseyni’ye genel sekreterlik yaptı. Filistin savaşçı birliklerinin oluşturulmasında rol oynadı. İnşaat Mühendisliği eğitimi gördüğü Kahire Üniversitesi’nde tanıştığı arkadaşlarıyla El Fetih örgütünü kurdu.

    Arafat, Süveyş Kanalı bölgesinde, İngilizlere karşı gerilla savaşına katılmaya gönüllü üniversite öğrencilerinin askeri eğitiminden sorumluydu. Ayrıca, Filistinli Öğrenciler Birliği’nde de faaldi. O dönemde Müslüman Kardeşler Örgütü’ne yakınlık duymakla beraber, hiçbir partiye katılmamıştı. Arafat’a göre, “Emperyalist rejimlerle bağlantılı, yozlaşmış siyasi partiler Filistin davasını taşıyamazdı”.

    MISIR ORDUSUNA KATILDI

    Filistinli gençlerin işgale karşı mücadeleyi bağımsız bir yapı içinde sürdürmesi amacıyla, 1952’de kurulan “Filistinli Öğrenciler Federasyonu”nun başkanı oldu. 1956’da okulu bitirince Mısır ordusuna girdi ve İsrail’le mücadele amacıyla Fedayiin örgütünü kurdu.

    Aynı yıl, 2’inci Arap-İsrail savaşında, Filistin birliği saflarında, İngiliz ve Fransız kuvvetlerine karşı patlayıcı madde ve sabotaj uzmanı olarak yer aldı. İsrail’in saldırısı ve İngiltere ile Fransa’nın Kanal bölgesine asker çıkarmasıyla başlayan Süveyş savaşı, ABD ve Sovyetler Birliği’nin ortak çabalarıyla durduruldu.

    ARAFAT: EBU AMMAR

    Mısır’da üniversite öğrenimlerini tamamlamış Filistinli öğrenciler çeşitli Arap ülkelerine dağıldı. Arafat, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün iki numaralı ismi olan Ebu Cihad ile birlikte Kuveyt’e çalışmaya gitti. Filistinli gençler, 1959’da El Fetih bünyesinde tekrar toplandı. Arafat’ın El Fetih içindeki adı artık Ebu Ammar’dı.

    EL FETİH’İN SÖZCÜSÜ OLARAK TANINDI

    1964’teki bir gizli bir konferansta silahlı mücadelenin başlatılmasını savunan kanadın içinde yer aldı. 1 Ocak 1965’te, İsrail hedeflerine karşı ilk askeri harekatı gerçekleştiren birliğe komuta etti.

    1967’deki 6 gün savaşında Araplar bozguna uğrayınca Filistin Kurtuluş Örgütü savaşın bitmediğini İsrail’e gösterip parladı. Arafat, işgal altındaki Batı Şeria’da direniş hareketini örgütlemeye çalıştı. Üsler oluşturarak gerilla savaşını yürüttü. Aynı yıl El Fetih örgütünün sözcüsü olarak uluslararası kamuoyunun karşısına çıktı

    Mısır lideri Cemal Abdül Nasır, bu genç adamı desteklemeye başladı. Onu, Mısır heyetinin bir üyesi olarak Sovyetler Birliği’ne götürdü.

    Filistin Kurtuluş Örgütü, mücadeleyi sürdürme azmiyle ve bağımsızlık tutkusuyla Arap rejimlerinde bir taraftan da rahatsızlık yaratıyordu. Örgütün bir başka özelliği komünistlerden, radikal dincilere kadar farklı Filistinli grupları birarada tutmasıydı.

    FK֒DE FAAL YILLAR

    Arafat, 1969’da Filistin Ulusal Konseyi’nin 5’inci toplantısında bütün Filistinli grupları Filistin Kurtuluş Örgütü’nün çatısı altında topladı ve örgütün yürütme kurulu başkanlığını üstlendi. 1970-71’de, Filistinli gerillaların Ürdün’ü terketmeye zorlandığı yaklaşık 40 bin kişinin öldüğü iç savaş sırasında Filistin kuvvetlerinin başındaydı.

    Ürdün’den ayrıldıktan sonra merkezini Lübnan’ın başkenti Beyrut’a taşıdı. Hareket hızla gelişti. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının tek yasal temsilcisi olarak birçok devlet tarafından tanındı. Arafat, 1974’te BM Genel Kurulu’na gözlemci sıfatıyla katıldı ve bir konuşma yaptı.

    ŞARON’DAN KAÇIŞ

    Bu yıllarda Filistin sorununa barışçı çözüm arayan lider olarak sivrildi. Giderek artan siyasi ağırlığının yardımıyla 1977’de Mısır ile Libya arasında, 1979’da İran ile ABD arasında, 1980’de de İran ile Irak arasında arabuluculuk yaptı. İsrail, 1982’de Güney Lübnan’a girip Beyrut’u kuşatınca 2 ay süren bir direniş gösterdi ve Filistinli gerillaların kenti boşaltmasını sağladı.

    Arafat hareketin merkezini de Tunus’a taşıdı. Arafat, şimdiki İsrail Başbakanı, o zamanların Savunma Bakanı Ariel Şaron’un elinden, sürekli hareket eden bir aracın içinde yaşayarak kurtuldu.

    İsrail, Arafat’ı Tunus’ta da izlemeye devam etti. Arafat, İsrail uçaklarının bombardmanından şans eseri kurtuldu. Yaser Arafat, en yakın arkadaşı Ebu Cihad’ı, İsrail Özel Kuvvetleri’nin yaptığı bir baskında kaybetti. 1987’de merkezini Bağdat’a taşıdı. Aynı yıl intifada başladı.

    FİLİSTİN DEVLETİ’NİN İLAN

    İntifadanın en sıcak günlerinde, Arafat, tarihi bir adım atarak 1988’de Filistin Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. 2 Nisan 1989’da da Arafat bu vatansız Filistin Devleti’nin başkanlığına seçildi.

    Bir ay sonra İsrail’in, güvenlik içinde var olma hakkını tanıdıklarını ve teröre karşı olduğunu ilk defa açıkladı. Bu açıklamadan birkaç saat sonra ABD yönetimi,, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü, Ortadoğu sorununun taraflarından biri olarak tanıdığını ilan etti.


    KÖRFEZ SAVAŞI’NDA SADDAM’A DESTEK

    Arafat’ın, 1990’da Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in yanında yer alması en çok eleştirilen kararlarından biriydi. Kuveyt’i işgal eden Irak’ın yanında yer alınca, petrol zengini Körfez ülkelerinden gelen ekonomik desteği bir anda kaybetti.

    Savaştan sonra Ortadoğu’da dengeler değişti. Beyaz Saray’ın girişimiyle, Ortadoğu barışı için görüşmeler başladı. Madrid’de açık, Oslo’da gizli yürütülen görüşmeler 1993’te sonuç verdi.

    NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ ALDI

    Oslo’da varılan, Washington’da imzalanan anlaşmayla, İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat, 1994’te Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
    Arafat, bir yıl sonra, eskiden gizlice girdiği Gazze’ye, bu kez, Filistin Yönetimi Başkanı olarak taşındı.

    Amacı Filistin Devleti’ni kuracak olan nihai anlaşmayı sağlamaktı. Ancak, Temmuz 2000’de dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’la Camp David’de yaptığı görüşmelerde istediğini bulamadı.

    İKİNCİ İNTİFADA

    28 Eylül 2000’de, bugünkü İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Haremüşşerif’i ziyaret etmesiyle intifada ikinci kez patlak verdi. İntifadayla bir kez daha alevlenen mücadeleyi, Filistin topraklarında örgütlenen barış süreci karşıtı grupların saldırıları başka bir boyuta taşıdı.

    İsrail, Arafat’ı İslami direniş hareketi Hamas ve İslami Cihad gibi grupların intihar eylemlerini desteklemekle suçladı. Bu suçlamanın ardında, Filistin yönetiminin intihar saldırganlarının ailelerine yardımda bulunması yatıyordu.

    İsrail Arafat’tan radikal örgütleri dağıtmasını isterken, Arafat da Filistin kamuoyunda gittikçe azalan itibarını ayakta tutmak derdindeydi. Filistinliler arasında kabul gören intihar eylemlerine yüksek sesle karşı çıkmaktan kaçınan Arafat’ın üzerindeki baskı hızla arttı.

    İsrail’in Aralık 2001’de Batı Şeria’da giriştiği operasyon Filistin liderinin hayatını değiştiren dönüm noktası oldu. Arafat’ın Ramallah’taki karargahı top ateşine tutuldu, binanın bazı duvarları yıkıldı.

    ARAFAT’A KISITLAMA

    Bu gelişmenin ardından İsrail Hükümeti, Arafat’ı sürgüne göndermek ve hatta Arafat’tan kurtulmak gibi fikirleri yüksek sesle telaffuz etmeye başladı. Filistin liderine uygulanan bu fiziksel kısıtlama, siyasetteki hareket alanının da kısıtlanması anlamına geldi.

    Bir zamanlar Arafat’ın yakın çalışma arkadaşları olan Filistinli politikacılar, Arafat’ın tek adam yönetiminin değişmesi gerektiğini dile getirmeye başladılar. Arafat, gerekli reformları uygulamadığı, yolsuzlukların önüne geçmediği için eleştirildi.

    Bu dönemde ABD’nin de telkiniyle başbakanlığa getirilen eski Filistin Kurtuluş Örgütü liderlerinden Mahmud Abbas, Arafat’la anlaşamadığı için bu görevi çok geçmeden bıraktı. Abbas’ın ardından başbakanlığa Ahmet Kurey getirildi.

    VE SON AYLAR

    Arafat’ın sağlık durumunun kötüleştiği son aylarda, Filistin içinde de huzursuzluk arttı. Arafat’ın kontrolü zayıfladıkça, Filistinliler arasındaki iktidar ve çıkar mücadelesi sokaklara taşındı.
    Arafat, hayatının son dönemini, İsrail’le kendi kontrolünde sağlanacak bir anlaşmaya ulaşmaya adadı; ancak ölümünden kısa bir süre önce, İsrail Parlamentosu’nun Gazze’deki 21 ve Batı Şeria’daki 4 Yahudi yerleşimini boşaltmayı öngören planı kabul etmesine tanık oldu.

    Arafat, bu kararın hayata geçmesi halinde, İsrail’in Batı Şeria’daki kontrolünü daha da artıracağı endişesini taşıyordu. Yaser Arafat, nam-ı diğer Ebu Ammar kafasındaki Filistin Devleti idealinden çok uzakta, İsrail ablukası altında yaşama veda etti.
     

Bu Sayfayı Paylaş