Yazıyorsam, Ey Âh

'Din ve İslam' forumunda Uygu tarafından 3 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    [​IMG]


    “Nûn, kalem ve onunla yazılanlara and olsun.”

    And olsun ki, yazmak istiyorum ya Âh… Senden gelen ve Sana giden harflerimle Seni yazmak istiyorum. Nice aldanış, nice yanılış ve nice yanlıştan sonra fırçayı hokkaya batırmak ve sadece yazmak istiyorum. Esmanı içimden geçirerek… Adının ilk ve son harfi hürmetine yanık bir Âh çekerek… Adını, sahifelere nakış nakış işlemek istiyorum.

    “Nûn, kalem ve onunla yazılanlara and olsun.”

    Elif diyorum ilkin… Fırçam, kalemim… Mürekkebim tepeden tırnağa, baştan sona yüreği yarılmış bir Elif’ten damlıyor. Yaralanmış, pâre pâre paralanmış bir Elif… Adınla başlamak istiyorum yazının hayatına. Adını şah gibi oturtmak istiyorum sayfanın saltanatına. “Yeryüzünde ağaçlar kalem, deniz mürekkep olsa ve denize yedi deniz daha katılsa yine Allah’ın kelimeleri bitmez.” diyorsun. Bu acizlikle, bu cüzî iradeyle Seni tarif etmeye kalkışmak ne büyük gaf… Yazıyorsam… Âh, yazıyorsam… Kazıyorsam toprakları harflerin sûretiyle… Benliğimi kefen niyetine beyaz sayfalara sarıyorsam… Kimliğimi mezar niyetine kara mürekkebe gömüyorsam… Hiç oluyorsam, kalemin ucunda bir noktaya bürünüp yok oluyorsam… Ve sonra kelimelerin parmaklıklarından tutunup aşkın mânâsını haykırıyorsam… Sendendir ey Âh… Bütün bu “yok” olmalar Sana “var”mak içindir. Hâtime giden yollarında bir karınca niyeti nasiplenebilmek içindir. Önsözlerin önceliği, ilk harflerin ilk hamlesi olabilmek içindir. Yazıyorsam Senin lütfunla, Senin kereminle, Senin marifetinledir. Aczimle bir araya getirdiğim heceler ancak Seni anlattığı vakit birbirine tutunabilir. Sana ulaşmayan, benliğimi aşıp Sana ulaşmaya çalışmayan her cümle benim ellerime, benim kalemime ancak bir kelepçedir. Sonum zindan iken… Ya Âh… Kalbim demir parmaklıklar ardında kalacakken, ben kendimi Senin için kalem tutmayan parmaklarımla kuşatacakken… “Oku, Yaratan Rabbinin adıyla oku” dedin. “İkra!” dedin ve kesildi nefesim. Nefesim kesildikçe kalemim yetişti imdâdıma. Sen kalemime Hayy isminle üfledin ve ben can bulan sözümle “Sen” dedim. “İllâ Sen…” Seni anınca, Sana yanınca dirildim. Parmaklarımda dolaşan hayat Senindir, ellerimden dökülen hüner ve sanat Sendendir. Bildim…

    “Nûn, kalem ve onunla yazılanlara and olsun.”

    Yazıyorum. Yaratan Rabbimin adıyla yazıyorum. Yazım, bir yıldız gibi yüreğimin gökyüzünden sızıyorsa ve sızlıyorsa ruhum… Senin adın düşmüştür gönlümün câmilerine… Yüreğimin göklerine minâre gibi uzanan kalemler, sayfa sayfa Seni anlatmıştır. Ezânlar yayılmıştır dünyanın en büyük sahifesine… Senin adın gül gibi yayılmıştır aşk iklimlerine… Ya Âh… “Oku!.. O insanı bir alaktan yarattı. Şüphesiz Rabbin en cömerttir.” dedin. Küçülsem, küçülsem ve yeniden bir alağa dönsem. Düşsem bir cenine, cemre gibi… İlkbahara dönsem. Günahlarım silinir, yüküm hafifler belki… Oysa sayfalarımda biriktirdiğim bütün siyahlar, kalemimden dökülen bütün günahlar keskin bir mürekkep karalığıyla yapışıyor beyaz sayfalara. Senden gayrısı bilemez hatalarımı, Senden başkası silemez günahlarımı. Karalarım ak olmaz, gecelerim sabah olmaz. Sevgili… Ey Âh… Cömert Sendendir, kerem Sendendir, af Sendendir. Ey Âh… Af diliyorum Senden, hezâr af… “Oku! Rabbin kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediğini öğretendir.” diyorsun. Okumak ve yazmak istiyorum. Meğer ben, yıllarca kalbimi Senin göklerinde uçurmuşum da, Senin sayfalarında Seni anlatmayı unutmuşum. Eyvâh… Tutmuşum da harflerimi sayfa kenarında uyutmuşum. Va hayf!.. Yazmayı öğrettin, bilmediğimi öğrettin bana. Af diliyorum şimdi, af… Binlerce aff…

    “Nûn, kalem ve onunla yazılanlara and olsun.”

    Uyansın… Bütün şekiller uyansın… Bütün harfler aşkla yansın. Mürekkep damla damla dört yana yayılsın. Kalem, semazen gibi döne döne seni anlatsın… Dönsün yan yana duran kelimeler… Ve sönsün içimde büyüyen alevler… Ölsün içinde Sen olmayan cümleler. Ve gülsün gönlümde açan çiçekler. Ey Âh… Sayfanın tam ortasına çektiğim ilk Elif’ten sonra, şimdi He diyorum. Ağlayan iki gözüm gibi kanayan iki boşluk bırakıyorum sayfaya. Fırçamdan aşk akıyor, sayfamdan Âh yükseliyor. “Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik” diyen Avnî gibi ben de Âh çekiyorum ve Âhımın buğusu döne döne Senin katına çıksın istiyorum. Âhım, gıpta ettiğim âşıklar gibi güneşi, ayı, yıldızları ve bütün gezegenleri tutuştursun istiyorum. Âh, gücüm yetmiyor. Seni yazmak istiyorum... Nûn ve’l-Kalem aşkıyla başladığım bu hikâye bir Âh ile bitiyor. Senin adını yazmak için elime aldığım sayfa, fırça, hokka, kalem, kağıt baştan sona yanıyor. Kalan kül… Bir Kaknüs gibi, çemberimde çırpınırken… Bir Kaknüs gibi inleyerek Âh çekerken… Bir Kaknüs gibi küllerimle kalıyorum.

    “Nûn, kalem ve onunla yazılanlara and olsun.”

    Bedenime kan niyetine mürekkep dolsun. Gönlüm sayfa gibi serilsin önüme. Ve ben günah kokan ellerimi Âhımla temizleyip sadece Senin adını yazayım.

    Ey Âh… Ey Allah… Ya Allah…



    SENEM GEZEROĞLU
     

Bu Sayfayı Paylaş