ÇATISINA YANINDAKİ ÜNLÜ ÇINARIN DALLARI DEĞEN KÖŞK, ÇINARIN DALLARINI KESMEMEK İÇİN RAYLAR ÜZERİNDE KAYDIRILDI. 21 Ağustos 1929 tarihinde Atatürkün talimatıyla yapımına hemen başlanan köşk, 12 Eylül 1929da tamamlandı. Konuya Araştırmacı Yazar Ahmet Akyolun yayınladığı Atatürk ve Yalova isimli kitaptaki anlatımıyla açıklık getirelim. 13 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde: Gazi Hazretlerinin Yalova Millet Çiftliğinde inşa edilen köşkü ikmal edilmiştir. şeklinde konuyla ilgili haber yer almaktadır. Bu habere göre köşk, Atatürkün yapılsın dediği 21 Ağustostan 22 gün sonra tamamlanmıştır. Ancak, bu köşkün tanınmasına sebep olan asıl olay, bulunduğu yerden biraz doğuya doğru kaydırılması oldu. Atatürk, 1930 yılında, (olasılıkla Haziran ayı içinde), bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin istediler. Atatürk ise, çınar ağacının dalının kesilmesi yerine, binanın tramvay rayları üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti. Bu görev, İstanbul Belediyesine verildi. O sıralarda, Belediye Fen işleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Beydi.Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalovaya gelerek çalışmaya başladı. Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbuldan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi.Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu. Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. O günlerde, Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete geldi. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyaret sırasında köşkte yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları anlatmıştır : ...24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobille Yalovadaki çiftliklerini gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kızaklar konarak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan eski sultanlara ait iki güzel çadırın içinde istirahat ettik. Çadırların her biri nefis sanat eseri idi. Biraz istirahattan sonra, otomobil ile Yalova kaplıcalarına döndük. Şehremaneti Fen Heyeti (Belediye Fen İşleri), 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalovaya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbulda bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi. Köşkün yürütme çalışması, olasılıkla Atatürkün isteğiyle, mühendislerin önünde yapılacaktı. 8 Ağustos 1930 Cuma günü öğleden sonra saat 15 00 civarında, yürütme çalışması başladı. Bu çalışmayı Gazi Hz. (Atatürk), kız kardeşi Makbule (Atadan ) Hanım, Vali Vekili Muhittin (Üstündağ) Bey, Emanet Fen Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey, İstanbuldan gelen mühendisler ve gazeteciler izlediler. Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapıldı. 8 Ağustos 1930 Cuma günü, öncelikle yapının teras bölümü ( toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 5 metre kadar doğuya kaydırıldı. Böylelikle köşk yıkılmaktan, çınar ağacı kesilmekten kurtuldu. Gerçekte, burada önemli olan köşkün yürütülmesi değil, verilmek istenen mesajdı. Atatürk, Yalovadaki bir çınar dalını bahane ederek tüm kamuoyuna bir mesaj vermek istemişti. Yoksa, küçük bir binayı yıkıp, yerine yenisini yapmak çok daha kolaydı. İNSANLIĞIN HAFIZASINA KAZINAN OLAY Dünyamızda yaşam şartlarının giderek kötüleşmesi insanlığın üzerine bir kabus gibi çökmektedir. Atatürk sadece ülkemiz açısından değil yaşadığımız gezegen dünya açısından ağacın, yeşilliğin genel olarak doğal çevre şartlarının önemine yıllar önce dikkat çekmişti. Yürüyen Köşk olayı işte bu nedenle çok önemlidir. O, büyük dahi insan, dalı kestirmemiş binanın yürütülmesiyle çok önemli bir mesaj vermiştir. Ağaca önem verilmesi gerektiğini insanlığın hafızasına adeta kazımıştır. Sadece Yürüyen Köşk olayı bile Atatürkün nasıl ileri görüşlü olduğunun en açık kanıtıdır. Bir ağacın gölgesinde dinlenen her insanın Atatürkün verdiği bu mesajı iyi algılaması ve gelecek kuşaklara aktarması bir insanlık borcudur. Faruk TEZCAN