Ahmed Arif Şiirleri.

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda sha. tarafından 30 Eki 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

    Seni, anlatabilmek seni.
    İyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, halden bilmeze,
    Kahpe yalana.

    Ard- arda kaç zemheri,
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
    Bir ben uyumadım,
    Kaç leylim bahar,
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım,
    Bir o yana
    Bir bu yana...

    Seni bağırabilsem seni,
    Dipsiz kuyulara,
    Akan yıldıza,
    Bir kibrit çöpüne varana,
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    Yitirmiş öpücükleri,
    Payı yok, apansız inen akşamlardan,
    Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...
     
  2. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    AKŞAM ERKEN İNER

    Akşam erken iner mahpusaneye.
    Ejderha olsan kar etmez.
    Ne kavgada ustalığın,
    Ne de çatal yürek civan oluşun.
    Kar etmez, inceden içine dolan,
    Alıp götüren hasrete.

    Akşam erken iner mahpusaneye.
    İner, yedi kol demiri,
    Yedi kapıya.
    Birden, ağlamaklı olur bahçe.
    Karşıda, duvar dibinde,
    Üç dal gece sefası,
    Üç kök hercai menekşe...

    Aynı korkunç sevdadadır
    Gökte bulut, dalda kaysı.
    Başlar koymağa hapislik.
    Karanlık can sıkıntısı...
    "Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,
    Bense volta'dayım ranza dibinde
    Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
    Gülünç, acemi, çocuksu...

    Vurulsam kaybolsam derim,
    Çırılçıplak, bir kavgada,
    Erkekçe olsun isterim,
    Dostluk da, düşmanlık da.
    Hiçbiri olmaz halbuki,
    Geçer süngüler namluya.
    Başlar gece devriyesi jandarmaların...

    Hırsla çakarım kibriti,
    İlk nefeste yarılanır cıgaram,
    Bir duman, kendimi öldüresiye.
    Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
    Ama akşam erken iniyor mahpusaneye.
    Ve dışarda delikanlı bir bahar,
    Seviyorum seni,
    Çıldırasıya

    AHMED ARİF
     
  3. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    KARANFİL SOKAĞI

    Tekmil ufuklar kışladı
    Dört yön, onaltı rüzgar
    Ve yedi iklim beş kıta
    Kar altındadır.

    Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
    Ray, asfalt, şose, makadam
    Benim sarp yolum, patikam
    Toros, Anti-toros ve asi Fırat
    Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
    Vatanım boylu boyunca
    Kar altındadır.

    Döğüşenler de var bu havalarda
    El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
    Ümit, öfkeli ve mahzun
    Ümit, sapına kadar namuslu
    Dağlara çekilmiş
    Kar altındadır.

    Şarkılar bilirim çiğ tutmuş
    Resimler, heykeller, destanlar
    Usta ellerin yapısı
    Kolsuz, yarı çıplak Venüs
    Trans-nonain sokağı
    Garcia Lorca'nın mezarı,
    Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
    Kar altındadır.

    Duvarları katı sabır taşından
    Kar altındadır varoşlar,
    Hasretim nazlıdır Ankara.
    Dumanlı havayı kurt sevsin
    Asfalttan yürüsün Aralık,
    Sevmem, netameli aydır.
    Bir başka ama bilemem
    Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
    Kalbim, bu zulümlü sevda,
    Kar altındadır.

    Gecekondularda hava bulanık puslu
    Altındağ gökleri kümülüslü
    Ekmeğe, aşka ve ömre
    Küfeleriyle hükmeden
    Ciğerleri küçük, elleri büyük
    Nefesleri yetmez avuçlarına
    -İlkokul çağında hepsi-
    Kenar çocukları
    Kar altındadır.

    Hatip Çay'ın öte yüzü ılıman
    Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
    Karanfil Sokağında gün açmış
    Hikmetinden sual olunmaz değil
    "mucip sebebin" bilirim
    Ve "kafi delil" ortada...

    Karanfil sokağında bir camlı bahçe
    Camlı bahçe içre bir çini saksı
    Bir dal süzülür mavide
    Al - al bir yangın şarkısı,
    Bakmayın saksıda boy verdiğine
    Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

    AHMED ARİF
     
  4. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    SEVDAN BENİ

    Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz, uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...

    AHMED ARİF
     
  5. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    YALNIZ DEĞİLİZ

    Bir ufka vardık ki artık
    Yalnız değiliz sevgilim.
    Gerçi gece uzun,
    Gece karanlık
    Ama bütün korkulardan uzak.
    Bir sevdadır böylesine yaşamak,
    Tek başına
    Ölüme bir soluk kala,
    Tek başına
    Zindanda yatarken bile,
    Asla yalnız kalmamak.

    Şafakları ben balığa çıkarım
    Akan akmayan sularda
    Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
    Bir bahar akşamı dünyada.
    Ben dört duvar arasında değilim
    Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
    Karacadağ, Çukurova ve Cibalide.

    Zehirli kör yılanları
    Ve sıtmasıyla
    Gün yirmidört saat insan avında
    Karacadağda çeltikler.
    Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi
    - Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
    Sol omzunda nazarlık,
    Dağ başında unutulmuş üşümüş,
    Minicik bir aşiret kızının -
    Damla-damla, berrak olur pirinci.
    Kamyonlarla, katır kervanlarıyla
    Beyler sofrasına gider...

    Çukurovam,
    Kundağımız, kefen bezimiz
    Kanı esmer, yüzü ak.
    Sıcağında sabır taşları çatlar,
    Çatlamaz ırgadın yüreği.
    Dilerse buluttan ak,
    Köpükten yumuşak verir pamuğu.
    Külhan, kavgacıdır delikanlısı,
    Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun
    En çok Çukurovalılar mahpustur,
    Dostuna yarasını gösterir gibi,
    Bir salkım söğüde su verir gibi,
    Öyle içten
    Öyle derin,
    Türkü söylemek, küfretmek,
    Çukurova yiğidine mahsustur...

    Tütünü bilir misin?
    "Kız saçı" demiş zeybekler,
    Su içmez her damardan,
    Yerini kolay beğenmez,
    Üşür
    Naz eder,
    Darılır
    İki parmak arasında kıyılmış,
    Bir parçası var kalbimin
    İncecik, ak kağıtlara sarılır,
    Dar vakit yanar da verir kendini.
    Dostun susan dudağına...

    Sokaklardan,
    Kıyılardan,
    Gök mavisinden,
    Ekmeğinden,
    Canevinden ayrı düşmeye
    Yani bütün hasretlerin kahrına
    Ve zehrine çaresiz kalmaların,
    İlk nefesi Hızır gibi yetişir
    Cibalide sarılan cıgaranın...

    Tütün işçileri yoksul,
    Tütün işçileri yorgun,
    Ama yiğit
    Pırıl - pırıl namuslu.
    Namı gitmiş deryaların ardına
    Vatanımın bir umudu..

    AHMED ARİF
     
  6. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    ONUR DA AĞLAR

    Gözlerinin pınarında
    Bir bulut,
    Boşandı boşanacak
    Nerdeyse.
    Aklımdan geçenleri
    Okuyorsun su gibi.
    Dünya gördü
    Bizi boğazladılar...

    Tutma gözyaşlarını
    Onur da ağlar...
    Bırak yıkansın gökyüzü,
    Lacivert, yeşil, altın
    Işıkları günbatımın.
    İşte şafaktayız gene
    Çırılçıplak
    Ve mavi.
    İşte sanki dağ yeli
    Ve işte sanki meltem...

    Kimse toz konduramaz
    Kesip attığımız tırnağa bile.
    Sen en güzel kızısın
    Bütün galaksilerin
    Bense tözüyüm artık
    Akkor tözüyüm
    Prometheus'u yakan
    Kara sevdanın...

    Ne alnımızda bir ayıp
    Ne koltuk altında
    Saklı haçımız
    Biz bu halkı sevdik
    Ve bu ülkeyi.
    İşte bağışlanmaz
    Korkunç suçumuz..

    AHMED ARİF
     
  7. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    UNUTAMADIĞIM

    Açardın,
    Yalnızlığımda
    Mavi ve yeşil,
    Açardın,
    Tavşan kanı, kınalı-berrak.
    Yenerdim acıları, kahpelikleri...

    Gitmek,
    Gözlerinde gitmek sürgüne.
    Yatmak,
    Gözlerinde yatmak zindanı.
    Gözlerin hani?

    "To be or not to be" değil.
    "Cogito ergo sum" hiç değil...
    Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
    Durdurulmaz çığı
    Sonsuz akımı.

    İçmek,
    Gözlerinde içmek ayışığını.
    Varmak,
    Gözlerinde varmak can tılsımına.
    Gözlerin hani?

    Canımın gizlisinde bir can idin ki
    Kan değil,sevdamız akardı geceye,
    Sıktıkça cellad,
    Kemendi...

    Duymak,
    Gözlerinde duymak üç-ağaçları
    Susmak,
    Gözlerinde susmak,
    Ustura gibi...
    Gözlerin hani?

    AHMED ARİF
     
  8. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    AY KARANLIK

    Maviye/Maviye çalar gözlerin,
    Yangın mavisine/Rüzgarda asi,
    Körsem/Senden gayrısına yoksam
    Bozuksam/Can benim, düş benim,
    Ellere nesi?
    Hadi gel,
    Ay karanlık...
    İtten aç/Yılandan çıplak,
    Vurgun ve bela
    Gelip durmuşsam kapına
    Var mı ki doymazlığım?
    İlle de ille/Sevmelerim,
    Sevmelerim gibisi?
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel,
    Ay karanlık...
    Dört yanım puşt zulası,
    Dost yüzlü,
    Dost gülücüklü
    Cıgaramdan yanar.
    Alnım öperler,
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası,
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş
    Etme gel,
    Ay karanlık...

    AHMED ARİF
     

Bu Sayfayı Paylaş