Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda ...... tarafından 3 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    BURSADA ZAMAN

    Bursa'da eski bir cami avlusu,
    Küçük şadırvanda şakırdayan su.
    Orhan zamanından kalma bir duvar...
    Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
    Eliyor dört yana sakin bir günü.
    Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
    İçinden gülüyor bana derinden.
    Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
    Ovanın yeşili göğün mavisi
    Ve mimarilerin en ilahisi.

    Bir zafer müjdesi burda her isim:
    Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
    Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
    Hala bu taşlarda gülen rüyanın
    Güvercin bakışlı sessizlik bile
    Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
    Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
    Muradiye, sabrın acı meyvası,
    Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
    Türbeler, camileri eski bahçeler,
    Şanlı hikayesi binlerce erin
    Sesi nabzım olmuş hengamelerin
    Nakleder yadını gelen geçene.

    Bu hayalde uyur Bursa her gece,
    Her şafak onunla uyanır, güler
    Gümüş aydınlıkta serviler, güller
    Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
    Başındayım sanki bir mucizenin,
    Su sesi ve kanat şakırtısından
    Billur bir avize Bursa'da zaman,

    Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
    Duyduk Bir musikî gibi zamandan
    Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
    Fetih günlerinin saf neşesini
    Aydınlanmış buldum tebessümünle.

    İsterdim bu eski yerde seninle
    Başbaşa uyumak son uykumuzu,
    Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
    Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
    Havayı dolduran uhrevi ahenk.
    Bir ilah uykusu olur elbette
    Ölüm bu tılsımlı ebediyette
    Belki de rüyası büyük cetlerin,
    Beyaz bahçesinde su seslerinin.​
     
  2. ......

    ...... Misafir



    BİR GÜN İCADİYEDE

    Bir gün İcadiye`de veya Sultantepe`de,
    Bir beste kanatlanır, birden olduğun yerde
    Bir kainat açılır, geniş, sonsuz, büyülü,
    Bu günün rüzgarında yıkanan mazi gülü
    Dağılır yaprak yaprak hayalindeki suya
    Bir başka gözle bakarsın ömür denen uykuya.

    Belki en hulyalısı duyduğun masalların
    O şafak saltanatı korularda dalların
    Her ufku tek başına bekleyen eski camlar
    Bir sır gibi ömründen sızdırılmış akşamlar,
    Ardıçla kestanenin her yıllık macerası
    Harap mezarlıklarda ölülerin duası
    Gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
    Anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.​
     
  3. ......

    ...... Misafir



    BİR GÜL BU KARANLIKLARDA

    Bir gül bu karanlıklarda
    Sükute kendini mercan
    Bir kadeh gibi sunmada
    Zamanın aralığından.

    Başında bu mucizenin
    Sesler, kokular ve renkler
    Ebediyete kadar derin
    Bir anın vadiyle bekler.

    Ve diyor fecirden berrak
    Sesiyle her ürperişte
    Geceyi yumuşatarak
    Bütün gözyaşlarım işte.

    Serinletmesin, ne çıkar
    Bu ümitsiz yalvarışı
    Hiç bir meyve ve pınar
    Ne de günlerin akışı.

    Yetmez mi bu müjde sana
    Aydınlatırsam alnını
    Ben her rüyayı zamana
    Taşıyan yıldız kervanı.​
     
  4. ......

    ...... Misafir



    BİR ADIN KALMALI

    bir adın kalmalı geriye
    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    aynaların ardında sır
    yalnızlığın peşinde kuvvet
    evet nihayet
    bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet

    sen say ki
    ben hiç ağlamadım
    hiç ateşe tutmadım yüreğimi
    geceleri, koynuma almadım ihaneti
    ve say ki
    bütün şiirler gözlerini
    bütün şarkılar saçlarını söylemedi
    hele nihavent
    hele buselik hiç geçmedi fikrimden
    ve hiç gitmedi
    bir topak kan gibi adın
    içimin nehirlerinden
    evet yangın
    evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
    evet kaybetmenin o zehirli buğusu
    evet nisyan
    evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
    sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
    bu sevda biraz nadan
    biraz da hıçkırık tadı
    pencere önü menekşelerinde her akşam

    dağlar sonra oynadı yerinden
    ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
    sen say ki
    yerin dibine geçti
    geçmeyesi sevdam
    ve ben seni sevdiğim zaman
    bu şehre yağmurlar yağdı
    yani ben seni sevdiğim zaman
    ayrılık kurşun kadar ağır
    gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
    yine de bir adın kalmalı geriye
    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    aynaların ardında sır
    yalnızlığın peşinde kuvvet
    evet nihayet
    bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet
    beni affet
    Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç​
     
  5. ......

    ...... Misafir



    Bekleyeceğim

    Aylar geçip yıllar olsa da
    Yıllar geçip zaman dolsa da
    Aşkın arzuları beni boğsa da
    Bir gün seversin diye bekleyeceğim

    Bugün nişanlansan, yarın evlensen
    Benden başka binbir kişi sevsen
    Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
    Bir gün dönersin diye bekleyeceğim

    Seni beklemekle geçse de ömrüm
    Şu fani dünyada kalmasa günüm
    Senden uzakta ölürsem bir gün
    Ahirette seni bekleyeceğim...​
     
  6. ......

    ...... Misafir



    Başımızın Üstünde Bir Bulutun


    Başımızın üstünde bir bulutun
    Güneşe asılmış gölgesi,
    Uzakta toz halinde dağılan
    Yoğurtçu sesi,
    Gün bitmeden başladı içimizde
    Yarınsız insanların gecesi.​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    Annem İçin

    Bir günümüz bile sensiz geçmezken
    Şimdi mezarına hasretiz anne...

    Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
    Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
    Bir yığın toprakla bir parça mermer
    Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.

    Bir yığın toprakla bir parça mermer,
    Üstünde yazılı yaşınla, adın;
    Baş ucunda matem renkli serviler
    Hüznüyle titreşir sanki hayatın.

    Seni gömdük anne yıllarca evvel
    Gözyaşlarımızla bu ıssız yere
    Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
    Matem dağıtırken hasta kalblere.

    Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
    Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
    Öksüzlük denilen acıyla vurgun
    Bir başka ölüydük bu toprakta biz.​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    Aşk

    Aşk dediğin nedir ki
    Tenden bedenden sıyrık
    Çocukların içinde
    Yaşadığı bir çığlık

    Aşk dediğin nedir ki
    Histen nefesten varlık
    Umutsuzluk içinde
    Karanlığa son ıslık​
     
  9. ......

    ...... Misafir



    Ağlama

    Ağlama, gözleri kızarmış çocuk!
    Tek damla yaşın düşmesin yere.
    Bak, tek güzelliğimiz yokluk,
    Sana bir öğüt; ağlama boş yere.

    Ne olursa olsun hiçbir şey değmez,
    Senin bir damla gözyaşına.
    Ağlayana kimse boyun eğmez.
    Kimse bakmaz kimsenin yaşına.

    Ne kadar kötülük, pislik varsa;
    Sen herşeyi tertemiz öğren.
    Eğer yüzüne gözyaşı yağarsa;
    Seni garip sanır her gören.

    Ağlama sakın çocuk, ağlama!
    Korkmayana zarar gelmez, bunu bil.
    Sevgini hep söyle, sakın saklama.
    Aklından korkuyu, gözünden yaşı sil.​
     

Bu Sayfayı Paylaş