Aklanmak,Ramazanda değilse, peki ne zaman?

'Din ve İslam' forumunda sha. tarafından 21 Ağu 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    RAMAZANDA DEĞİLSE, NE ZAMAN?

    Dün gece notlarımı karıştırırken bir kayıt buldum onlar içinde Bu bir hadis-i şerifti Enes b Mâlik radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmekteydi:

    “Hâza Ramazan kad câe

    Tüftahu fîhi ebvâbu’l-cenne

    ve tuğlegu fîhi ebvâbü’n-nâr

    ve tüğallu fîhi’ş- şeyâtîn

    Bu’den li men edreke ramazane felem yuğfer lehu

    İzâ lem yuğfer lehu fîhi, femetâ?” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 270; Taberâni, el-Mu‘cemü’l-evsat, VII, 323; Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III, 143; Münzirî, et-Tergîb ve’t-terhîb, II, 99)

    Önce sevindim, sonra düşündüm ve takıldım bir kelimeye Bu bir kelimeden duyduğum dehşeti paylaşmak istiyorum sizinle

    “Yine Ramazan geldi,

    Tüm mağfiret imkanlarıyla,

    Cennet kapıları ardına kadar açık,

    Cehennem kapıları sonuna kadar kapalı

    Şeytanlar bağlı, kısıtlı

    Böyle bir aya erişip de bağışlanmamış olana yazık!

    Ramazanda da bağışlanmazsa insan,

    Peki başka ne zaman?”

    “Yine hazan mevsimi geldi” diye hayıflananlara, benim gibi ömrünün son baharını yaşayanlara herkesten daha anlamlı, acı ve belki de etkili bir uyarı, bir soru, bir hatırlatma “Ramazanda değilse, peki ne zaman?”

    Sizi bilemem ama ben, bu “peki ne zaman, femetâ!” sorusu kadar bana etki eden, düşündüren, yüreğimi hoplatan, beynimi zonklatan bir başka “ne zaman” sorusu hatırlamıyorum

    Sevinç yumağının içine, tam orta yerine kuşku özünü bir atom çekirdeği gibi yerleştiren bu soru… Karalanmış, kirlenmiş ömür defterini temizleme ümidinin doğduğu mevsime yönelik en acı sonu hatırlatan bu soru… Ne yapıp edip aklanmak gereğini vurgulayan, bu iş için “başka zaman yok” diyen ah bu soru…

    Sarstı beni, yüreğimi, ümitlerimi tâ derinden

    Yalnızlık kötü be dostlar böyle dehşet anlarında Yaklaşın biraz hisleriniz, duygularınızla Siz de etkilenmediniz mi? Siz de korkmuyor musunuz? Siz de kendiniz için “acaba” demiyor musunuz?

    Yoksa hazırlığınız tamam, niyetiniz sağlam, yüreğiniz ayakta, rahmet ve mağfiret sağnağında tepeden tırnağa aklanmaya, paklanmaya hazır mısınız? Sonuçtan emin misiniz?

    Böyle bir itminan haline imrenilmez mi?

    Ama ben hâlâ o “peki ne zaman?” sorusunun hatırlattığı talihsizlik ihtimaline uğramaktan, aklanamamaktan, rahmet mevsiminde susuz kalmaktan, yıkanamamaktan korkuyorum Aşamadım bu korkuyu… Umudum kıpırdıyor içimin derinliklerinde Hissediyorum onu… Ama korkum gözümün önünde, beynimin içinde baskın bir konumda, dimdik ayakta duruyor

    Korkuyorum işte be dostlar, korkuyorum “Peki ne zaman?”

    “Bu ramazan, evet bu ramazan!” diyebilsem, bu cevabı şöyle bütün gücümle avazımın çıktığı kadar yürekten bir bağırabilsem, buna bir niyet, bir ahd edebilsem rahatlıyacağım Evet rahatlıyacağım

    Niyetlerinizle, dualarınızla destek olur musunuz bana dostlar?

    Ben size, sizin için geçerli olmasın bu “peki ne zaman?” sorusu diye dua ediyorum Bu ramazan, mağfiretinizin adı, aklanmanızın tadı olsun diyorum

    Ve soruyorum bir kere daha kendi kendime;

    Aklanmak, “Ramazanda değilse, peki ne zaman?”

    Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi 2005 Ekim sayısında yayınlanmıştır.
     

Bu Sayfayı Paylaş