Aldatma - Elif K.

'Yazılar, Denemeler.' forumunda esin_16 tarafından 2 Tem 2013 tarihinde açılan konu

  1. esin_16

    esin_16 New Member

    [​IMG]

    ALDATMA

    ‘’Bunu bana nasıl yapabildin’’ diyorum sadece. Yüzüne bakmak bile öfkemi delirtiyor adeta. ‘’Nasıl… Nasıl?’’ diye sayıklıyorum kendime. Öfkeyle akan gözyaşlarıma değiyor kirli elleri.

    ‘’Dokunma lanet olası ‘’diyorum ona bakarak. Bir an acıyla titriyorum. Yüzümü gözlerine dikiyorum. ‘’Neden? ‘’ diyebiliyorum hıçkırıklarımın arasından. ‘’Neden yaptın bize bunu?’’ içimdeki acıyı söküp atana kadar devam ediyorum yüklenmeye. Ama o susuyor yine. Bir kere daha hiddetleniyor öfkem.

    ‘’Kahrolası söylesene ne değişti aramızda. Bana duyduğun aşk mı? Sevgi mi nee!’’ diye son kez haykırıyorum gözlerine bakarak.

    Yine bir şey demiyor, daha fazla nefes alamadığımı hissediyorum. Kendimi dışarı atmak istiyorum. Hemen yanımda duran çantam ilişiyor gözüme. Hıçkırıklarım arasında uzanıyorum ona ve dönüyorum kapıya çıkabilmek için.

    Aniden bir el asılıyor koluma ve beni çeviriyor kendine doğru. ‘’gitme’’ diye inliyor acıyla. Bir darbe daha alıyor kalbim. Onun çatık kaşlarına bile içim acıyan ben şimdi ilk defa ağladığına şahit oluyorum. Bu kez de onun için akıyor gözyaşlarım.

    ‘’Seni seviyorum ‘’ diye fısıldarken bir anda gözyaşlarıyla ıslanmış dudakları buluşuyor dudaklarımla. İnkâr edemediğim özlem bir yandan, deliren öfkem bir yandan çekerken beni uçurumun kenarına, her şeyi boş veriyorum ve onun dudaklarında kayboluyorum…

    Beni kendine doğru çekiyor ‘’yapma’’ diyor aklım ‘’aldatmadı mı o seni’’ diyor, ‘’teslim olma dur ‘’ diyor ama kalbim susturuyor onu. Öfkeyle hızlanan kalbim şimdi onun dokunuşuyla daha da hızlanıyor. Islak yüzünü saçlarıma sarıyor. Tenini hissedince azda olsa kendime geliyorum. Omuzlarını tutup hafif ittiriyorum.

    ‘’Dur’’ diyorum çatlamış sesimle. Nefes nefese kalıyorum yine. Sanki susturmak istermişçesine öfkemi öpüyor yine. Derinden ama kırılgan. Yine aklım başımdan gidiyor. Kendimi onunla içeriye sürüklenirken buluyorum. Tenime değen elleri bile kararsız ama yinede öfkeli.

    Aklımı tekrar toplamaya çalışıyorum. Ne yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Benden istediği ne? Arzularını dindirmek mi yoksa suçunu gizlemek mi? Toparlanıyorum hızlıca. İçimde yükselen duygulara karşı yeni bir savaş vermeden önce kaçmak istiyorum. Biliyorum ki onun yanında bir daha zayıf düşersem teslim olacağım.

    ‘’Bırak beni’’ ellerini çekiyorum üzerimden. Hıçkırıklarımın arasında derin nefesler alıyorum. Boğuluyorum adeta anılarla. Gördüklerime kayıyor aklım. İş gezisinden ona duyduğum özlemle eve dönerken evde gördüğüm o manzarayı. Deli gibi sevdiğim sonsuz güven duyup evlendiğim adamı çok değil iki saat önce basıyorum kendi evimizde. Ellerinde şarap kadehleriyle sarmaş dolaş oturan kocam Erdem’i ve en yakın arkadaşım Cansu’yu…

    Bir kez daha lanet ediyorum ona. Bu evde bir dakika daha duramayacağımı anlayıp atıyorum kendimi sokağa. Kapıdan nasıl çıktığımı bile hatırlayamıyorum.
    Ayaklarım caddenin soğuk yollarına basıyor önce. İçim ürperiyor sonra. Bir yandan ağlayıp bir yandan aşkımı verdiğim adama bakıyorum. Nasıl böyle aptal olabildim diyorum kendime. Nasıl göremedim?

    ‘’Aslı!’’ duyduğum ses geceyi yırtarak ulaşıyor kulağıma. Ardına duyduğum gök gürültüsüyle inen yağmuru hissediyor bedenim. Yine de önemseyemiyorum. Kilitlenip kalıyorum adeta. Bedenim çekiliyor yavaşça. Yağmura karışan gözyaşlarım, yaşadığımız her anıya ağıt yakarak akıyor yanaklarımdan.

    Bir elin varlığını hissediyor bedenim. Ruhum hala yaşadıklarına bakıp akıtıyor acısını bana. Olduğum yerde dönüyorum arkama. Ağlamaktan yorulan gözlerime inat görmeye çalışıyorum onu. Beynim bir anlık tanıyamıyor onu. Kim o diyor? Ne istiyor senden? Sonra topluyor kendini ve uzak dur ondan diyor. Bedenim biraz daha çekiliyor, kesik kesik nefes alabiliyorum artık. Bir titreme sarıyor yağmurdan ıslanmış bedenimi.

    ‘’Aslı’m’’ sesindeki acıyı duyuyor ruhum. Bedenim yeter dercesine pes ediyor. Yavaşça kararan gözlerime hissedemediğim ayaklarım ekleniyor ve kendimi bırakıyorum karanlık geceye.

    Adımı sayıklayan telaşlı bir ses duyuyorum. Giderek azalan seslere kulak vermek istemiyorum. Çünkü üşüyorum ve uyumak istiyorum. Bedenim acıyla inliyor, kıvranıyor ve sonunda pes ederek uyumak için beni kendine çekiyor…


    Dit… Dit… Dit… Sesler çınlıyor kulağımda. Başımda şiddetli ağrı inlememe sebep oluyor, bilincim kendini toplarken gözkapaklarımı açmaya çalışıyorum. Neredeyim ben?


    Dit… Dit… Dit… Yine aynı ses yankılanıyor. Bu sefer daha şiddetli bir etki yaparak beni çıldırtıyor. Bedenim bir kez daha inlerken zorla açtığım gözlerimle nerede olduğuma bakıyorum. Bir koku duyuyorum. Ağır bir alkol kokusu…

    Gözlerimin içi yanarken görüntü giderek netleşmeye başlıyor. Başımda beyazlar içinde bir kadın bana bakıyor.

    ‘’Nasılsınız’’ diyor ama ben cevap veremiyorum. Boğazım düğümleniyor yine. Ne olduğunu hatırlamaya çalışırken bir köşede sessizce ağlayan annemi görüyorum. Ona baktığımı görünce gözyaşlarını siliyor hemen. Benden sakladığını sanıyor ama ben görüyorum.

    ‘’Anne ‘’ gözlerimden süzülen yaşlar arasından bakıyorum ona. yanıma gelip saçlarımı okşuyor. Onun desteğine ihtiyacım olduğunu biliyor sanki. Belki de olanları biliyordur diye düşünüyorum.

    ‘’O nerede?’’ sesim çatlıyor konuşamıyorum. Gözyaşlarıma dur diyemiyorum. Boğazımda oluşan düğüm yüzünden yutkunuyorum.

    ‘’Bilmiyorum canım’’saçıma bir öpücük konduruyor meleğim. ‘’Seni hastaneye getirmiş. Ben geldiğim de gitti’’ diye ekliyor. Kendimi toparlamaya çalışıyorum biraz da olsa.

    Olanları hatırladıkça gözyaşlarım bir nöbet misali yayılıyor yüzüme. Kırıldığımı hissediyorum ama kızamıyorum ona. Bana evlilik yemini edişi geliyor aklıma. Beni sonsuza kadar seveceğini söylediğinde hissettiğim mutluluğu.

    Sorun buydu aslında. İhaneti yalnızca bana değil anılarımıza da yapması, gelecek hayallerimize yapmasıydı. En doğrusunun ne olduğunu düşünüyorum. Ne yapmalıyım bundan sonra.

    ‘’Aslı kızım!’’ annemin endişeli sesi düşüncelerimden çekip alıyor beni. Ne olduğuna bakıyorum. Bir hastane odasında olduğunu hatırlıyorum. Erdem’in beni buraya bırakıp kaçtığını anlıyorum

    ‘’Gitmek istiyorum buradan ‘’ kolumdaki iğneyi çıkartıyorum kolumdan. Annemin itirazını umursamadan kalkıyorum yataktan. Kıyafetlerimi almak için odanın bir köşesinde duran dolabın yanına gidiyorum.

    ‘’Kızım biraz daha dinlen. Otur şuraya ‘’ cevap vermeden hızla kıyafetimi giyiyorum. Onu bulmalıyım. Sorularıma cevap vermeden çekip gidemez diyorum içimden. Beni böyle ortada bırakamaz!

    ‘’Aslı hanım_ ‘’ doktorun odaya girmesiyle açık kapıdan dışarı çıkıyorum. Koridorlarda insanları görüyorum. Hepsi bana garip bir şekilde bakıyorlar ama önemsemiyorum. Şu an tek istediğim onunla yüzleşmek olduğunu biliyorum.

    Kendimi hastaneden dışarı atıyorum. Gördüğüm ilk taksiye atlayıp evime gidiyorum. Tüm yol boyunca meraklı bir bekleyiş sarıyor beni. Acaba o-beni aldattığı kadın- da evde midir diyorum kendime. Ben hastanede yatarken onlar evde keyif mi yapıyor?

    Aklımı kaçıracak gibi hissediyorum. İhanetin ağırlığı bir kez daha çöküyor kalbime. ‘’Biraz daha hızlı ‘’ diyorum taksiciye. On beş dakika sonra eve varıyorum. Taksiciye ‘’burada bekle’’ dedikten sonra zemin kattaki evime koşarak çıkıyorum. Büyük bir korkuyla anahtarı çevirip içeriye giriyorum. Bomboş eve bakınca derin bir oh çekiyorum evde yoklar diye. Bu seferde onamı gitti diyor kalbim. Kapıyı kapatıp evden çıkıyorum. Beni bekleyen taksiye binip o kadının adresini veriyorum.

    ‘’ Belki gitmemiştir ona ‘’ kendi kendime mırıldanıyorum. Bir umut arıyorum. Kalbim hala inkâr ediyor ihanetine. Ne kadar uğraşsam da konduramıyorum ona. hızla Cansu’nun evine giderken gerginliğim daha da artıyor. Erdem’i orada görürsem ne yapmalıyım diye düşünüyorum. Kızmalı mıyım? Yoksa hiç bir şey demeden çekip gitmeli miyim?

    ‘’Geldik abla’’ taksicinin sesiyle kendime gelmeye çalışıyorum. Taksiden inerken gerginliğim zirveye tırmanıyor. Derin nefesler alarak Cansu’nun evine doğru yürüyorum. Kendimi kapıda boş boş dikilirken buluyorum. Elim zile basmaya cesaret edemiyor. Sanki suçlu benmişim gibi davrandığımı fark ediyorum. Anlık bir öfkeyle zile basıyorum.

    Cansu’nun ‘’Kim o? ‘’sesini duyuyorum kapının arkasından. Cevap vermiyorum. Saklanma ihtimallerine karşı benim olduğumu bilmemeleri gerekiyor. Bir kez daha zile bastığımda Cansu kapı’yı açıyor. Onun yüzüne bakmak daha da öfkelendiriyor beni. Üzüntü yerine öfke geziniyor bedenimde. Gözlerimi kaçırmadan yüzüne bakıyorum. Cansu ise nefesini tutmuş, yüzü bembeyaz olmuş halde bana bakıyor.
    ‘’Aslı ‘’ gözlerimdeki ifadeyi bozmuyorum. Ona öfkeyle bakmaya devam ediyorum. Benim hissettiğim acıyı hissetsin istiyorum. En yakın arkadaşım olmasına rağmen bana yaptığı ihanetin bedelini ödesin istiyorum. Belki sevgimden dolayı Erdem’e kızamıyorum ama ona kızabiliyorum.

    ‘’O burada mı?’’ boş boş yüzüme bakıyor. Yüzünün rengi giderek daha da beyazlaşıyor. Bir ara bayılacağından korkup endişelensem de bu kısa sürüyor. Hemen kendimi toparlayıp ona öfkeyle bakmaya devam ediyorum.

    ‘’Ki..kim? ‘’ karşımda korkudan kekeliyor. Acaba burada olduğu için mi böyle davranıyor? Sorumun cevabını almak için izin istemeden içeri giriyorum.

    Uzun bir süre yaptığımız ev arkadaşlığı zamanlarındaki gibi duruyor ev. Bir değişiklik yok. Hızla tüm odaları geziyorum. Cansu ise peşimden geliyor.

    ‘’Erdem burada yok ‘’onun dudaklarından kocamın ismini duyunca ani bir dönüşle ona bakıyorum. Korkudan geriliyor.

    ‘’Sakın bir daha onun adını ağzına alma ‘’ üzerine yürüyorum kendimi kaybetmiş gibi. Damarıma basmış gibi köpürüyorum birden.

    ‘’Seni bir daha ne Erdem’in yanında ne de yakınında görmeyeceğim. Benden ve ailemden uzak dur !’’ son kelimeleri söyledikten sonra kapıyı çarpıp çıktım. Ağlamamak için hala tutuyordum kendimi. Ne zaman bu kadar zayıf olmuştum ki? Hiçbir zaman.

    Bir taksi daha durdurdum. Onu nerede bulacağımı düşünüyordum. Bu yüzden taksiciye sadece sür dedim. Tüm geçmişimi anılarımı düşünmeye çalışıyordum. Anılarım beynime toplanırken başıma giren şiddetli ağrıyı ve kolumdaki yanma hissini umursamıyorum.

    ‘’Düşün ‘’ diye sayıklıyorum, komut veriyorum beynime. Erdem’in gideceği yerler, üzüldüğünde rahatlayacağı bir yer… Bir anda beynim sorularıma cevabı ulaştırıyor. Bir birimizi gördüğümüz ilk yer.

    Adresi verip hızlanmasını söylüyorum taksiye. Orada olmasını umut ederek yola bakıyorum camdan. Eğer ben üzülseydim oraya giderdim diyorum içimden. İkimiz içinde önemli hatıralar barındırıyor orası. İlk karşılaştığımız yerdi orası. Beni ilk kez sevdiğini söylerken de oradaydık. Uzun deniz kıyısının içinde saklanmış bir koy.

    ‘’Hem denizi sever Erdem, rahatlatır onu’’ mırıldanmaya devam ediyordum. Böylece üzerimdeki baskıyı azaltmaya çalışıyordum. Bugünün ne zaman biteceğini düşünüyordum şimdide. Ömrümden ömür gitmişti neredeyse. Önce aldatılmış sonra terk edilmişti. En yakın arkadaşını azarlamış şimdi de hesap sormak için kocasını arıyordu.

    Araba durduğunda taksinin parasını ödeyip hızla taksiden ayrılıyorum. Dengemi sağladıktan sonra karanlığa aldırmadan etrafıma bakmaya başlıyorum. Çok az lamba olduğu için daha dikkatli bakıyorum yola. Biraz daha aradıktan sonra kayanın üzerinde oturmuş bir adam görüyorum.

    İçimdeki ses onun Erdem olduğunu haykırıyor. Az daha yaklaştığımda ise onun olduğuna emin oluyorum. Sokak lambasından ışık süzülüyor aramızda. Beni fark etmesini istiyorum. Bu yüzden konuşmaya başlıyorum.

    ‘’Burada beni bırakıp gidecek kadar önemli ne var? ‘’ sesimle birlikte sıçradığını görüyorum. Üzerindeki kıyafetler ıslak. Birden aklıma hastaneden önceki görüntü geliyor. Kendimden geçmeden önce yağmurun yağdığını hatırlıyorum. Ve şuan üzerimde taşıdığım kıyafetlerinde ıslak olduğunu görüyorum.

    ‘’Ben_’’ yüzünü döndüğünde gözlerimiz kesişiyor. Başını eğip konuşuyor. ‘’Yüzüne bakmaya yanında durmaya hakkım yok biliyorum_ ‘’ öfkeyle sözünü kesiyorum.

    ‘’Yaptığından sonra açıklama yapıp özür dilemek yerine kaçmayı mı tercih ediyorsun ‘’ diyorum biraz daha öfkelenerek. Başını kaldırıp gözlerime bakıyor ilk defa. İşte o zaman gözlerindeki yaşı görüyorum. Yüzüne yansıyan solgun ışık ağlamaktan ıslanmış gözlerine vuruyor. Kendimi daha fazla tutamıyorum.

    ‘’Sadece özür dileseydin, inkâr etseydin olmaz mıydı? ‘’ biranda kendimi onun kollarında buluyorum. Sarılışı hem huzur veriyor bana hem de daha çok kızdırıyor beni. Bir yandan ağlıyorum kırıldığım için, diğer yandan ise öfkeden göğsünü yumrukluyorum.

    ‘’Beni aldattın. Beni terk ettin. Alçak herifin tekisin. ‘’sadece susuyor. Yumruklarıma direnmiyor yine de beni saran kollarını çözmüyor. Öfkemi kırgınlığımı atana kadar ağlıyorum. Sakinleşmeye başlıyorum bir zaman sonra başımı kaldırıp gözlerine bakıyorum. Oda ağlıyor benim gibi. Gözleri kızarmış ve acı çekiyor.

    ‘’Özür dilerim her şey için. Yaptığımın özrü yok biliyorum. Yüzüne bakmaya cesaretimde yok. Ben_ ‘’ kendimi tutamıyorum artık. Yaptıklarına rağmen hala deli gibi seviyorum çünkü.

    Önce kollarından kurtulup yaptıklarına bedel olacak bir tokat atıyorum. Geri çekilmiyor, sadece şaşkın bir halde bana bakıyor. Ardından kollarına atlıyorum.

    ‘’Seni çok merak ettim ‘’ diyorum istemeden. Bütün geceki gerginliğimin sebebinin bu korku olduğunu bilmeme rağmen şimdi itiraf ediyorum kendime. Konuşulacak çok şeyin olduğunu biliyorum fakat şuan hiçbirini önemsemiyorum. İkimizin de bir bedel ödediğini biliyorum. Konuyu unutmaya çalışır gibi daha fazla sarılıyorum ona.

    ‘’Sakın bir daha bana bunları yaşatma. Asla çekip gitme ‘’ kollarında ayrılıp yüzüne bakıyorum yüzümü ellerinin arasına alıyorum.

    ‘’Bugün seni az daha kaybediyordum. Bir daha aynı şeyi göze almam. Seni incitemem ‘’ söylediklerinin gerçekliğine inanıyorum çünkü bunu yapmayacağını ikimizde biliyoruz. Gözlerinden inen yaşı siliyorum ve tüm yaşananları unutmak istercesine dudaklarında kayboluyorum.

    Düşünüyorum da hayatım boyunca her zaman gururumu önemsedim, ona değer verdim. Ve ilk defa aşkım için bunu çiğniyorum. Fakat bir şeyden emin ki herkes hatalarının bedelini ödüyor. Uğruna savaşılacak bir şeyler varsa eğer hatalar affedilmeye değer kılınıyor.


    benim kalemimden aldatmaya farklı bir bakış açısı. İyi okumalar
     

Bu Sayfayı Paylaş