Atilla İlhan Şiirleri

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda ...... tarafından 3 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    BÖYLE BİR SEVMEK

    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    azıcık okşasam sanki çocuktular
    bıraksam korkudan gözleri sislenir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir

    hayır sanmayın ki beni unuttular
    hala arasıra mektupları gelir
    gerçek değildiler birer umuttular
    eski bir şarkğ belki bir şiir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir

    yalnızlıklarımda elimden tuttular
    uzak fısıltıları içimi ürpertir
    sanki gökyüzünde bir buluttular
    nereye kayboldular şimdi kimbilir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir​
     
  2. ......

    ...... Misafir



    ELDE VAR HÜZÜN

    söyleşir
    evvelce biz bu tenhalarda
    ziyade gülüşürdük
    pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
    ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
    zamanlar değişti
    ayrılık girdi araya
    hicrana düştük bugün
    ah nerde gençliğimiz
    sahilde savruluşları başıboş dalgaların
    yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
    elde var hüzün
    o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
    çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
    sırılsıklam aşık incesaz
    kadehlerin mehtaba kaldırılması
    adeta düğün
    hayat zamanda iz bırakmaz
    bir boşluğa düşersin bir boşluktan
    birikip yeniden sıçramak için
    elde var hüzün
     
  3. ......

    ...... Misafir



    ELİMDEN GELEN BU

    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    Çoğalmak neyse ne azalmak zor
    Birisi seni her an bırakıp gittiğim
    Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
    Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
    Gözlerine kirli bir bulut getirdim
    Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor

    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
    Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
    Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
    Öbürü en içten çağrını işitmiyor
    Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o
    Bakışları kıyısız deniz uzaklığı

    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    İkisi birden çıkmaya uğraşıyor
    Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
    Birisi yeni baştan serüvene başlamış
    Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor
    Çoğalmak neyse ne azalmak zor​
     
  4. ......

    ...... Misafir



    GEÇ KALMIŞ ÖLÜ

    Korkacak bir şey yok hesap tamam
    Sıram geldi mi hatta güleceğim
    Kendimi hazırladım biliyorum
    Önce turgut arkasından ömer haybo
    Daha sonra varujan sonra nureddin
    Sonra ben değilsem demokrat toni
    Sonra o değilse mutlaka benim
    Kendimi hazırladım biliyorum

    Aysel'in gölgesine saklandım
    Hep susamışım su içiyorum
     
  5. ......

    ...... Misafir



    GECE BULUŞMASI

    Sen İstinye'de bekle ben buradayım
    İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
    Çünkü ben buradayım karanlıktayım

    Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
    Şarabım bütün ekşi suyum soğuk
    Yanımda olmadınmı seni seviyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

    Yüzünü ıslatmadan ağlıyabilir misin
    Gece yarıları telefon ettin mi hiç
    Karanlık adamlar hüviyetini sordu mu
    Ben senin olmadığını arıyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

    Yabancı gibisin miyop gözlerin kısık
    Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
    Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
    Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git​
     
  6. ......

    ...... Misafir



    HARP KALDIRIMINDA AŞK

    sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
    hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
    bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde
    ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız
    yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara
    eksik olan bir şey var sana bana dair
    belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
    ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş
    heybetli gurupların belirdiği saatlerde

    sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
    acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
    her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış
    nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
    şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
    güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
    belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
    senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
    mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
    gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını

    sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
    ah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek
    kimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
    yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız
    yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
    dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir
    ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
    saatler bizim değil kitaplar bizim değil
    bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey
    kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
    ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
    buna rağmen mutluluğa inanıyoruz​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    HERŞEYİ BİRDEN İSTEMEK

    o kitabı da okudum bitirdim
    hani o genç kızın beni unuttuğu
    bir ara fena halde fikrindeydim
    dudağındaki nem gözündeki buğu

    durmadan hayal değiştiriyorduk
    çetrefil bir hayat herkesin korktuğu
    kaderlerimiz kalındı sevinçlerimiz çabuk
    yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu

    erteleyip durduk suç ortalığımızı
    asıl mutluluğun içinde bulunduğu
    bazı ben yalnıştım o yalnıştı bazı
    çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu

    yanıldığımız herşeyi birden istemekti
    isteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
    ihtiyaç başka bir boyuta geçmekti
    devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu

    tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
    sararmış yaprakların usulca savrulduğu
    köprüler yıkıldı artık kendimleyim
    parmak uçlarımda ölümün soğukluğu​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    Kimi Sevsem Sensin

    her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
    sarışın başladığım esmer bitiyor
    anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    dudakları keskin kırmızı jilet
    bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
    gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    kimi sevsem sensin / hayret
    kapıların kapalı girilemiyor
    * * *

    kimi sevsem sensin / senden ibaret
    hepsini senin adınla çağırıyorum
    arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
    hani o sımsıcak iri çekirdekli
    senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    kimi sevsem sensin / hayret
    in misin cin misin anlamıyorum​
     
  9. ......

    ...... Misafir



    Nasıl Bir Sevdaysa

    ay çok mu gecikti neredeyse çıkar
    sen yanlızlığıma varır varmaz
    az sonra yağmuru durduracaklar
    rüzgarı değiştirdim
    ustura ağzı poyraz

    yok canım yıldızları unutmadık
    mutlaka yerlerinde bulunacaklar
    kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
    sütlü çıplaklığını örtecek kadar

    senin için olduğu asla bilinmeyecek
    yapraklarını birden dökecek dutlar
    şafak sökerken sekiz on kadar şimşek
    balkonda işlemeli müstesna bulutlar

    ayak bastığın an şehir de değişebilir
    yoksa Moskova mı
    belki berlin belki dakar
    belki 30'lardan mehtap yorgunu izmir
    körfez'de şerefine donatılmış vapurlar

    nerede ne zaman kaç kere yaşadık
    nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar
    bitirdiğimiz herşeye yeniden başladık
    dudaklarımızda birbirimizden mısralar​
     
  10. ......

    ...... Misafir



    NEYDİ O BİR ZAMANLAR

    istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar
    sanki gençliğime doğru yaşlanıyordum
    çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar
    hangi yanıma dönsem seni bulurdum
    içimdeki lambanın kırıldığı anlar

    istanbul ve sen / sırılsıklam yaşananlar
    yanardöner bir ayna yeniden ruhum
    çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar
    gözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum
    hayal meyal gemiler dumanlı ilkbahar

    istanbul ve sen / ikinizden kalanlar
    tekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum
    çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar
    rüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum
    istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar​
     
  11. ......

    ...... Misafir




    Rüzgar Gülü

    Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
    Nerede olduğumu bileceğim
    Sisler utanacak eğilecek
    Ağzının ucundan öpeceğim
    Saçına kalbimi takacağım
    Avcunda bir şiir büyüyecek
    Nerede olduğumu bileceğim

    Bu çıplak geceler yok mu
    Bu plak böyle ağlamıyor mu
    Camları kırmak işten değil
    Delirecek miyim neyim
    Kirpiklerimden mısra dökülüyor
    Kenya'da simsiyah yalnızım
    Yoksul bir şilepte gemiciyim
    Malezya'da yük bekliyorum
    Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
    Nerede olduğumu bileceğim

    Gözlerini söndürme muhtacım
    Ben senin aydınlığına muhtacım
    Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
    Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
    Rüzgar gülünü arayacağım
    Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
    Vinçler yine akşamları indirecekler
    Yine karanlığa bulaşacağım
    Gözlerin rüzgarda savrulacak

    İkimiz iki sap buğday olsak
    Sen benim olsan, ben senin olsam
    Bir gece vakti aklına gelsem
    Uykunu tutsam bırakmasam
    Seni kucaklasam, kucaklasam
    Birbirimizin kalbini dinlesek
    Dünyanın kalbini dinlesek
    Büyük ateşler yaksalar
    İki güvercin uçursalar
    Nerede olduğumuzu bilsek​
     
  12. ......

    ...... Misafir



    SANA NE YAPTILAR

    O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
    Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
    Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
    Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
    Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
    Söyle ne içersin, çay mı kahve mi
    Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

    Saçların uzundu, omuzlarına akardı
    Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
    Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın
    Gülerdin, içimize aylar doğardı
    Görünmez dağların arkasından
    Eski gülümsemeni beyhude aradım
    O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
    Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

    Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
    Kibritim yok, demek cigaraya başladın
    Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var
    Böyle bir kız değildin sen eskiden
    Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
    Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
    O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
    Çok değişmişsin birden tanıyamadım​
     
  13. ......

    ...... Misafir



    SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Yazdıklarımdan çok daha az
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Lüzumundan fazla beyaz
    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Varlığın yokluğun anlaşılmaz

    Galiba eski liman üzerindesin
    Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
    Dudaklarınla cama çizdiğin
    En fazla sonbahar otellerinde
    Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
    Yalnızlığı öldüresiye çirkin
    Sabaha karşı öldüresiye korkak
    Kulağı çabucak telefon zillerinde

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
    Henüz boş bir roman sahifesinde
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Ne çok çığlıkların silemediği
    Zaten yok bir tren penceresinde

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Yabancı bir şarkı gibi yarım
    Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Uykumun arasında çağırdığım
    Çocukluk sesimle ağlayarak

    Sen benim hiçbir şeyimsin​
     
  14. ......

    ...... Misafir



    SEN YOKSUN

    sen yoksun
    deniz yok
    yıldızlar arkadaşım
    ya bu gece harika bir şeyler olsun
    yahut bir bomba gibi
    infilak edecek başım

    ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
    istanbul minareler odamda gibi
    gökyüzü temiz ve parlak
    işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
    muhalif bir rüzgar karşı sahilden

    fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
    havada kanat sesleri
    ve çılgın kokular

    deniz yok
    yıldızlar uzaklaşıyor
    ben yine yalnız kalıyorum
    istanbul minareler kaybolmuş
    sen yoksun​
     
  15. ......

    ...... Misafir





    SEVMEK İÇİN GEÇ ÖLMEK İÇİN ERKEN

    akşamın acı su karanlığı içinden
    soğuk kadife teması yalnızlığın
    şuh bir kahkaha balkonun birinden
    gizli işareti midir bir başlangıcın

    sevmek için geç ölmek için erken

    başbaşa çay elele yürümek derken
    boğaz vapurları mı iskele sancak
    telefonda kaybolmak sesini beklerken
    insan insanı yeniler doğrudur ancak

    sevmek için geç ölmek için erken

    içimdeki gökkuşağı besbelli neden
    bulutların içinden kuşlar yağıyor
    bir şiire başlarsın birini bitirmeden
    hiç kimse gözlerine inanamıyor

    sevmek için geç ölmek için erken

    sevmek sevildiğini bile farketmeden
    yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
    sevmek zehir zemberek ve yürekten
    gecikerek de olsa vuruşur gibi

    sevmek için geç ölmek için erke​
     
  16. ......

    ...... Misafir



    SİSLER BULVARI

    elinin arkasında güneş duruyordu
    aylardan kasımdı üşüyorduk
    ağacın biri bulvarda ölüyordu
    şehrin camları kaygısız gülüyordu
    her köşe başında öpüşüyorduk

    sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
    omuzlarımıza çoktan çökmüştü
    kesik birer kol gibi yalnızdık
    dağlarda ateşler yanmıyordu
    deniz fenerleri sönmüştü
    birbirimizin gözlerini arıyorduk

    sisler bulvarı'nda seni kaybettim
    sokak lambaları öksürüyordu
    yukarda bulutlar yürüyordu

    terkedilmiş bir çocuk gibiydim
    dokunsanız ağlayacaktım
    yenikapı'da bir tren vardı

    sisler bulvarı'nda öleceğim
    sol kasığımdan vuracaklar
    bulvar durağında düşeceğim
    gözlüklerim kırılacaklar
    sen rüyasını göreceksin
    çığlık çığlığa uyanacaksın
    sabah kapını çalacaklar
    elinden tutup getirecekler
    beni görünce taş kesileceksin
    ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

    sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
    ıslak kaldırımlar parlıyordu
    durup dururken gözlerim dalıyordu
    bir bardak şarapta kayboluyordum
    gece bekçilerine saati soruyordum
    evime gitmekten korkuyordum
    sisler boğazıma sarılmışlardı

    bir gemi beni afrika'ya götürecek
    ismi bilmiyorum ne olacak
    kazablanka'da bir gün kalacağım
    sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
    kırmızı melek şarkısından bir satır
    lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
    senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
    seni hatırlatanın çenesini kıracağım
    limanda vapurlar uğuldayacak

    sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
    ağaçları yatıyordu yoksuldu
    bütün yaprakları sararmıştı
    bütün bir sonbahar ağlamıştı
    ağlayan sanki istanbul'du
    öl desen belki ölecektim
    içimde biber gibi bir kahır
    bütün şiirlerimi yakacaktım
    yalnızlık bana dokunuyordu

    eğer sisler bulvarı olmasa
    eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
    sabah ezanında yağmur yağmasa
    şüphesiz bir delilik yapardım
    hiç kimse beni anlıyamazdı
    on beş sene hüküm giyerdim

    dördüncü yılında kaçardım
    belki kaçarken vururlardı

    sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
    sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
    yağmurun altında yalnızım
    ağzım elim yüzüm ıslanıyor
    tren düdükleri iç içe giriyorlar
    aklımı fikrimi çeliyorlar
    aksaray'da ışıklar yanıyor
    sisler bulvarı ayaklanıyor
    artık kalbimi susturamıyorum​
     
  17. ......

    ...... Misafir



    Yagmur Kacamagı

    Elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni
    geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylülse ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni.
     
  18. ......

    ...... Misafir



    Üçüncü Sahsın Şiiri.

    Gözlerin gözlerime değince
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Beni sevmiyordun, bilirdim
    Bir sevdiğin vardı, duyardım
    Çöp gibi bir oğlan, ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Ne vakit Maçka'dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi
    Sessizce bir cigara yakardın
    Parmaklarımın ucunu yakardın
    Kirpiklerini eğerdin, bakardın
    Üşürdüm, içim ürperirdi
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Akşamlar bir roman gibi biterdi
    Jezabel kan içinde yatardı
    Limandan bir gemi giderdi
    Sen kalkıp ona giderdin
    Benzin mum gibi giderdin
    Sabaha kadar kalırdın
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Güldü mü cenazeye benzerdi
    Hele seni kollarına aldı mı
    Felaketim olurdu, ağlardım
     
  19. ......

    ...... Misafir



    ÖLMEK YASAK

    daha önce bıçaktan hiç su içmedim
    hiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım
    gururlu bir gemiyim oldum bittim
    sabah olur yelkenlerimi saklarım
    özgürlük dediğim yerde demirledim

    üstüme varma bulutları tutamam
    böyle paldır küldür gideceklerdir
    gelmezsen farketmez kimseyi aramam
    asıl sevdiklerim en içimdekilerdir
    onlarla yaşarım eğer yaşarsam

    olur mu gecemi yeşile çalmak
    yıldız çivilemek parmakuçlarıma
    ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
    hiç doğmamayı isterdim ama
    bir kere doğmuşum ölmek yasak
     
  20. ......

    ...... Misafir



    ŞAHANE SERSERİ

    yolumdan çekil yavrum
    bağlasalar duramam
    demir asa demir çarık dedim
    neyleyim!
    yolculuk dedim
    ağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir
    rüzgar kendini yerden yere vuruyor
    kırık dökük yıldızlar belirli uzaktan
    telsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor
    anamdan yolcu doğmuşum
    yedi dağın yolları kalbimden geçer
    salkım salkım mısralar gelir içimden
    dudaklarımda yağmur damlaları
    alır beni yollar beni alır gider

    anamdam yolcu doğmuşum
    nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
    akşam dedim
    şu koca dünya dedim
    ağlasam dedim
    yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
    ekmeğin ve şarabın peşinden
    turnaların peşinden
    büyük şehirler büyük aşklar
    çığlık çığlığa terkedilir
    ben
    çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
    damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
    harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
    anamdam yolcu doğmuşum
    neyleyim
    gurbet dedim
    vatan dedim
    hürriyet dedim.​
     

Bu Sayfayı Paylaş