Konudan da anlaşıldığı üzere her gün 1 şiir ekliyebilirsiniz. Duydum ki Bizi Bırakmaya Azmediyorsun Etme Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme Mevlana Celaleddin Rumi
Ayrılık Otopsisi "Yanında Olmasamda Bilki Yalnız Değilsin" her ayrılık otopsisinin ilk kesiğidir bu cümle. göğüs kafesini kesen boydan boya akıtmadan kanı "yanyana olmak değil düşünmektir güzel olan" ve ikinci neşter darbesi bileklere inerken mavi damarları kesen mat olmuş bir ruhun ağır işçiliğini yapar beden isyankar duruşunla kaleleri fethettiğini sanarken isyanın isyana dönüşür ve kum taşıdır fethettiğin her kale rüzgarlarda yerle bir isyanın kendisi isyandır ki fazla bir şey yapmaya gerek bırakmaz.. dağa çıkmak için önce yolu kullanmak gerekir çıktığında ise yolu özlersin bitmiştir emeğin.. kaybolursun olmak istediğin yerde.. herkes yol özler... varılmasını istemeyen adresi ismi şehri olmayan sadece yol... emektir çünkü gidişler gittiklerine bakmasanda emektir sende savaşlar duyarsın ölü çocuk bedenleri resimler doldurur beynini hiçbirşey yapmamanın acısıyla susarsın oysa bilemezsin görebilmekte yoldur.. ateşin düştüğü yeri yaktığı bir hayatta ateşi kendine düşürebilmekte yoldur.. acı gibi tıpkı...sızı gibi... çünkü bilirsin oturarak dünyayı kurtaran sadece yazarak savaşa katılan bir neslin ürünüsün sende.. hani bir sokak çoçuğundan kağıt mendil alırsın da yada bir güvercine yem atarsın biraz iyilik katabilmek için benliğine küçük avuntulara tutunursun tutunamadığın hayatında... bir evi ısıtabiliyorsan ve ışığa giden yolu olabiliyorsan aç bir beynin unutma sende varsın... unutma. Alıntıdır.
Kördüm… Ve gördüm. Ağlak mevsimlerin ısladığı eğreti taşlık manastırın kıyısına çıkartıp Asmışsınız içinizden arta kalanları. Kendimi t/uzağınızda buldum. Uzansam edebi uykulu bir düş(üş) ardınız. Ardıma yürütsem hıçkırıkları size sırt çevirmek her adımda çift çelme. Hem ne çok sakarım bilirsiniz sizi de yanlışlıkla sevmiştim!
. . .biraz da kendime kırgınım, pişman olacağım adımları atarken yüreğime sormadığım için, -o, adımlarıma yol çizmeye aday iken- sol tarafındakini ihmal edenlerin sözlerine değer verebildiğim için, yüreğimin tutunduğu etekleri bırakıp ete kemiğe bürünenlerin ardından bakakaldığım için… biraz da kendime kızgınım; güneş hırsızlarına, güneşimin yerini söylediğim için, sır bildiğimi, sırrıma değer vermeyenlerle paylaştığım için…
ve gün olur giderim kendimden dönüş yollarına pusatlanır gözlerim kıvılcımlarını saklı tuttuğum bakışlar nazardadır kendi gölgemi takip ederim sinsice adımlarım kırılgandır / savrulur talan olmuşluğa...
Ölümün gül yüzüyle öpüşürken, Beşiğimde cenazeler fidan verdi Ki; sana bile soramadım, Hangi tohumun günahıydım da Koca adamlar Çocukluğumun başına fiyat biçip Kordonlarına geleceğimi astı. Bakma şimdi n'olur Savaşların ortasında becerilmiş hüznüme öyle, U t a n ı y o r u m. Hakan Can ÖZTÜRK
Yüreğim Islaktir benim Kuytularda ağlamaktan Ve hafif uçuktur rengi Kurusun diye kaç kez Güneşe asılmaktan ! SUNAY AKIN
Sen ise Gençliğini, hep çocukluğunu düşürmüşsün. Diyelim gece, diyelim alelacele yalnızsın, Diyelim ki oturup beni düşünmüşsün. Ağlamışsın gride biraz siyah, biraz beyaz arar gibi. Yeşilde mavi yok oysa, sarı hiç yok! Beni düşünmüşsün saçlarını akordeonlarla tarar gibi. Küçük İskender
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Şehre simsiyah bir kar yağar Yollar kalbimle örtülür Parmaklarımın arasından Gecenin geldiğini görürüm Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Çocuklar sinemaya gider Yüzümü bir çiçeğe gömüp Ağlamak gibi isterim Derinden bir tren geçer Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Alıp başımı gitmek isterim Bir akşam bir kente girerim Kayısı ağaçları arasından Gidip denize bakarım Bir tiyatro seyrederim Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Uzaktan bir bulut geçer Karanlık bir çocukluk bulutu Gerçeküstü bir ressam Dünyayı değiştirmeye başlar Kuş sesleri, haykırışlar Denizin ve kırların Rengi birdenbire karışır Sana bir şiir getiririm Sözler rüyamdan fışkırır Dünya bölümlere ayrılır Birinde bir pazar sabahı Birinde sararmış yapraklar Birinde bir adam Her şeye yeniden başlar
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür..
Eski bir Türkçe kitabında rastladım sana. Sırtın pencereye dönüktü, odan kararmak üzereydi, usulca öne düşmüştü başın yorgun bir düşü taşıyordun omuzlarında. Birini bekliyordun, kendini bekler gibi... Ne zaman aşkın adı geçse sen gelirsin aklıma... Sırtın pencereye dönük, başın öne düşmüş, bir inanç titreşir, yaralı, yorgun omuzlarında Ne zaman adın geçse eski bir Türkce kitabında aşk kararmak üzeredir odanda...
Aysel git başımdan ben sana göre değilim Ölümüm birden olacak seziyorum. Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Aysel git başımdan istemiyorum. Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün Dağıtır gecelerim sarışınlığını Uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Benim için kirletme aydınlığını, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını Yanlış şehirlere götürür trenlerim. Ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. Acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. Sevindiğim anda sen üzülürsün. Sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. Aykırı bir yolcuyum dünya geniş, Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. Sakın başka bir şey getirme aklına. Aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. Aysel git başımdan seni seviyorum... en sevdiğim..
bitmeyen bir heyecan azad etti doğaya rengini karanfilden alan güç. Çilek bahçelerinden geçtim, sersefil. bir görmek vardı, yanık telleriyle koca bir yalnızlığı aydınlatan kemanı. bir duymaktan, daha da ürkünç. gözlerin için yaşamış bir hayat bırakıyorum eşiğine her sabah. gözlerin için yazılmış birkaç balad bırakıyorum eşiğine sarhoş bir yıldıza tutunup, onun aydınlığında. kulağına tırmanıyor etimden kopmuş son gök cismi. yüreğe aşk diyor. yüreği aç. aşk, paspasın altında. Alıntı.
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. N.Hikmet
Bu aşkın gelirinin yarısını sağır sultana bağışladım duymazlıktan gelip seni gitsin kulağını açtırsın diğer yarısını sana bıraktım kendine protez aşıklar alırsın... -k.iskender-
Her satırı Mendireğe dizili karabataklara benzeyen Bir mektup bırakarak balıkçı koyundan sisler icinde uzaklaşan kayık gibi bir sabah usulca ayrıldın koynumdan Bütün yolcularını Boğaz köprüsünün çaldıgı Araba vapurunun boş seferleri gibi yanlızca rüzgâr gezinir sensiz yüreğimde Durgun bir sudur aslında deniz ki çocukların acemi oltalarını denedikleri kuytu bir iskelenin tahtaları altına yazdıgım ayrılık siirini okudukca dalgalanır...
Yaş 70 e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar, diyemeyecek misin? ...
Ne hasta bekler sabahı; Ne taze ölüyü mezar; Ne de şeytan bir günahı; Seni beklediğim kadar; Geçti,istemem gelmeni; Yokluğunda buldum seni, Bırak vehmimde gölgeni; Gelme artık neye yarar.....