"Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması Ne kötüdür an kadar ...yakın, bir asır kadar uzak olması Ve bilir misin ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması ''Ben'' deyip susması, ''sen'' deyip ağlamaklı kalması..." Nâzım Hikmet Ran
İçim, en derinim. Bırak gitsin. Ben nasıl O’nu sevdiysem, Bir başkasını sevmekte O’nun en doğal hakkıydı kabullenmelisin. İçim, en derinim. O gittikten sonra sol yanımın coğrafyasını görmelisin. Artık üç tarafı da izlerle kaplı yüreğimin.
Bir kıvılcımın etrafında pervaneymişim Avare dönüşlerim hep manasız hep boşmuş Bir sufiye hasret üflenmemiş bir neymişim Eyvah ki ışık aradığım gözler de loşmuş.
”ilaç milaç bok püsür, şuramda bir şeyler var. sahiden bir şeyler var, haykırmadan anlatamam.” turgut uyar
Al götür eskici ne resmi kalsın Ne yüzü,ne izi, ne ismi kalsın Onsuz da gülmeye değer bu dünya Onsuz da görmeye değer her rüya...
Hangi mevsimdeyiz böyle Paletimde renkler kaskatı Oysa Durmadan boyamalıyım, hiç durmadan Renklerini yitirmiş hayatı, Mevsimlerden keder mi, söyle.
... Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım onüçüncü aylara Ben bir eylül, sen haziran. Ümit Yaşar Oğuzcan
Ben kendimden geçtikçe kendime gelirim; Yücelere çıkar, alçalmayı bilirim. Daha da garibi, varlığın şarabıyla Ne kadar ayık da olsam, sarhoş gibiyim... Ö.Hayyam
Bugün bütün iyi kalpliliğim üzerimde Cümle düşmanlarımı affettim Yediğim meyvalardan Kokladığım çiçeklerden af diliyorum Yerde yürürken gördüğüm Sebebsiz kanına girdiğim Zevk için öldürdüğüm Böceklerden af diliyorum Dağdan, topraktan, taştan Evlattan, akrabadan, arkadaştan Yağan yağmurdan, doğan güneşten Denizlerden, göklerden af diliyorum Yıllardır kahrımı çeken kadından Ondaki yaşamak ümidinden Baba evinden, ana sütünden Yediğim ekmeklerden af diliyorum Kadrini, kıymetini bilmediğim Hayali ile bahtiyar olmadığım Otuz yıl arayıp bulmadığım Geleceklerden af diliyorum.
O şimdi, ne yapıyor? Şu anda, şimdi, şimdi? Evde mi, sokakta mı, Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı? Kolunu kaldırmış olabilir, "Hey gülüm, beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi... " O şimdi ne yapıyor, Şu anda, şimdi, şimdi? Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor. Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir, "Her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar! " Ve ne düşünüyor, beni mi? Yoksa, ne bileyim, fasulyenin neden bir türlü pişmediğini mi? Yahut, insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu? O şimdi ne düşünüyor, Şu anda, şimdi, şimdi?
Ne sana benzeyen biri bu boşluğu doldurabilir. Ne de yeniden çıkıp gelsen SEN doldurabilirsin. Öyle bir boşluk ki sorma gitsin. Boşver ve sevgili Alıştım ben yalnızlığa ayrılıklara Bırak artık böyle sürüp gitsin!
kırgınım, saçılmış bir nar gibiyim sessiz akan bir ırmağım geceden git dersen giderim kal dersen kalırım git dersen kuşlar da dönmez, güz kuşları yanıma kiraz hevenkleri alırım ve seninle yaşadığım o iyi günleri, kötü günleri bırakırım. aynı gökyüzü aynı keder değişen bir şey yok ki gidip yağmurlara durayım. söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım belki sararmış eski resimlerde kalırım belki esmer bir çocuğun dilinde. bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder... Bir eflatun ölüm/Behçet Aysan
Geleceğim olmalı'ki bu hayat bana yetsin, Hiç kimse değil, yalnızca "O" beni sevsin! İlk buluştuğumuz andan, bu dünyayı terk edene kadar, Gözleri gözümde, elleri elimde, yüreği yüreğimde olsun... Haykıramadığımız şu dünya da, ömür boyu çığlık çığlığa yaşayalım..! (Yunus Ortak)
Hatırlar mısın "Öpte geçsin" derlerdi yara bandı rolüne bürünmüş dudaklara Ve inanırdı öz annesi tarafından kandırılmış,merheme muhtaç bütün fakir çocuklar Belki çok beklemez gidersin bu şiirden Hadi,sende beni kandır ! "Öpte geçsin" Ruhumda biriken bir volkanın patlamaya hazır sevgisi dudaklarına.
HERŞEY SENDE GİZLİ Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...